Prof.Dr. Alaeddin Yalçıkaya
Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki İngiltere-Almanya Kapışması
Putin, bir yıl önce Avrasyacı söylemlerle Ukrayna’ya saldırırken birkaç günde Kiev’deki Atlantikçi Zelensky’yi devirerek istediği yönetimi kuracağından emindi. İki tarafın askeri kapasitesi karşılaştırıldığında Rusların kısa zamanda bunu başaracağına inananlar hiç de az değildi. Ancak söz konusu Ukrayna olunca birçok değişkeni hesaba katmak gerek.
Rusya, Kırım’ı 2014’de ilhak etmiş, Dombas’ta kontrol bölgeleri kurmuştu. 2021 sonlarına doğru ise Ukrayna sınırına yığınak yapmıştı. İngiltere ve ABD’nin kararlı kışkırtmalarıyla Zelensky’nin NATO üyeliğine göz kırpması, sadece Ukrayna için değil Rusya için de tuzaktı. Nihayet ülkenin bağımsızlığı ile NATO üyeliği hakkı özdeşleştirilmişti. Diğer taraftan Putin Rusyasının temel stratejileri sarsılırken, yığınak yapmış olan Rus güçlerinin saldırması da zorunlu hale getirilmişti.
Daha savaş başlamadan iki ay önce öğrencilerimizin düzenlediği toplantıda 25 yıl Moskova’da görev yapmış gazeteciye “bu çapta yığınak dikkate aldındığında aslında büyük Cenk Başlamış denilebilir mi?” diye sormuştum. Esprili soruya son derece önemli cevabı: “yılların tecrübesiyle öğrendiğim şey, Kremlin hakkında en doğru tahmin, tahminde bulunmamaktır.” Bu şifreye rağmen ben Putin’in bir müddet tatbikat ve manevralarla vakit geçirerek, zaten Kırım’a da yerleşmişken saldırı cinnetini tercih etmeyeceğini söyleyenlerden idim. Ancak özellikle ABD/İngiltere’nin kışkırtması ve Zelensky’nin geri adım atmaması ile ok yaydan çıktı.
Belirtmek gerekirki batılı birçok araştırmacılar gibi politikacıların da bu savaştan İngiltere/ABD’yi sorumlu tutmalarına katılmamız, Rusya’nın masumiyeti anlamına gelmemektedir. Ayının tırmalaması, yılanın sokması tabiatı gereği olup bunu önceden görmek gerek. Esasen Putin ile yeniden canlanan Rusya’nın dış politik hedef ve stratejileri, güvenlik endişeleri dikkate alındığında harap olmuş Ukrayna sonucu pek uzak değildi. Tıpkı Gürcistan’da olduğu gibi. Kremlin’in hak hukuk demeden neler yapabileceğini bilmek için biraz tarih ve siyaset bilgisi yeterlidir. Asıl soru, Ukrayna’daki tahribatın gittikçe derinleşmesi ve bir yıl geçtiği halde ufukta barışın görünmemesi, bir yerlerin derin hesaplarına mı dayanmaktadır?
‘Madem Ukrayna bağımsız bir devlet, istediği uluslararsı örgüte katılabilir’ mantığı hukuk kuralları açısından doğrudur. Ancak uluslararası hukuk önemli ölçüde siyasetin boyunduruğundadır. Esasen Ukrayna’yı, Rusya karşıtı stratejilere teşvik, hukukun değil derin stratejinin parçası olup renkli devrimlerle sahne almıştır. Bu strateji, Rusya’nın muhtemel saldırılarına karşı garanti olarak okunabilir. Esasen uluslararası hukukun işlemesi, ancak Rusya ve Çin’in de BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı olan devletler olduğu dikkate aldığında anlamsız kalmaktadır. Halbuki Rusya’nın saldırı sebebi de NATO’nun, kendi “Yakın Çevre”sine nüfuzu, Gürcistan, Moldova, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gündeme gelmesidir. Bununla beraber tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan tartışmasından çok bu savaşın hedefleri ve sonuçlarına bakmak gerek.
Rusya’nın Prenslikten İmparatorluğa yükseliş aşamalarında İngiltere daima yanında olmuştur. Deli Petro da vasiyetinde İngiltere ile ilişkilerin önemine işaret eder. İngiltere ise Rusya’yı her fırsatta kullanmış, gerektiğinde ateş hattına itmiş, fakat zor zamanlarında kollamıştır. Osmanlı-Rus Kırım Savaşı’nda İngiltere Osmanlı’nın yanında yer almış, Rusya yenilmiştir. Buna rağmen Kırım Rusya’da kaldığı gibi Rusya’nın Kafkasya ve Türkistan istikametinde önü açılmıştır. İngiltere ise Karadeniz ve Boğazlar’daki kazanımları yanında, Türkistan’ı Rusya’ya bırakarak Hindistan Müslümanlarını da kontrol altına almıştır. Türkistan’ın işgalinden sonra Doğu Türkistan’da kurulan Kaşgar Hanlığı’nın ortadan kaldırılması da İngiliz projesi olup Rusya’nın desteği ile gerçekleşmiştir. Türkistan savaşları yorgunu olmasına rağmen İngiliz diplomat, eğer Kaşgarya’daki Bedevlet Yakup Han yok edilmezse en kısa zamanda Batı Türkistan’ı ele geçireceğini söylerek Rusya’yı yardıma ikna etmiştir.
Her iki dünya savaşında da Rusya ve İngiltere/ABD, Almanya’ya karşı aynı ittifaktadır. Soğuk Savaş döneminde iki süper güç aslında danışıklı dövüş içinde olup, ABD-İngiltere stratejik ortaklığı son derece güçlü idi. Bunun en önemli ayağı olan Sovyet yayılması tehdidi ile Avrupa’yı baskılayarak hizaya getirmektir. Aksi takdirde Alman coğrafyası ile Rusya arasındaki doğal işbirliği, İngiltere/ABD için felaket olacaktır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sıfırı tüketmiş, dağılma aşamasındaki bir Rusya’nın SSCB sonrası BM Güvenlik Konseyi üyeliği de Atlantikçi kumpasın kurgusudur.
İngiltere, AB’deyken Almanya’yı her fırsatta engellemiş, “kedinin fareyle oynadığı gibi” önemli konularda pürüz çıkarmıştır. Brexit sonrasında ise sadece AB ekonomisini değil bütün siyasal ve sosyal düzenini hedef almıştır. Geçen haftalarda Berlin’de gösteri yapan Alman milliyetçiler, ABD/İngiltere’nin bu oyununa daha fazla alet olunmamasını ve Ukrayna’ya silah verilmemesini haykırmıştır.
Tükenme aşamasında olan Rusya’ya karşı, Berlin’den Ukrayna’ya daha çok destek talepleri, Almanya’yı daha fazla ateş hattına çekme hedefine dayanmaktadır. Zaten çeyrek asırlık yatırımlar, enkaz haline gelmiştir. Bir yılda AB’nin Rusya’dan enerji ihracatı yarıya düşerken, ABD’den gaz ithalatı iki katına çıkmıştır. Rusya, her ne kadar konvansiyonel anlamda cephelerde rezil olmuş ise de ekonomisi daha da güçlenmiş, yeni askeri ittifaklar filizlenmiştir. Dragonbear (ejder-ayı), Ukrayna’da bataklığa saplanan Rusya’nın Çin ile askeri işbirliği için kullanılmaktadır.
Trump’ın, başkan olduğu takdirde III. Dünya Savaşı’nı önleyeceği lafı, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yayılmasını engelleme anlamındadır. Bu kirli kumpaslardan ABD’nin de zarar gördüğünü, iş adamı olarak farkındadır. Ancak aynı Trump, başkan iken Ortadoğu’daki çatışmalara katılmama arzusuna rağmen müesses nizam aktörlerinin baskısına dayanamayıp “ne yapabilirim, savaş lordları kan istiyor” yakınmasını unutmuşa benziyor. Bu anlamda Ukrayna’daki yıkımın İngiltere/ABD ötesinde savaş lordları, küresel odaklar, siyonist sermaye boyutu bulunmaktadır ki bunlar hiçbir zaman kana doymamıştır. Yahudi kökenli Zelensky’nin yüzbinlerce Yahudi’yi zorunlu olarak İsrail’e yerleştirmesi, bu çatışmaların sebeplerinden mi yoksa sadece sonuçlarında mı ayrı bir konu.
Son bir yılda olduğu gibi bundan sonra da her hafta Ukrayna’nın veya Rusya’nın yeni bir kasabayı ele geçirdiği veya terketmek zorunda kaldığı, bir bölgeyi boşalttığı, yeni füze saldırıları haberlerini duyacağız. Yani barış masasına oturmamak için iki tarafa da destekler gelecek. Fakat her aşamada AB/Almanya daha fazla ateş hattına itilerek tüketilecektir. Moskova’da Putin dönemi sona erebilir. ancak Atlantikçi cephe, özellikle kara Avrupası ile tarihi düşmanlıkları kaşarlaşmış İngiltere kontrol edilebilir ve güçlü bir Rusya’yı daima derin derine destekleyecek, kirli manevralarla kollayacaktır.
twitter.com/alaeddinyalcink
Bir yanıt yazın