Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Felaketler, Gelecek Nesiller ve Gelecek Seçimler
Yaşadığımız felaketten, uzmanların tespitleri ve uyarılarını dikkate aldığımızda oldukça pahalı dersler alıyoruz. Öncelikle sahada bir can daha kurtarabilmek için uykusuz, istirahatsiz çalışan, felaketzedelerin çorbasından cenazesine koşuşturan kişilere, kurumlara sonsuz teşekkürler. Bununla beraber görülen eksiklikler, ihanet derecesindeki ihmallere dikkat çekmek, suçluların yakalanmasını, cezalanmasını takip etmek de herkesin görevidir.
Binlerce yerleşim birimini etkileyen felaket için organizasyon konusu, önceliklidir. Her üniversitede İşletme, Kamu Yönetimi gibi bölümler, ilçelerde insan kaynakları, yönetim, organizasyon benzeri önlisans programları bulunmaktadır. İnceleyebildiğim programlarda afet, acil durum, olağanüstü hal için zorunlu veya seçimlik ders göremedim. Birçok derslerin muhtevasında kısmen olabilir. Ancak felaket alanında görev alan uzmanların önerileri dikkate alınarak konunun acilen akademi gündemine gelmesi, gerekli derslerin, programların açılması elzemdir. Özellikle felaketin ilk saatleri ve günleri altın kıymetinde olup bu kapsamda ciddi eğitime ihtiyaç duyulmaktadır. Zira yönetim, organizasyon olmadan gönüllüler ordusu, alet-edavât anlamsız kalabilmektedir. Altın saatlerde sadece gönüllüler ordusuna değil, her grupta ilk yardım, iş güvenliği ve organizasyon disiplini almış en az bir kişiye ihtiyaç vardır.
AFAD dahil sahadakilerin canla-başla gayret ettiği gerçeğini özellikle belirtiyoruz. Ancak birçok yerde engellenerek ciddi organizasyon sorunu oldu. AFAD’ın “bekleyiniz” talimatı yüzünden binlerce kilometreden gelenler dahil şehir girişlerinde yarım gün bekletildiler. Bazıları günün akşamında geri döndü. Donanımlı ekipler zaten gerekli tedbirlerle işe başlarlar. Otobüslerle gelen gönüllülerin de en azından tırnaklarıyla yakınlarını çıkaranların yanında birkaç kova toprak almalarının engellenmesi kabul edilemez. Bu büyük felaketten, birşeyler yapmaya çalışanları sorgulamaktan ziyade bundan sonrakiler için ders çıkaralım.
Aksayan, bazen engelleyen organizasyon problemi ortada iken hiç böyle bir şey olmamış gibi bütün yetkileri AFAD’a vermek, yaşananları görmemek, gelecek nesilleri tehlikeye atmaktır. Sadece gelecek seçimleri düşünerek sorunları yok saymak, son derece yanlış strateji olup vatandaş nezdinde kabulü mümkün değildir. “Siyaset adamı gelecek seçimleri, devlet adamı gelecek nesilleri düşünür”. Sadece gelecek seçimleri düşünenlerin, kazansa da vicdan hapishanesinin müebbet mahkumları olduğunu belirtelim. Bu vesile ile 1999 depreminde fay hattı üzerinde olmasına rağmen tek insan kaybının olmadığı Kocaeli Tavşancıl Belediye Başkanı olarak “insan kaybetmektense oy kaybetmeyi” tercih eden Salih Gün’ü rahmetle analım.
Felaket sonrası merkezlerdeki ve olay mahallerindeki organizasyonlar son derece önemlidir. Tek elden kontrol kaygısı ile insanlar can cekişirken yardıma koşanların saatlerce bekletilmesi büyük yanlıştır. Yardıma gelenlerin, izin bekleyenlerin bir an önce intikali hedeflenmelidir. Ne yazık ki deprem sabahı hazır olan nice kurumlara, kendi imkanlarıyla gelebileceklere, ancak ikinci, üçüncü gün izin verilebilmiştir. Devlet birimleri yanında partilerin, sendikaların, diğer sivil toplum kuruluşlarının da hemen her mahalde teşkilatları bulunmaktadır. Siyasi veya ticari rekabet açısından pek istenmeyen bu gerçeğin, felakette nimet olduğu görüldü. Her birim, kuruluş kendi örgütüyle organize bir şekilde yardımını göndermeye, sunmaya çalıştı, çalışıyor. Birçok kuruluş daha ilk günden yardımını ve ekibini göndererek herkesin yardımına koştu. Buna karşın bir beldede meydanlarda giyeceklerden dağlar oluşurken diğerinde insanlar günlerce titremişlerse ciddi bir organizasyon sorunu vardır. Bu bağlamda AFAD ve diğer devlet kurumları, gönüllüleri bekleterek tek elden yönetme “felaketi” yerine, hızla olay yerlerine intikali sağlamalı, yardımları eksik kalan mahallere yönlendirmeli, yetişemediği durumlarda engel olmamalıdır. Her birimin, kuruluşun da kendi organizasyonu devreye girmelidir.
Acil durum devam ederken üst kademe devlet veya siyaset erbabının felaket mahalline adım atmaması konusunda partilerüstü mutabakat oluşturulmalıdır. Çünkü koruma veya gazeteci ordusuyla dolaşıp nutuk atılırken enkazdan, yangından, selden kurtarması gerekenler meşgul edilmektedir. Sel bölgesindeki bir yönetici, “gelen bakana hoş geldin, gidene güle güle demekten, onları gezdirmekten, kurtarılması gerekenlere zaman ayıramıyoruz” demişti. Keşke Bozkurt sel felaketinde bakanlar kepçe üzerinde dolaşacağına, o kepçe bir kaç kamyon daha dereden balçık temizleseydi. Zira yakıt tahsisatı yetersizliğinden temizlenmeyen dere yüzünden bir yıl sonra eşimin beldesi İlişi’de çayın taşmasıyla yeni bir sel felaketi yaşanmıştır.
Dendias’ın, Stoltenberg’in, Blinken’ın yıkılmış şehirleri havadan temaşa programları, kesinlikle densizliktir. Onlara aşağıdaki yanlış şehirleşmeyi, müteahhitler demirden, çimentodan çalarken yöneticilerin nasıl rüşvet aldığının sonuçlarını mı izlettiriyoruz. Bu masrafla yüzlerce seyyar tuvalet, duş kabini kurulabilirdi. Eğer devlet yetkililerinin veya misafir dostların müşahadesi önemli ise Ankara’da bir salonda, kayıtlı veya naklen drone görüntüleri izlettirilebilir. Zaten her mahalde bu imkanlar bulunduğundan uzmanı olmayan üst düzey yöneticiler de drone görüntülerinden felaketi izleyerek gerekli müdahalede bulunabilir. Bir üst düzey yönetici önemli kararlar için mutlaka felaketi yerinde görmek istiyorsa tebdil-i kıyafetle veya sessizce gider, çalışanları ve olay yeri görevlileirni meşgul etmez. Çok isteyen bunun kaydını tutup yayınlatarak gelecek seçimlerde kullanır, fakat kritik saatleri zayi etmez.
Bir bakan aksini söylese de felaket bölgelerinde hırsızlık, yağma, çocuk kaçırma suçlarından yakalananlar resmi kayıtlara girdi. Suçluların yakalanması önemlidir. Bu olayların sırf seçim mesajı kapsamında inkarı ise halkın tedbir almasını engelleyecektir. Onbinlerin katili durumundaki müteahhtilerin tutuklanması gereklidir. Fakat bu inşaatlar onlarca birimin ruhsatıyla, imzasıyla gerçekleşti. Bir müteahhide karşılık en az beş belediye ve diğer izin, denetim sorumlularının, rüşvetçilerin de tutuklanması gerekmektedir. Birkaç dönem belediye başkanlığı sayesinde Karun gibi servet biriktirenlerle ölüm meskeni dikenler birlikte cezalandırılmalıdır. Birinciler, ruhsat verenler, denetim görevin yapmayanlar asıl sorumlulardır, katillerdir.
65 kişiye mezar olan İsias otelinin dört yetkilisi tutuklanmış! Halbuki bu otelin inşası ve işletmesi baştan sona kirli kokularla doludur. Bakkal dükkanından dahi nice belgeler istenirken dev otel hiç mi gerçek anlamda denetlenmedi? Onlarca birimin katkısı olan mezar otelin faaliyetine izin verenlerden kimsenin tutuklandığını duymadık. Bu yazı yayınlanmadan müteahhit veya işletmecilerden daha fazla denetim ve ruhsat görevlilerinin tutuklanacağını bekliyoruz. Halbuki yasalara ve teknik gerekliliklere uygun iş yapan nice firma, kurum, işletme sıradan bahanelerle yıllarca engellenebilmektedir.
Kolonları kesen işletmecinin tutuklandığını öğrendik. Halbuki depremden önce işyeri sahibi için savcılığa suç duyurusu yapılmış, savcılık durumu tespit ettikten sonra takipsizlik kararı vermiş. Hangi teknik inceleme, bilirkişi raporuna dayanarak? Bu yazı yayınlanmadan o savcının da tutuklandığı haberini duyacağımızı ümit ediyoruz. Aksi takdirde kirli kokuların menbaı savcılığın ötesinde demektir.
Asırların en büyük felaketlerinden birini yaşadığımız doğrudur. Ancak demirden, çimentodan hırsızlıklar, beş kat ruhsat verilen bina üzerine üç kat daha kaçak inşaata göz yumanlar da ortadadır. Daha önce domates, patlıcan yetiştirilen, bataklıktan kurutulmuş tarlalara dev siteler kurulmasına göz yumanlar da. Yıllarca uzmanların uyarılarına kulak yumarak kaderi hatırlatanlara: İslâmda kadere iman, imanın şartlarındandır. Ancak dere yatağına ev yapılması, kendi eliyle tehlikeye atılması da yasaklanmıştır.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink