Adam yıllarca ‘cevizkabuğu’ programı yaptı.
Cevizin ‘içi’ için çok yararlıdır deniyor.
Ama kabuğunu bizim oralarda sadece ateşi harlandırmak için kullanırlardı.
Ne bilelim biz, meğer ceviz kabuğunun bir dizi yararı varmış.
Bağışıklık sisteminden tutun da, ciltte yaşlılığı yavaşlatmasına, göz çevresindeki morlulukları azaltmasına, sindirim sistemindeki bozuklukları gidermesine değin bir dizi yarar.
Ben daha çok şu iki ‘sistem’ üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istiyorum.
Biri ‘bağışıklık sistemi’, diğeri ‘sindirim sistemi’.
‘Bağışıklık sistemi’yle, insanın utanma duygusundan ‘bağışık’ olması anlatılmak istenmektedir.
‘Sindirim sistemi’ ise, ‘bağışıklık’la birlikte yürüyen ve her türlü herzeyi sindirebilmek anlamına gelmektedir.
Çoğumuzun tanıdığı ‘ceviz kabuğu’, hani şu siyasal partiler olduğu kadar asıl mesleği ‘gazetecilik’ olduğu için gezmedik televizyon kanalı bırakmayan Cevizoğlu var ya, işte onun hem sağlam bir ‘bağışıklık’ sistemine sahip olduğu ve hem de çok güçlü bir ‘sindirim sistemi’ne sahip olduğunu bir kez daha görmüş bulunuyoruz.
Siyasal partiler arasındaki her türlü ‘ideolojik’ ayrılık ve aykırılıklara öylesine ‘bağışık’ ki, birinden diğerine geçmesi an maselesi olabilmekte.
Zerre yüzkızarması ve ya da özeleştiri vermesine gerek yok.
Televizyon kanalları da, yine siyasal eğilimlere göre yayın yaptığına göre, bizimki ya da daha doğru bir deyişle sizinkinin birinden diğerine atlamasına herhangi bir engel var mı?
Yok.
Çünkü ‘sindirim sistemi’ çok kuvvetli.
Taşı versen öğütür.
Arsız mı desem yüzsüz mü bilemiyorum.
Kuyruğuna bir de ‘akademisyen titri’ eklememiş mi?
Tut tutabilirsen artık.
Şimdilerde moda, imam hatipten sonra bilmem kaçıncı ayet ya da hazreti bilmem kim üzerine yalan yanlış kalem oynatan herkesi ‘profesör’ olarak adlandırma modası değil midir?
Sizinki ise, en azından, ‘din felsefesi’ üzerine çalışmış.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nda önemli bir ‘post’ kapma yerine, tutmuş televizyonlarda ‘siyaset felsefesi’ yapmakta.
Ancak, her iki sözde ‘felsefe’ alanının en önemli özelliği, desteksiz atmada sınır tanımamasıdır.
İşte bu desteksiz atışlar için, utanma duygusundan ‘bağışık’ olmak gerekmektedir.
Ve her ne olursa olsun, kolayca ‘sindirme’niz yani yüksek bir hazmetme kapasitesine sahip olmanız gerekmektedir.
Yüzünüze tükürülse ‘ya rabbi şükür’ diyebilmeniz gerekmektedir.
İşte bütün bunlar için, ya köken olarak ‘cevizkabuğugiller’den gelmeniz, ya da sonradan ‘ceviz kabuğu’ sanıyla ünlenmiş olmanız yeterli.
Doksan milyonun gözünün içine bakarak yalan söylebilmek ancak böylece mümkün olabilecektir.
Bilim, din, felsefe adına her ne biliyorsanız, onlar da sırtınızda ancak bir yük olarak kalacaktır.
Çünkü kafanız boş bir ‘ceviz kabuğu’ndan başka bir şey olmayacaktır.
Ne diyelim; Tanrı sizi ‘ceviz kabuğu’nun yararlarından esirgesin!