CHP’Lİ BÜLBÜL’DEN AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARLA İLGİLİ KANUN TEKLİFİ
CHP Aydın Milletvekili ve Adalet Komisyonu üyesi Süleyman Bülbül, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılması için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi.
Bülbül verdiği teklifle, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununda 6/A maddesinin 5’inci fıkrası ile kamulaştırma dahi olmaksızın, devletin özel mülkiyete tabi bütün taşınmazlara el koyabilmesi, hazine adına tescil ettirmesinin hukuksuz olduğunu, hak sahiplerinin mülkiyet hakkından kaynaklanan “dilediği gibi tasarruf etme” hakkını kısıtladığını ve düzenlemenin kamusal yararın olmadığını belirtilerek kanundan çıkartılması istedi.
Kanun teklifi gerekçesinde; kanundaki hüküm ile devletin, devlet olmaktan kaynaklanan hak ve yetkilerinin ötesine geçtiğini, kamulaştırma dahi yapmaksızın, vatandaşının özel mülkiyetine konu taşınmazları kendi adına tescil ettirmeye yöneldiğini belirten CHP’li Bülbül şunları belirtti:
“Can ve mal kaybına neden olma tehlikesi bertaraf edildikten sonra, Kanun’un genelinde öngörüldüğü şekilde, yapılacak uygulamalara maliklerin karar vermesine imkân tanınmaması, kentsel dönüşüm mantığına aykırıdır. Zira kentsel dönüşümün amacı, bölgede yaşayan bireylerin kültürlerine, alıştıkları düzene, yaşayış biçimlerine uygun, ihtiyaçlarını karşılayacak sağlıklı yaşam çevrelerinin oluşturulmasıdır. İdarenin kolluk görevi kapsamında, söz konusu alanlarda, tahliye ve yıkım işlemlerini muvafakat aramadan yapabilmesi doğal karşılanabilirse de akabinde yapılacak uygulamalarda tek başına söz sahibi olması ve taşınmazların mülkiyetini Hazine üzerine geçirmesi açıkça Anayasa’nın 46’ncı maddesine aykırıdır. Bu yönüyle de adı geçen düzenleme Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir. Aynı şekilde uygulama alanındaki taşınmazların doğrudan doğruya bakanlığın ya da yetkili idarenin talebi üzerine herhangi bir bedel ödemeden ya da kamulaştırma usulü uygulanmadan doğrudan doğruya hazine adına tescili bireyin yararı ile kamu yararı arasında ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu için orantılılık ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.”