“Politikadan ekmek parası kazananların bir kısmı için Türkiye her zaman, kazan-kazan olmuştur. Onlar için İktidarda yada muhalefette, küçük yada büyük ölçekli bir partinin mensubu olmak çok da önemli değil! Önemli olan, bütün yolların (Hep Kendilerine) çıkmasıdır. Toplumsal söylemleri, olumsuzda olsa her zaman işlerini yürütmüşlerdir. Bir kolları yurt dışında olsa da, çocukları veya torunları yurtdışında eğitim alsalar ve tepemize oturtsalar da yurtdışı için bizleri uyarırlar, kötülüklerinden bahsederler, yurt dışında eğitim almanın ajanlık olduğunu anlatırlar ki hep bizleri korumak için! Her ne kadar gücümüzü halkın oylarından alıyoruz deseler de aslında onlar yönetenler sınıfındadır! Yani her şeyi yapabilme ve hesap vermeme kudretine sahiptirler! Söylediklerinin, yeminlerinin tersini yapabilirler çünkü bizim aklımızın ermediği şeyleri onlar bilirler gibi.. “
Toplumun zihninde bir inanış vardır ve çoğu fiilen gerçektir.
Bu kullanıma açıklığın altında yatan dürtüler veya toplum psikolojisi, nedir acaba? Memleket sevgisi, vatanı koruma sevdası, adamım işi, yalakalıklar, partizanlık, aşırı çıkarcılık, çaresizlik , kimsesizlik, mahalle baskısı, öz güvensizlik, denize düşenin yılana sarılması veya başka bir sebep- neden ilişkisi mi? Doğru bulmayabilirsiniz ancak öyle veya böyle bu davranış eğilimlerinin hepside olabilir sınırlar içerisindedir. Fakat bilinmelidir ki bu olabilirleri zafiyete çeviren ve istismarı kendi lehine çeviren bir grup insanoğlu her zaman varolmuştur. Yönetilen sınıfı, kullanılmaya uyanık olmak için eleştirisel düşünmeli, sorgulamalı ve denetim işini iyi yapılmalıdır. Kısaca; yönetilen insanların sorumluluklarından kaçmasından dolayı, Yöneten insanların hesapsız kitapsız hareket etmesine imkan sağlayan kapılar sonuna kadar açılmıştır.
Yöneten sınıfların kurnazlığına yaşadığımız yıllardan bazı örnekler vermek istiyorum: Birincisi; onlarca yıldır bu toplumu çok değişik bahaneler ile bölmeye çalıştılar. Sabetaycılar, kalvinistler, dinliler, dinsizler, filancalar falancalar gibi… şimdiki yöntem kriptocular?… Bölmenin altında yatan çok basit ama ilerisi için köleliğe giden hesaplar vardır. Bölme için medyayı yada fısıltı mekanizmasını kullanırlar. Akabinde düşünme yetenekleri kıt olanlar veya açığı olanlar mıknatısın kutuplarından birine çekilirler. Ondan sonra istediğin gibi kullan elemanı!
Aynı kalıptan çıkan bireyler ve onların oluşturduğu bir toplum olabilir mi? Olsa bile hayatın çeşitliliği kalır mı? O halde, tek tip insanlardan oluşan toplum yaratılmayacağını bilecek kadar kurnaz olan politikacılar neden bu imajı oluştururlar? Çünkü gerçeklerden uzaklaştırılan toplumları istediğiniz şeylere, uygun teknikler ile inandırabilirsiniz. Birlik görüntüsü altında kutuplaştırarak onları modern köleler haline getirebilirsiniz…Yönetilenler bunu idrak edene kadar iş işten geçmiş olmakta ve başka bir oyuna geçilmektedir.
İkincisi, “vatan elden gidiyor kaygıları” ile bireyleri uçurum kenarına getirerek toplumu işlenecek hamur kıvamına getirmeleridir. Halbuki Bu vatanın elden gittiğini düşünmek bile Türk’ün tarihini, kültürünü, çilesini,zorda kaldığı zaman mücadele kudretini bilmemektir.Türk genlerini taşımamaktır.”Tüten en son ocak” bilincini idrak edememektir. Mesela, 15 Temmuz darbesini taşeron casusluk piyonları becerse idi, sanır mısınız ki Türkiye de hüküm sürebileceklerdi? Günler içerisinde, hem de bütün uzantıları ile beraber hepsi imha edilirdi. Cezaevlerinde yada itirafçı adı altında medyada boy gösterebilirler miydi sanıyorsunuz?
Türk dünyasının eğitim alanında ak sakallılarından bir büyüğümüzün çok uzun yıllar önce bizzat bana söylediği bir bilgiyi sizlere aktarmak isterim: “Oğuz evladım, Orta Asya da ki Türk üniversitelerinin bazı bölümlerini PKK taşeron örgütü ele geçirmiş durumda”. Bu ne demek biliyor musunuz? Balkan ülkelerinin sertifika dağıtır gibi diploma veren paralı üniversitelerinde PKK üyeleri, paraları ile önemli bölümlerde eğitim alıyorlar… Bunun gayesini biliyor musunuz? Fetöcular kadroları ele geçirirken içi boş ama hak etmeden alınan önemli lisanslardan diplomalı, PKK üyeleri hangi ülkede kadrolandılar acaba düşündünüz mü?
Şu bilinmelidir ki içerden yada dışarıdan yapılan düşmanlıklar her zaman olacaktır. Bunu yaşadığımız dünyanın gerçeği olarak bilmeniz sizi daha donanımlı yapacak ve vatan sevginizi istismarcılara kapatacaktır.
Ayrıca Vatan sevgisini politikacılardan öğrenmeyecek ve kandırılamayacak kadar yüzyıllardır Türk genlerini taşıyoruz, merak buyurmayın.
Hem iktidarın hem de muhalefetin çok yanlış tutumları ve tasarrufları olması üzücü ve kaygı verici durumda. Önemli olan Milli Devletin yapılanmasıdır. Önemli olan kimin seçildiği değil, seçilen insanların Türk Devletini binlerce yıllık köklerine uygun onurlu, başı dik olarak adaletle yönetmeleridir. Önemli olan genç zihinlere bilim araştırmaları yapmaları için sınırsız imkanlar sağlanmasıdır.
Dünyanın genç beyinleri, çok güçlü donanımları ve yazılımlarını artan bir ivme ile üretiyor. Yapay zeka bu işin görünen küçük bir kısmı. Türk gençliği, bilim ve teknoloji üretemiyor. Çok zekiler ancak yolları tıkalı. Varsa yoksa hurafeler ve politika ile iktidar ve muhalefet, Türkiye’nin gündemine çökmüş durumdalar. Kaldı ki yukarıda bahsettiğim Türkiye’nin kadrolarını sessizce yıllardır ele geçirmeye çalışanlar varken Devlet olarak bu ülkeyi Arap mülteci akınına uğratmak hangi derin yapının gafletidir. Sayın politikacılar İktidar ehliyetini alınca hep aynı şeyleri yapıyorsunuz. Siz oy derdindesiniz, Bizler milli devlet yapılanması altında adaletle, bağımsız ve insanca yaşamak derdindeyiz. Politikacıların bundan sonra daha samimi ve güvenilir olmasını umut ediyoruz… Kısacası 24 haziran yeni bir ufuk mu yoksa kabusun başlangıcı mı olacak tamamen politikacıların tutumuna ve vicdanlarına kalmış durumda…
Saygı ve sevgilerimle.19Haz2018
Oguz SOLAK/ Uluslararası İlişkiler Böl. Uz.