Üzerinde yaşadığım ülkemin bir çok önemli bilgilerini ezbere bilirdim, hatta bu bilgileri bir çok yerde kullanırdım. Ancak son 20 sene içinde eğitim sistemimizde yapılan 17 değişiklikle rakamsal bilgileri artık, seneler itibari ile karşılaştırmak, mümkün olmamakta. Hani okuduğumuz yıllara geri dönelim, 5 sene ilk okul okuyup daha sonra orta okula gitmiştik. Orada da 3 sene okuduk. Daha sonra lise tahsili için ailemizin seçtiği liseye okumaya gittik. Son 20 sene içinde bu sistem bırakılıp, başka bir sisteme geçileceği söylendi.
8 sene okunup daha sonra 3 sene okuyarak üniversite eğitimine geçileceği söylendi. Eğitim müfredatı değişti , kitaplar ve sistemin ana hatları değişti. Öğretmenler eğitilip yeni yol haritası çizildi. Bizde ne yapacağımızı bilemedik. Bizde kendimizi eğitmeye başladık. Nede olsa çocuklarımız eğitim görürken, karşılaşacakları açmazlarda, onlara yardım etmek gerekmekteydi.
Ana baba okulları ve onların bu konuda eğitilmeleri düşünülmedi. Burada anne ve babaları kutlamak gerekir. Çünkü çocuklarının eğitimleri sürecinde yardımcı eğitmen tutabilecek maddi gücü olan vardı, olmayan da vardı. Olmayanlar ise, mecburen hızlı bir şekilde kendilerini bu değişime adapte edip, çıtayı göğüslemeleri gerekmekteydi. Bu bir maraton gibi uzun soluklu uğraşıda inanılmaz bir güç sarf eden anne ve babalar , kendilerini yetiştirip, evlatlarına yardımcı olduklarını izledik.
Kimi aileler bu yarışı bırakıp eğitilmiş özel bir öğretmen tutarak bu boşluğu doldurmaya çalıştılar.
Bir çocuk nasıl yetiştirilir diye sorduğumuzda kimileri konuyu hafife alır, kimileri ise konunun ciddiyetini kısa zamanda kavrar. Çeşitli yıllara ait bilgileri karşılaştırmaya çalıştım, ancak bunda da başaramadım. Hani derler ya elma ile armut karşılaştırılmaz diye.
İşte öyle bir şey.
2002 den başlayarak Bakan Hüseyin Çelik döneminde lise 4 yıla çıkarıldı. Daha sonra Lise giriş sınavları yapılmaya başlandı. LGS önce konuldu, daha sonra kaldırıldı. Bilin bakalım OKS sınavı ne demek ?
2005 yılında OKS sınavı devreye girdi. İki sene sonra OKS sınavı kaldırıldı. SBS sınavı yerine monte edildi. 6,7 ve 8 sınıflar o yılın sonunda 3 ayrı sınava tabi tutulması şartlandırıldı. Daha sonra YÖK başkanı üniversite giriş kat sayısının kaldırılacağını duyurdu. Yine 2009 yılında SBS sınavı 8 inci sınıflara da uygulanmaya başlandı.
Daha sonra ÖSS kaldırıldı. Yerine iki aşamalı bir sınav sistemi getirildi. Üniversite adayları önce YGS sınavına girip, barajı geçenler LYS ye girmeye hak kazanma sistemi icat edildi.
2012 yılında ise LYS yerleştirme puanı hesaplama yöntemi değiştirildi. Daha sonra AOBP yerine OBP esas alınmaya başlandı. 2013 senesinden başlanarak SBS kaldırılmaya başlanıp TEOG sınavına geçileceği ilan edildi. Bu arada yine eğitim sistemi değişerek 4+4+4 sistemine geçilmesi kararlaştırıldı. Kıyafet mecburiyeti bu arada kaldırıldı. Sizde değişiklikleri anlamakta kantarın ibresini kaçırdınız değil mi ?
Bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız eğitim sistemini çökertin. Ülke kendiliğinden yok olur.
Size önemli birkaç rakam daha vereyim. 2002 -2003 yılında 34,133 resmi ve özel ilk okullarda toplam 10,331,645 öğrenciye 373,303 öğretmen eğitim verdiği, devletin kurumunda kayıtlı. Bu rakamlar 10 sene sonra 10,846,780 öğrenciye 402,829 öğretmene yükselmiş. Okul sayısında bir artış olmadığı gözlenmiş 35,656. Bu önemli bir artış olarak görülmemekte. Bu çarpık sistem son on seneyi de etkilemiş.
5+3+3 sisteminden sonra 8+3 sitemi ve daha sonrası 4+4+4 siteminin verilerini mukayese etmek, pek sağlıklı olamayacağına inanmaktayım. Bu nedenle bunu bir kenara bırakıp bir başka verilerin peşine düşmek isterim.
2002 senesinde Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin 62 milyar lira olduğunu biliyoruz. Aynı dönemde Diyanet Başkanlığının bütçesi 16 milyardan, 2023 de açıklanan bütçesi 35 milyar liraya çıkarılmış. Dikkat edin, başkanlıkta çalışan din görevlisi 103,961. Yaklaşık ilk okul öğretmenlerinin 3 katı din görevlisi kadrolu.
2002 yılı itibari ile 75,941 adet ibadet edilen cami, 2022 yılında 89,817 rakamına ulaşmış. Son 20 senede 13,876 adet cami ilave edilmiş. Camilerin artışı %18.27 olmuş.
Keşki son 20 senede ilkokul sayısında da %18.27 oranında bir artış olsaydı ve 41,552 ilkokul sayısına erişseydik de cahil halk biraz olsun eğitilebilseydi.
Ancak ülkemizde Müslüman vatandaşlarla birlikte, diğer semavi dinlere inanan yurdum insanlarının da yaşadığını, göz ardı edemeyiz. Bir adet Kilise veya Havra son 20 senede yapıldığını görmedik. Diyanet İşleri sadece Müslümanlara değil, ülkede yaşayan diğer dinden vatandaşlara da hizmet vermesi gerekli olduğuna inanmaktayım.
Geçtiğimiz ay ülkemin deprem gerçeğini yaşarken, enkaz altından insanların kurtarılması için çırpınışlarını seyrettik. Her karede yüreğimiz parçalandı. Hayatlarını kaybeden vatandaşların yakınlarının acılarını paylaştık. Onlarla ağladık, yaralarının sarılması için binlerce insan seferber oldu. İnsanlar onlara yardım için evlerinde buldukları her şeyi paket edip, yardım kurumlarına gönderdi. Binlerce insan ellerindeki tasarruflardan bir kısmını deprem bölgesinde çalışan hayır kurumlarına gönderdi. Deprem bölgesinde insanlar barınmak için bir çadıra, bir kase çorbaya, bir dilim ekmeğe muhtaç olduğuna şahit olduk.
Depremzede vatandaşlar sığınabilecek bir çadır ararken, ne ağırıma gitti biliyor musunuz ? Bir resim karesinde bir çadır, önünde cübbeli, takkeli, sakallı, Ticani kılıklı iki adam ve çadırın üzerinde bir tabela:
‘4-6 Yaş Kuran Kursu’
Sanki bütün her şey bitmiş, bir kuran kursu mu kalmıştı eksik, DİN’i maksadı dışına çeken behey yobazlar, diye bir sözüm geldi haykırarak söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer
Yazıları posta kutunda oku