TAKSİM SAHASI “SARI ÖKÜZ” MÜYDÜ?
HÜSEYİN MÜMTAZ
Fehime Alasya’nın 18 Şubat tarihli yazısı şöyle başlıyor [i]
“Kimisi enkaz atından çıkardığı oyuncağını, kimisi çocuğunun sütünü, kimisi battaniyesini alıp yola çıkan depremzedeler Kıbrıs’a göç etti.
‘Mecbur kaldık diye buraya geldik’ diyen birçok depremzede, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş gibi illerden adada bulunan ailelerinin yanına geldi. Barınma, sağlık, geçinme, çalışma yaşamlarının hiç kalmadığını anlatan depremzedeler, ‘Gitmek de zor kalmak da’ diye konuşmuş.
Kimisi geldiği yerde sığınacak bir çadır bulmuş, kimisi günlerce arabalarda, park-bahçelerde ateş önünde ısınmaya çalışmış.
Çocuğunun sütünü ısıtamadığını anlatan bir anne, ‘Akşam yattık, her şeyimiz vardı, sabah kalktık hiçbir şeyimiz artık yoktu’ diyen bir baba… Her biri Türkiye’deki deprem felaketinden sonra oluşan kötü yaşam şartlarına dayanamayarak Kıbrıs’a geldiğini, geri dönmek istediğini ifade etti.
Kimisi ‘KKTC devletinin onlara sahip çıkacağı’ ümidiyle adaya gelmiş, kimisi akrabalarının yanına sığınmaya…
…
Kıbrıs’ın kuzeyine yapılan girişlerde ibraz edilen ‘depremzede belgesinin’ normal şartlarda 90 gün ülkede kalış süresini kapsadığı öğrenildi. Bu sürenin yürürlüğe konması planlanan ‘İnsani İkame İzin Belgesi’ ile depremden etkilenen 11 ili kapsayacak şekilde, 6 aylık ikamet iznini kapsaması için düzenleneceği de öğrenildi. Konuyla ilgili resmi makamlar tarafından henüz bu yönde açıklama yapılmadı”.
KKTC’nin Sağlık Bakanı Altuğra ise şunları söylüyor; [ii]
“Asıl amacımız depremden kaçarak KKTC’ye gelen insanlara, ‘insanı koşullarda yaşama hakkı’ sunmaktır; gelen her vatandaş sağlık, eğitim, iş, barınma gibi ihtiyaçları ile birlikte gelmektedir.
Biz de bunun için plan ve program çerçevesinde önlemlerimizi alıyoruz, dün Mecliste de ifade ettiğim gibi sadece devlet hastanelerine müracaat eden depremzede sayısı 300’ün üzerindedir. Bunun dışında hastanelere müracaat etmeyen depremzedelerde vardır.
Ülkeye giriş yapan her depremzede kayıtlardadır. Ülkeye kimin, ne zaman girdiğinin takibini yapıyoruz.”
Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen illerden olan Hatay’ın Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş şehirden ayrılan Hataylılara seslendi. Savaş, “Topraklarınızı satmayın” ifadesini kullandı.[iii]
“Topraklarınızı, malınızı mülkünüzü satmayın. Tapularınız, Atatürk’ün şahsi meselesi Hatay’da sizleri söz sahibi yapmaya devam edecek” dedi.
*Hatay, kırk asırlık Türk yurdu; Hatay, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Tayfur Sökmen’in ve hepimizin ecdadının bize emaneti… Hatay bizimdir, bizim kalacak. Hiç kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
Daha ne desin?
Fotoğraf şöyle:
1.Türkiye’de deprem felaketi var.
2.Hatay Belediye başkanı, “Gidiyorsunuz ama topraklarınızı satmayın, dönün” diyor.
3.Kıbrıs’ta öteden beri zaten büyük bir Hatay’lı nüfus vardı.
4.O Hataylıların depremden etkilenen akrabaları Kıbrıs’a geliyor.
Bakın 3 sene önce ne yazmışız:[iv]
“Türk Kıbrıs’ta kafa karıştırıcı, fevkalâde rahatsız edici şeyler oluyor.
Hükmedemeyen hükümet, Tatar sessiz… Çıtları çıkmıyor.
Önce her bakanlar kurulunda mutlaka bilmem kaç vatandaşlık veriliyor.
Kime veriyorsunuz, nasıl veriyorsunuz, neden veriyorsunuz efendiler?
Kim söylüyor, kim emrediyor, neyi emrediyor?
U Thant mı, Gueterres mi?
Özgür iradenizle mi karar alıyorsunuz?
Memleketin sosyal dokusunu bozduğunuzun farkında mısınız?
Sarhoş, Ayyaş, Sarı Selim bile 1571’de ille de Türkmen/Yörüklerden Kıbrıs’a fermanla göndereceği erkek ve ‘kızları’, her birinin niteliklerini ince ince eleyip, sık dokuyarak seçmişti.
Meraklısı eski yazılarımızı okuyabilir.
Şimdi vatandaşlık verdiğiniz yüzlerce kişinin yaş, boy, kilo, en ve nitelikleri, meslekleri belli mi?
Meslekleri var mı?
Yoksa her biri ‘niteliksiz iş gücü’ mü?
Türkiye’ye Suriyeli ve Afgan göçmenler geldiğinden beri, Türk işçilerin üçte biri fiyatına çalışıyor.
Türkiye’de o yüzden işsiz kaldıkları için Kıbrıs’a gelen niteliksiz işgücü de yoksa Kıbrıs’ta onlar gibi mi çalışıyor da tercih ediliyor?
Türk Kıbrıs’ın sosyal yapısı, dokusu, dengesi bozuluyor farkında değilsiniz?
Yoksa zaten farkında mısınız?”
…
“Deprem Göçmeni” Hataylılar, Kıbrıs’ta elbette en iyi yardımı alacaklardır.
En iyi şekilde bakılacaklardır.
Çok iyi yaşayacaklar, ayrılmak istemeyecekler, yerleşeceklerdir.
Sarı Selim’in, İkinci Selim’in bin bir ihtimamla, özenle seçtiği “Kıbrıs Türk toplumu”na entegre olacaklardır 80’li yıllardan beri orada yaşayan akrabaları gibi…
…
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye’deki deprem sonrası Güney Kıbrıs’tan gelen yardım malzemelerini kabul etmediği yönündeki iddialara yanıt verdi; “Benim için yok hükmünde olanların, kendileri gibi söyledikleri de yazdıkları da yaptıkları da yok hükmündedir” dedi.
Ertuğruloğlu, “KKTC, bu ülkeyi savunanların, bu ülkeye hizmet edenlerin, Türk ulusuna hizmet edenlerin ülkesidir. Bu ülke bizimdir, Rum’a peşkeş çekmeye çalışanların değil” ifadelerini kullandı.
“Söğüdün Erenleri” türküsünde şöyle bir bölüm vardır; “İnsan hile yapar mı / Kapı bir komşusuna?”
Yüzyılların hilekârlarına karşı en iyi lâfı söylemiş Ertuğruloğlu.
…
“Taksim Sahası” ne oldu?
Verdiniz mi, sattınız mı?
Neye karşılık, kime karşılık?
Unuttunuz mu?
“Taksim Sahası”na sahip olamayan idare, yönetim, üst akıl yeni göçmenlere nasıl sahip çıkacaktır?
Yoksa Taksim Sahası zaten “Sarı Öküz” müydü?
[i] https://www.yeniduzen.com/mecburen-cikip-geldik-161301h.htm
[ii] https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n460721-izlem-gurcag-altugra-dr-burhan-nalbantoglu-hastanesinde-depremzedelerin-saglik-ihtiyaclari-icin-ek-bir-poliklinik-hizmete-girecek
[iii] https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/lutfu-savas-hataylilara-seslendi-topraklarinizi-satmayin-7597079/
[iv] https://www.turkishnews.com/tr/content/2021/08/12/nevcivan-abla-huseyin-mumtaz/
Bir yanıt yazın