TIPKI BUGÜN GİBİ;
AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in, 1999 depremi sonrasında bakın neler söylemiş;
“Depremin ilk saatlerinde ortada olmayan yetkililer, aradan saatler geçtikten sonra her köşe başından başlarını uzatıyor. İş yapmak adına bildikleri tek şey, açıklama yapmayı kesintisiz bir biçimde sürdürmek. Yapılan işlerin ne kadar beceriksizce yapıldığını tespit edenlere gözdağı veriyorlar.
Resmi sözcüler, Türkiye’nin en az yirmi yılına mal olacak can ve mal kayıplarındaki ihmalleri ve beceriksizlikleri dile getirenleri “şaibeli” duruma düşürmeye çalışıyorlar.
Kendi sorumluluğunu örtbas etmek isteyen devlet erki enerjisini hâlâ meseleyi mümkün olduğunca sümen altı etmeye harcıyor.
Milleti himaye edilmeye ve yol gösterilmeye muhtaç bir topluluk olarak gören devletçi bakışın rahatsız olduğu konu, aslında gerçekten neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda yol gösterilmeye muhtaç olanın devlet olduğunun ortaya çıkmış olması.
Yoksa insanların canları niye kurtarılmadı diye kamu otoritesini eleştirenlere ya da canları kurtarılma ihtimali olanlara bir an evvel ulaşılması için seslerini yükseltenlere bu derece şiddetle karşılık verilmesinin ne anlamı olabilir?
Bu depremle birlikte ortaya çıkan mekanizmalar ve ilişkiler, meselenin sandığımızdan daha vahim olduğunu ortaya çıkardı. Uzun zamandır normal hayatı olağanüstüleştirerek yaşamayı kanıksadığımız için, belli ki, içine düştüğümüz kıskacın vahametini algılamakta zaafa düşmüşüz.
Çok basit ama bir o kadar da acı olan şu: Türkiye yönetilemiyor. Ve yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor. Eğer bugün birilerin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin “milli birlik ve beraberlik” nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak; bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız.”
Naci Kaptan 10 Şubat 2023
Bir yanıt yazın