Prof.Dr. Alaeddin YALÇINKAYA
Ukrayna Bataklığındaki Rusya’nın Ermenistan Çıkmazı
Kafkasya jeopolitiği, ihtilafların bağdaştırılmasını son derece zorlaştırmaktadır. Bir bakıma Balkanlar gibi. Sömürgecilik kültüründen gelen bölge dışı aktörlerin böl-yönet, çatıştır-sömür formülleri açısından son derece kullanılışlı bir alandır. Bu yüzden kitabımıza “Etnik Düğümden Küresel Kördüğüme, Kafkasya” adını verdik. Belirtmek gerekir ki bu düğümler bölge dinamikleri çerçevesinde her dönemde bir şekilde çözülebilmiş, yaşanan çatışmalar yeni istikrar dönemine zemin hazırlamıştır. Ancak günümüz küresel aktörleri bu girift yapıyı sırf kendi çıkarlarını daimi kılmak için bitmeyen çatışma vasıtası haline getirince düğümler, kördüğüm haline gelmiştir.
Tarihte bu coğrafyada kısa ömürlü Ermeni Krallığı bilindiği halde bu devlet güçlü ailenin otoritesine dayanmakta olup Ermeni nüfusu azınlıkta idi. 19. Yüzyıl şartlarında modern devletin ulus alt yapısı olarak etnik Ermeni yoğunlaşması, Rusya sayesinde gerçekleşmiştir. Çarlık yönetimi bir taraftan Anadolu’dan, İran’dan Ermenileri cebren veya vaatlerle yerleştirirken diğer taraftan Türkleri katlederek, bölgeden uzaklaştırarak Ermenistanlaştırma projesini hayata geçirmiştir. Bu projede başta İngiltere olmak üzere diğer sömürgecilerin ayrı katkısı ve hesabı söz konusu idi. Kısaca Rusya’nın hedefi Kafkasya üzerinden sıcak denizler iken İngiltere ise Türkiye ve Türkistan arasına set çekme projesini hayata geçirmekteydi.
Çarlık döneminde başlayan Ermenistanlaştırma, Sovyet döneminde farklı yöntemlerle sürdürülmüştür. Öyle ki Müslüman Türklerin dili, dini, mabetleri, alfabesi yozlaştırılıp değiştirilirken Ermenilerinki her yönüyle korunup takviye edilmiştir. Sovyetler Birliği yıkılmadan Moskova yönetimi eski Sovyet cumhuriyetlerini adeta kaçarak terkederken Ermenistan’a özel muamelede bulunmuş, Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmak için her türlü riski göze almıştır. Ermenistan da varlık sebebi olarak ülkesinde Rus askeri nüfuzunu kabullenmiş, Karabağ’dan Bakü’ye, Doğu Anadolu hayallerini hiçbir zaman terkedememiştir. Bu süreçte Rusya ile birlikte Hristiyan, sömürgeci güçlerin desteğini de yanıbaşında bulmuştur. Kundaktaki bebelere dahi hayallerinin gerçekleşeceği ninnileri söylenirken bu uğurda cinayetler, tecavüzler, soykırımlar kutsal görev kabul edilmiştir.
Sömürgeciler arasıda her devirde çıkar çatışması yaşanmasına karşın hedefte Türkler veya Müslümanlar olunca bir şekilde uzlaşma yoluna gidilebilmiştir. Bu gerçeğe karşın Ukrayna savaşıyla batının Rusya karşıtlığı, Ermenistan’ı da kasmaktadır. Erivan’ın Moskova ve batı arasında sıkışmışlığı daha gerilere dayanmaktadır. Sovyet sonrası Ermenistan yöneticileri daha çok Moskova güdümündeki Karabağ klanından geldiği halde Paşinyan, Rusya’dan bir şekilde kurtulmak istemektedir. İşgal bölgesini genişletme girişimlerine Rusya’dan umduğu desteği bulamamıştır. Azerbaycan’ın beklenmeyen savunması ile çalıp çırptığı, işgal ettiği çok şeyini kaybetmiştir. Batının Paşinyan desteği devam ederken Rusya’nın manevra alanı daralmıştır. Çünkü Ukrayna bataklığında Azerbaycan ve Türkiye’nin de desteğine, en azından tarafsızlığına ihtiyacı bulunmakta olup Karabağ merkezindeki Ermeni varlığını korumakta zorlanmaktadır.
Ermenistan’ın işgal siyasetinin bir sebebi de Karabağ’daki altın rezervleridir. İşgal yıllarında bölgede şantiyeler kurulmuş Azerbaycan’a ait olan değerli madenlerin hırsızlanma mekanizması işlemeye başlamıştır. Ateşkes anlaşması kapsamında Hankendi’deki Ermeniler için Rus güçlerinin bulunması ve Laçin koridorunun açık kalması kabul edilirken altın madeni şantiyeleri es geçilmiştir. Ermenistan ve Rusya zaman kazanarak kendi hesaplarına göre gelişmeleri yönlendirebileceğini hesap etmiştir. Azerbaycan sivil toplum kuruluşlarının girişimiyle soygunu sonlandırma eylemleri, dünyaya Hankendi’deki Ermenileri açlığa terketme şeklinde duyurulmuştur. Aynı zamanda Rusya önderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi Kazakistan ve Kırgızistan’ın da yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı’nın Azerbaycan’a ait madenlerin Ermenistan ve diğer ortakları tarafından işletilmesini ve Karabağ’da mayın döşemeye devam edilmesini kınaması, Moskova açısından stratejik alarm olarak algılanmaktadır.
Rusya, Ermenistan’daki varlığını takviye etmek, bir anlamda Ukraynalaşamasını önlemek için KGAÖ çerçevesinde Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile askeri tatbikat programını gündeme getirmiştir. Paşinyan yönetimi ise Rus varlığından kurtulmak, Rus askerini sadece emrindeki jandarma olarak görmek istemektedir. Ermenistan’ın ülkesinde, üyesi olduğu KGAÖ tatbikatlarına zorluk çıkarmasının Moskova’da esefle dillendirilmesi, Rusya çıkmazının önemli bir göstergesidir. Ermenistan Rus askerinin kendi güvenlikleri açısından tehdit unsuru olduğunu, ülkelerini terketmeleri gerektiğini resmen açıklamıştır. Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu iddiayı saçma bulmuş, Ermenistan’ın güvenliği için ellerinden geleni yaptıklarını açıklamak zorunda kalmıştır. Bir anlamda nice risklere katlanarak Türklere karşı soykırım dahil her türlü savaş suçlarına ve 27 yıllık işgale destek verdiğini de özetlemiştir. Böylece mızrağın çuvala sığmadığı ilan edilmiştir. Sözcünün “askerlerimize kapıyı gösterme çağrısı yapan maceracılar, böyle bir adımın gerçek sonuçlarının farkında değiller” cümlesinin anlamı oldukça şümullüdür.
Rusya, Ermenistan-Azerbaycan kalıcı barışı kurma hedefini beyan ederken bu sürecin yürütücüsü/muhafızı olarak Ermenistan ve Karabağ’da kalıcı statüsünü sürdürmek istemektedir. Erivan yönetimi ise kendi emrinde, sadece daha ileri işgalleri gerçekleştiren ve Azerbaycan’ın savunmasını önleyen Rus asker ve silahına talip. Moskova’nın Erivan’dan “felsefe yapmayı bırak” talebinin arkasında bir anlamda Rusya’nın Ukrayna üzerindeki duvara çarpan felesefi iddialarındaki yanılgılarına işaret etmektedir. Azerbaycan Türklerinin Laçin koridoru üzerinden soygunu engellemesi, Paşinyan yanlısı Ermenilerce Rusların sözünde durmadığı, Hankendi’deki 120.000 Ermeni’nin açlığa terkedildiği şeklinde duyurulmaktadır. Moskova yanlısı Ermeniler ise Karabağ merkezinde sadece 40.000 Ermeni’nin bulunduğu, hayati bir sorunun olmadığını söylemektedirler.
Hankendi’de ucube Ermeni yönetimi (Artsakh) destekçilerinden Fransa’nın dahi, böyle bir yönetimi uluslararası hukuk gereği devlet olarak tanıyamadıkları itirafı, Paşinyan yönetimini de köşeye sıkıştırmıştır. Esasen Ermenistan da diplomatik manevra alanine daraltmamak gayesiyle resmen bu yönetimi devlet olarak tanıyamamıştır. Bu gelişmelere karşın soykırım iddiaları, işgal altındaki topraklar, insanlık suçu gibi iftiralarla Ermenistan yaygarayı sürdürmektedir. Aynen 1915’te milyonlarca Müslümanları katledip Türkleri soykırımla suçlamaları gibi.
Azerbaycan, Ermenistan’ın 27 yıl boyunca işgal altında tuttuğu Karabağ ve çevresinde inşaat ve madencilik faaliyetleri kapsamında çevreye verdiği tahribata karşı Bern Sözleşmesi kapsamında tahkime başvurmuştur. Bakü yönetiminin bu gibi girişimlerini dünya kamuoyu ile etkili bir şekilde paylaşması son derece önemlidir. Soykırım ve savaş suçları kapsamında da çok daha etkili girişimler beklenmektedir. Bu yöndeki her adım dünya kamuoyu ile yoğun bir şekilde paylaşılmalıdır. Rusya’nın Ermenistan çıkmazı, Azerbaycan haklı davası için oldukça kullanılışlı fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsatları Türkiye, Moskova’nın terör örgütlerine destek politikasına karşı ve KKTC’nin tanınması konusunda da kullanmalıdır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi bazı üyeleri Ermenistan ve Rusya ile ortak askeri ve ekonomik örgütlerde yer maktadır. Buna karşın teşkilatın Karabağ’dak sömürü ve işgali kınaması da önemli bir aşama olarak görülmelidir.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink
Bir yanıt yazın