KUR’AN!
Fal?-Nazar?-Büyü?
(Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.”
Fal ile ilgili uyaran ayetten sonra kendimize şu soruları sorabiliriz!
Fala bakan aslında bizim gibi yaratılmış bir kul değil mi? Bizlerden bilgice üstünlüğü ne ki bize yaşamımızda alacağımız kararlar, yapacaklarımız hakkında taşa, suya, kahveye, kartlara, avucumuza ve yıldızlara bakarak öngörülerde bulunabilsin, hayatımıza yön verebilsin?
(Neml,65)”Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı-duyu ve tasavvur alanı dışında kalan gerçekleri-geleceği bilemez.”
İnananlar için durumun bir de başka boyutu var! Hem Yüce Yaratıcı’ya inanıp, geleceği sadece ALLAH’ın bilebileceğinin bilincinde olup; hem de bir insandan gelecek hakkında bilgi almaya çalışmak çelişmez mi? Üstelik Yüceler Yücesi Yaratıcı geleceği bilerek yaşamamız bize faydalı olsaydı, bu durumu kendi yaratırdı!
Bu merak neden?
(İsra,36)”Hakkında kesin bir bilgin olmayan-bilmediğin bir şeye inanıp ardına düşme!”
(Enbiya,37)”Benden acele etmemi istemeyin-acele etmeyin!”
(Talâk,1)”Allah’ın sınırlarını-yasasını çiğneyen-aşan, kendi kendine yazık-saygısızlık-haksızlık etmiş olur-kendi zararınadır.”
Gelelim nazar ve büyü konusuna!
Birinin nazarının değdiğini ve bundan dolayı zarar gördüğünü söylemek; nazarı değen kişinin insanüstü bir gücü olduğunu ve bu gücü sayesinde zarar verebildiğini kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Ya da kendisine büyü yaptırıldığını ve bu büyüden etkilendiğini söylemek de, Yüceler Yücesi Yaratıcı Güç TANRI’nın koruyuculuğunu hafife almak ya da birilerinin gizli güçleri ile zarar verebileceklerini kabul edip, yaratılmış kullar olduklarını unutup tanrısal etkiye sahip olduklarını iddia etmek olmuyor mu?
Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmayı, korunmayı da; küçücük cam parçaları olan nazar boncukları(!) ve içlerinde ne yazdığı bilinmeyen muskalar(!) yapacak öyle mi?
Bakın, muhteşem Kitabımız KUR’AN bu konularda neler söylüyor!
(Bakara,102)”Büyücüler gizemli söz ve gösterileriyle, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.”
(Tegabün,11)”Allah’ın bilgisi dışında-izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez.”
Bu iki ayet, ALLAH’ın izni olmadan hiç kimsenin, hiçbir şeyin zarar verme gücünün olmadığının kanıtı değil mi? Yani her şey ama her şey ALLAH’ın izni-kontrolü altında gerçekleşebilir.
(Âli İmran,154)”Bütün iş ve oluş-tüm yetki ve sorumluluk-karar-takdir Allah’ındır.”
(Ra’d,31)”Tüm işler Allah’ın izin vermesiyle olur-bütün işler Allah’a bağlıdır-Allah’ın kontrolündedir.”
Yüceler Yücesi TANRI’nın iyiliklerinin, yardımlarının farkındalığı içinde, sadece TANRI’nın koruması altında olunursa; fal-nazar-büyü işinden kazanç elde edenlerin, düşüncelere-zihin dünyasına empoze ettiği, korkutmaya-sömürmeye yönelik yalanları; geleceğe yönelik bilgi verip, insana yarar sağlayabilir ya da zarar verebilir mi?!
(İbrahim,27)”Allah, herkesin kendi isteğiyle tercih ettiği iyi ya da kötü şeyi gerçekleştirir.”
Çoğunun okur-yazarlığı şüpheli falcılar-cin tasallutundan kurtarıcılar(?), insanların kehanete-bilinmeyene-mistik-gizemli olana ilgisini, merakını sömürmektedirler. Falcılar bazı şeyleri bilse bile; peki, olabilecekleri durdurabilme-değiştirebilme gücü var mı? Hayatın akışına, yönlendirmeleri ile müdahale etmiş, belki de hiç gerçekleşmeyecekler ile boşuna, yaşamımızda korkuyu yerleştirmiş, bizleri oyalamış olmuyor mu?
(Necm,24)”Yoksa insan, canı ne isterse ona sahip olacağını mı sanıyor-her özleyip hayâl ettiği mi var?”
(Kehf,103-104)”İş yapanların en kötüsü, iyi şeyler ürettiklerini sandıkları halde, dünyadaki tüm çabaları-emekleri boşa çıkanlardır.”
(En’am,55)”Ayetlerimizi-ilkelerimizi ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz ki, suçlu-günaha batmış olanların yolu iyice ayrılıp belli olsun-inkârcıların ne tarz bir yol izlediklerini açık-seçik göresiniz.”
(Nisa,176)”Allah size açık-seçik hükümlerini bildiriyor-açık-açık söylüyor-açıklıyor ki sapmayasınız-şaşırmayasınız!”
(Haşr,9)”Nefislerinin bencilliğinden-mala düşkünlüğünden-cimrilik-tamah-açgözlülük ve bencilce hırslarından arınanlar, kurtuluşa-mutluluğa kavuşacak olanlardır.”