Ülkücüler, Türk Milletinin her alanda zirveye ulaşmasını istiyor ise, kendi öz eleştirisini hiç bir etki altında kalmadan, hiç kimseye, kuruma hesap verme güdüsü taşımadan aklında ve vicdanında yapmalıdır. 1947 yılında Truman Doktrini, Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış plandı ve ABD komünizm tehdidi altındaki devletlere ( özellikle Türkiye) mali ve askeri yardım yapacağını açıklamıştı. Marshall yardımları, antikomünist partilerin kurulması, gençlik hareketlerinin organizasyonu gibi sayısız faaliyetler, çok güçlü bir alt yapı ve finans ile desteklendi. Bu uzun soluklu soğuk savaş projesinde MHP başta olmak üzere antikomünist kurumların da alt yapısını oluşturdular. Başlama noktası, kabullerinize ters gelebilir ama önemli olan sonrasında ulaşılan değerleri görmektir.. Nitekim ilerleyen zaman içerisinde ÜLKÜCÜLER öngörülen komünizm ile mücadele ettiler fakat çok hızlı bir biçimde de binlerce yıllık dil, tarih ve kültürel birikime sahip TÜRKLÜK ekseninde evrilmeye başladılar. Bu yükseliş içeride ve dışarıda Türk düşmanlarının planlarını bozdu, rahatsız etti.
ÜLKÜCÜLERİN 1980 yıllarına doğru artık olgunlaşacağı, fikir ve proje üreteceği üçüncü kuşak entelektüellerinin yetişmesine her türlü engelleme ve yozlaştırma başlatıldı. Bunlardan en alakasız gibi görüneni şimdiki adıyla FETÖ idi. 1980 darbesi ile gerçekleşen toplumsal boşluğa yerleşen FETÖ nün palazlandırılmasının altında yatan maksat, Türklüğü kullanarak ülkücülerden, dini kullanarak akıncılardan, tolerans ve özgürlüğü savunarak devrimcilerden adam devşirmekti. Bunu becerdiler, ayrıca bütün değerleri çorba yaptılar. Akabinde Türkiye de” açık laboratuar” olarak sosyal deneyler yapıldı ve hala devam ediyor. 15 ocak 2009 yılında zamanın Kamuoyunu ve Genelkurmay Başkanını ( cia+ mossad ve fetullah gülen cemaatının) sürdürmekte olduğu operasyonlar hakkında yazılarımla uyardım). Devlete sızmalar vesaire hepsi KGB nin CIA in modası geçmiş yöntemlerini taklit ederek, herkesin gözü önünde bilerek yapılmış ve yaptırılmıştır. Devlet elden gidiyor bahaneleri ile darbe yapmaktan geri durmayan TSK nın, kozmik odasına girilmesine, bönlerin bile inanmayacağı çakma delillerle komutanlarının tutuklanmasına kuzu kuzu boyun eğmesinin anormal olduğunu, sanki bilerek bu tuzağa düştüklerini ilgili tarihlerde (28 aralık 2009 Erciyes Gazetesi) yazmıştım. Bu da diğerleri gibi ihanetlerin bir parçasıydı belkide!.. 1980 darbesi ile cezaevlerine alınan Ülkücülere, emperyalizmin uzantısı (çakma derin devlet) tarafından, devlete hizmet kandırmacası ile cezaevi stresi ve zaafiyetleri kullanılarak, istihbaratta çalışmalısınız diye (aslında muhbirlik, tetikçilik ve mafyalaştırma) tekliflerinin yapıldığını biliyoruz. Anlatacak o kadar çok şey var ki kitaplara sığmaz ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: 1980 yılının arefesinde anladık ki bizim gibi teşkilatçılığın dibinden yetişen insanlar olarak, KONTRGERİLLA gibi olmaya başladığımıza uyandığımız anda (bu arada kimsenin tüyüne bile zarar vermedik demek gereğini hissediyorum) gerekli bilgi, donanım ve sağduyuya sahip olduğumuz için Milli Eksen çizgisi dışına hiç çıkmadık ve o eksende mücadeleye devam ettik, ediyoruz. Yanımızda yada uzağımızda şehit düşen binlerce Ülküdaşımı rahmetle anıyorum.1980 sonrası ve günümüze kadar uyanamayan veya çıkarları gereği uyanmayan(!) arkadaşlarımın düştükleri durumlara, eğitimlerini, umutlarını, geçimlerini kaybeden, devlete hizmet ediyorsun yalanı yada fırsatçılığı ile mafyalaştırılan gözü kara, vatansever kardeşlerim, yoldaşlarım aklıma geldikçe üzülüyorum… Savaşta veya barışta ülkemizin yönetiminin bir idari teşkilatı ve hukuku vardır unutmayın. Sivil insanları kullanarak bu ülkenin güvenliğini ve geleceğe ait umutlarını kendi menfaatleri için çöpe atan yüzsüzlerin , derinlerin büyüsünden kurtulun. Ülkücüler partilerin yada cemaatlerin kulu yada malı değildir. Devletin Jandarması hiç değildir.
ÜLKÜCÜLERİN hevesleri değil idealleri varsa hiçbir parti , cemaat vesaire aklınıza gelen bilumum zıkkıma tabi olmak zorunda değiller. Aksi halde bunun anlamı, başlangıç noktasına giderek bütün birikimleri ve tecrübeleri unutmak ve kapitalizmin emrine girmektir. Halbuki BOZKURTLARIN üçüncü kuşak gelişimlerini yeniden başlatmaları, birikimleri ve tecrübeleri ile yeniden dirilmeleri Ülkemizin kutlu ve umutlu geleceği olacaktır…
Oguz Solak / 16 Mart 2017/ Uluslararası ilişkiler Uz./ Makina Mühendisi / Sanayici