Naci Kaptan – 18 Şubat 2023
KABİNE DEVLETİNDEN KABİLE DEVLETİNE
Tek adam rejiminden önce “kabine devleti” idik. Kabinedeki her bakan, görev alanına giren bir konuda kimseden talimat almaya gerek görmeksizin resen harekete geçerdi. Başarılı olduğunda takdir görür, başarısız olduğunda da önce Bakanlar Kurulu’na sonra da Meclis’e hesap verirdi. Onurlu bir bakansa hemen istifa ederdi.
AKP iktidarında liyakatin yerini sadakat ve kabilecilik aldı. Partili bakan, milletvekilinin akraba-i taallukatı ile tarikat kontenjanından gelen ehliyetsiz kişiler eğitimine bakılmaksızın kamu kurumlarına yönetici olarak atandılar. Bu dönemde TÜBİTAK’a hayvanat bahçesi müdürünün atandığını da gördük, yetiştirme yurdunda şoförlük yapan birinin hastaneye genel müdür yardımcısı yapıldığını da. Deprem ve sel gibi afetlerde devreye girecek AFAD Başkanlığı’na ise ilahiyatçı müdürü layık gördüler.
Adım adım kabine devletinden kabile devletine savrulduk. Kabile devletinde sorun sadece nepotizmden ibaret de değil. Bakanlar bile görev alanlarına giren bir konuda karar alamıyor, talimat veremiyor. Cumhurbaşkanının “tensip ve talimatı” olmadan adım atamıyor. Bakan yardımcılarını bile atama yetkileri yok. Her afette ilk yardıma koşan asker yoktu yahu asker.
Cumhurbaşkanına deprem haberini vermek için namaz saatini beklemişler. Ama bu arada içişleri bakanı, milli savunma bakanı ve o sırada Malatya’da olan kültür ve turizm bakanı kendi aralarında konuşup harekete geçilmesi için talimatları vermişler. İçişleri bakanı AFAD ve Kızılay’a, milli savunma bakanı da orduya talimat vermiş. Ama namaz saatinde deprem haberini alan cumhurbaşkanı iddia o ki üç bakanı da fena haşlamış. AFAD ve TSK’ye yazılı bir emre kadar geri çekilmeleri söylenmiş. Üç gün boyunca yakınlarının iniltilerini duyup da dizlerini dövmekten başka elinden bir şey gelmeyen afetzedeler devleti bekleyip durdu. Saray’dan talimat geldiğinde ise bu kez liyakatsiz yöneticiler nedeniyle ne AFAD ne Kızılay ne de diğer kurumlar organize olabildi. (ÖZET – Cumhuriyet – Miyase İlknur 18.02.2023)
***
DİYANET, AKILLARI FİKİRLERİ CİNSELLİKTE
Diyanet’ten “depremzede evlatlık” sorusuna yanıt:Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli yok
17 Şubat 2023
Depremde ailesini kaybeden ve refakatsiz duruma gelen çocuklara yönelik etkili bir takip mekanizması kurulamaması tartışılırken Diyanet, “Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?” sorusuna dikkati çeken bir yanıt verdi. Yanıtta, evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığı belirtilerek, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” denildi. Bu cevabın yer aldığı sayfalar, olayın gündeme gelmesinin ardından silindi.
***
TÜRK HALKI DA NOT EDİYOR
17 Şubat 2023
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) sonrası parti genel merkezinde yaptığı açıklamalara sosyal medya hesabı üzerinden yanıt verdi.
Çelik’in “Biz afet bölgemizde vatandaşlarımızla birlikte olduğumuz
için siyasi tartışmaları parçası olmadık. Bunları not ediyoruz” demiş…
Türk halkı deprem bölgesinde kimin olduğunu, kimin geciktirilerek gönderildiğini çok iyi biliyor. Kimin CAN KURTARMA HABERLEŞME yöntemi olan TWEET’eri 6 saat ile susturarak birçok insanın kurtarılmasını önlediğini biliyor. Hatay’da konutların inşaat, ruhsat, zemin etüdü v.b. konulardaki tüm arşivin bulunduğu arşiv binasını hasarlı olmamasına rağmen acele ile ve içindeki tüm arşiv ile birlikte NEDEN YIKTIRILDIĞINI biliyor. İskenderun’da yüksek riskli alanda bulunan 6 mahallenin cumhurbaşkanının kararnamesi ile ve RANT UĞRUNA, RİSK ALANINDAN ÇIKARTILDIĞINI biliyor. Sayın Çelik bilsin ki; Türk Halkı da olanı biteni not ediyor.
***
GÖZ GÖRE GÖRE ÖLDÜK
2021 yılı Hatay İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) var. Bakın raporun 45. sayfasında ne yazıyor:
“Hatay deprem üreten önemli tektonik yapıların bulunduğu bölgede yer almaktadır. Bölgenin günümüzdeki topoğrafik yapısını kazanmasında etkin olan bu tektonik yapıların en önemlileri Ölü Deniz Fay Zonu (ÖDFZ) ve Doğu Anadolu Fay Zonu (DAF)’dur. Tarihsel deprem kayıtları, bölgede 130 yıldır büyük yıkıcı deprem gelişmediğini, dolayısıyla Antakya ve bölgenin gelecekte yıkıcı deprem tehlikesi altında olduğunu göstermektedir. Antakya ve çevresi gelecekte hem Garb fayında, hemde Karasu (DAF) fayında olacak depremlerden etkilenecektir.”
Bakın 57. sayfasında ne yazıyor:
“Tarihsel dönemde, Antakya ve çevresinde yıkıcı etki yapan bir çok deprem meydana gelmiştir. Ancak son yüz otuz beş yıldan beri bölgede gerilimi boşaltacak bir depremin olmayışı, gelecekte deprem olma riskini her geçen gün artırmaktadır. Çok uzun süren durgunluk döneminden dolayı, halk olası bir deprem tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu daha da artırmaktadır. Antakya ve yakın çevresinde görülen yoğun tektonik rejim, kısa mesafede farklı zemin özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Olası bir depremde, zemin büyütmesi, sıvılaşma, kopma, oturma ve heyelanlara bağlı şiddetin en çok hissedileceği zeminlerdir. Ne yazık ki bugün şehrin büyük bir bölümü bu zeminler üzerinde yer alır.”
Devam edelim…Raporun “kötü senaryolar” bölümünde Hatay’da meydana gelecek deprem tablosu verilmiş. 23 Mayıs 2022 tarihinde 7.5 büyüklüğünde Antakya merkezli deprem öngörülmüş.
Liman, organize sanayi bölgesi, havaalanı, tren istasyonu, sulama tesisleri, tarım, içme suyu, kanalizasyon vb. altyapı sistemleri, kritik tesislerin (hastane, okul, kamu binaları) yıkıcı zarar görmesi, barınma, iaşe, sağlık ihtiyacı, güvenlik zafiyetinin oluşması, tarihi kent dokusu içinde bulunan yapıların yıkılması…Her şey bir bir biliniyormuş. (Cumhuriyet – Murat Ağırel – 18.02.2023)