Depremler konusunda yeni uyarılar geldi.
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, deprem beklenen bölgelerle ilgili uyarıda bulunarak, “Erzincan-Karlıova, Malatya, Adana, Kayseri ve Sivas yörelerinde depremler beklenebilir” dedi.
Görür açıklamasında,şunları söyledi:
“Saraycık-İncesu/Kayseri’de 4,9 ve 4,2 artçı deprem oldu. Bu deprem düşük aktiviteli Ecemiş Fay zonu içerisinde. Bu zon, KAF’dan ayrılıp Mersin’e kadar uzanır, 730 km uzunluktadır. Geçmişte büyük depremler üretmiştir. 1414, 1717 ve 1835’te depremlerin şiddeti yer yer 8 olmuştur” ifadelerini kullandı. Naci Görür deprem beklediği iller konusunda da şunları belirtti: “1717 depreminde 8 binden fazla insan ölmüştür. 1835’te 1000’den fazla insanın öldüğü söylenir (Anadolu Gaz.). Aletsel dönemde 1940, 1960, 2021 yıllarında genellikle 4-5 mertebelerinde depremler olmuştur. Son Maraş ve Gaziantep depremleri Anadolu Levhasının bölgeye yakın aktif fay sistemlerinde stres alanı değişimlerine neden oldu ve muhtemelen kimi fay parçalarının kırılmasına neden oluyor. Bu nedenle Erzincan-Karlıova, Malatya, Adana, Kayseri ve Sivas yörelerinde bu tür depremler beklenebilir. Sevgiyle. Not: Sizleri bilgilendirmek amacıyla yazıyorum. Yoksa büyük deprem olacak, şu zamanda olacak vb. şeyler söylemiyorum. Benim beklentim, olursa çoğunlukla küçük boyutlu depremlerin olacağıdır. Saygıyla.”
Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki depremle ilgili teknik araştırma yapan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, büyük yıkıma neden olan Çardak fayının 12 bin yıldır uyuduğunu söyledi.
7,6 büyüklüğündeki depremin ardından söz konusu fayda hareketlilik yaşanmasını beklemediğini vurgulayan Yaltırak, “Buradaki hareket hızına bağlı olarak bundan sonra da büyük bir ihtimalle binlerce yıl deprem olmayacak” diye konuştu. Prof. Dr. Cenk Yaltırak başkanlığındaki ekip, 7,6 büyüklüğündeki depremin yaşandığı Çardak Fayı’nın röntgenini çekiyor. İTÜ ekibi, Elbistan, Göksun, Ekinözü ve Nurhak ilçelerinde özellikle ulaşım olmayan yerlerde fay hattı üzerinde dron ile santimetre hassasiyetinde ölçümler yapıyor.
Deprem araştırmalarında Türkiye’nin önde gelen yükseköğretim kurumlarından biri olan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), depremlere yönelik bilimsel araştırma raporları ile kamuoyunu bilgilendirmeyi sürdürüyor. Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ‘Saha Çalışmaları Yerbilimsel Deprem Ön Raporu’ adıyla yeni bir rapor daha yayımlayan DEÜ’nün Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ökmen Sümer, Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin sosyoekonomik ve çevresel etkileri bakımından Türkiye tarihinin en sarsıcı depremleri olduğunu belirtti. Sümer, “1939 Erzincan depremi (Mw: 7,9) ve 1999 Kocaeli-Düzce depreminden (Mw: 7,4) daha sarsıcı olan bu depremler, Türkiye’nin tektonik konumu itibariyle bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmıştır” dedi. Sümer ayrıca, depremin yaralarını sarmayı sürdürürken, bir yandan afete dirençli şehirlerin ve yapıların inşa edilmesinde bilimin rehber edilmesi gerektiğini vurguladı.
‘Deprem Gerçeği Türkiye ile Japonya’ konulu seminerde konuşan Japon Yüksek Mimar ve Yüksek İnşaat Mühendisi Yoshinori Moriwaki, insanların sürekli ne zaman ve nerede, kaç şiddetinde deprem olacağını sorduklarını hatırlatarak; şu görüşleri dile getirdi:
“Ne zaman deprem oluyor, ne kadar veya nerede değil; ne yapmalıyız? Bir gün deprem olacak bu belli. Bunu Japonya kabul etti, Türkiye de kabul etmeli” dedi. Moriwaki şöyle devam etti: “Herkes bana ve diğer hocalara ne zaman, nerede, ne kadar büyüklükte bir deprem olacak diye soruyor. Artık bunu bırakmalıyız. Japonya’da da Türkiye’de de deprem çok. Japonya 2011’de çok büyük deprem yaşadı, tsunamide 20 bin insan kaybetti. Ondan sonra riskleri azaltma adına çalışmalar yapıldı. Örneğin Marmara’da deprem olursa kaç bina çöker, kaç insan hayatını kaybeder, ekonomi bundan nasıl etkilenir bunlar hesaplanabilir. Bu hesaplama, riski yüzde 70 azaltabilir. O zaman neden yapmayalım. Allah’ım bu tekrar olmasın diyoruz. Olacak. Allah’ım bunun tekrarı kötü olmasın. Bu olabilir. Bunu yaparsak yüzde 70 riski azaltırız. Bunun için dua edelim. Biz duamızı yapmadan önce yapabileceklerimizin yüzde 100’ünü yapmaya çalışıyoruz. Önlem alıyoruz.”