Bak Muharrem, bugün cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıklayacakmışsın.
Açıkla ve aday ol lütfen.
Ve CHP’ye geri dönmek ya da Milet İttifakı”na (doğrusu Halk İttifakı’dır, sen anlamazsın) destek olacağını açıklama sakın.
Senin bu halka vereceğin hiçbir şey yok çünkü.
Uzun yıllar CHP’de çalıştığını ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olduğunu biliyorum.
Ve ne yazık ki, o günlerde Türkiye’nin bir ‘Devrim’ eşiğinde olduğunu bile yazmıştım.
Çünkü gerek ‘CHP’li olarak sana ve gerekse o günlerde MHP’nin desteğiyle o günün ‘AKP karşıtı blok’unun uzlaşısıyla Türkiye’nin önünün açılacağına inanıyordum.
Başaramadınız.
Ve iyi ki başamamışsınız.
Çünkü senin bir ‘insan’ olarak çap ve niteliğini kestirememiştim.
Ardından parti kurup, sağda solda ve ileri geri konuşmaların da beni pek ilgilendirmedi.
Ancak İstanbul’da bulunan Meclis Misafirhanesi’nde çalışan bir memurla konuşmanı dinledikten sonra, artık ağzınla kuş tutsan benim için zerre kadar değerinin kalmadığını bilmeni isterim.
O ne biçim konuşma öyle, o ne küfürler be adam?
Konu ‘küfür’ olursa, senin bilmediğin ve daha ambalajı açılmamış ne küfürler var bende.
Ve gece gündüz kendi kendime mırıldanarak sinirlerimi yatıştarmaya çalıştığımı da itiraf etmeliyim.
Ancak ve ne var ki, bugüne kadar, ne bulunduğum ortamlarda bu küfürleri sarfetmeyi ve ne de kamuda çalışan her kim olursa olsun böyle küfür etmesini aklımdan geçirmişimdir.
Çünkü bu tür bir eylemin kişisel nezaket ve ahlâk şöyle dursun, ‘toplumsal ahlâk’ ve hele ‘kamu düzeni’yle bağdaşması mümkün değildir.
Her ne kadar halihazırdaki zırzopun ileri geri çemkirmesini görüyorsak da, en çok iki ay sonra onun da çenesinin bir daha açılmamak üzere kapanacağını biliyoruz.
Ve gerekli cezaya yalnız seçimlerdeki oylarla değil ama bağımsız mahkemelerce çarptırılacağından da emin olmak istiyoruz.
Sana gelince…
Eğer sen, karşı koyması mümkün olmayan sıradan bir memura değil de sokaktaki bir adama buna benzer küfürler edecek olsaydın, hemen orada kaş ve gözünün patlatılacağı ve kemiklerinin kırılacağını biliryordun değil mi?
Ama sen eski bir ‘Vekil’ olarak kendini ‘dokunulmaz’ ve ‘ayrıcalıklı’ bir ‘insan’ olarak görüyormuşsun.
Oysa, o bilinen söz uygun olarak, ‘Vekil’ olabilmişsin ama ‘Adam’ olamamış ‘be adam’ !
O nedenle, her olmak istiyorsan ol ama, sakın ‘halkın adamı’ ve dolayısıyla ‘Halk İttifakı’nın adamı olmayı düşünme derim ben.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun seninle konuşmasını da istemem.
Sen ‘aday’ mı olacaksın yoksa her ne (…) olmak istiyorsan o ol, ama sakın ‘Halk İttifakı’na yakın olma.
Sana yakışan ‘Halk İttifakı’ karşısında yer alan ‘halk düşmanı blok’tur.
Karşılığını da, çok değil iki ay sonra göreceğinizden eminim.
Sizi gidi ‘ağzı bozuk’ ‘beyni çarpık’ yaratıklar sizi.
Önce ağzınıza acı biber sürülecek, sonra da bağımsız mahkemelerce cezanız kararlaştırılacak biliyor musunuz?
Bu ülkeye önce ‘ahlâk’ gerekiyor çünkü.
Sonrası kendiliğinden gelecek göreceksiniz.
Türkiye’nin aydınlık geleceğine öylesine inanıyoruz ki; o ‘şayak kalpaklı adam’ın nasıl ve ne zaman diye düşlediği günler bugünlermiş gibi geliyor bana.