Anayasamızda lâiklik hakkında hükümler

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI[1]

Kanun No.: 2709 Kabul Tarihi: 7.11.1982

BAŞLANGIÇ (Değişik: 23/7/1995-4121/1 md.)

(Değişik: 3/10/2001-4709/1 md.) Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

MADDE 13- (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

III.  Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması

MADDE 14- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)

Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

MADDE 81- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

MADDE 103- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

İ. Diyanet İşleri Başkanlığı

MADDE 136- Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.

BEŞİNCİ KISIM

Çeşitli Hükümler

I. İnkılâp kanunlarının korunması

MADDE 174- Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:

1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;

2. 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;

3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;

4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;

5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;

6. 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;

7. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;

8. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.

GEÇİCİ MADDE 2- 12 Aralık 1980 gün ve 2356 sayılı Kanunla kuruluşu gösterilen Millî Güvenlik Konseyi, Anayasaya dayalı olarak hazırlanacak  Siyasî Partiler Kanunu ile Seçim  Kanununa göre yapılacak  ilk  genel seçimler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ve 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunlara  göre görevlerini devam ettirir.

Anayasanın kabulünden sonra 2356 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki Millî Güvenlik Konseyi Üyeliklerinden birisinin herhangi bir nedenle boşalması halinde doldurulması usulüne ilişkin hüküm uygulanmaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp göreve başladıktan sonra, Millî Güvenlik Konseyi, altı yıllık bir süre için Cumhurbaşkanlığı Konseyi haline dönüşür ve Millî Güvenlik Konseyi Üyeleri, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi sıfatını alırlar. Millî Güvenlik Konseyi üyesi olarak 18 Eylül 1980 tarihinde içtikleri and yürürlükte kalır. Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeleri, Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin haiz bulundukları özlük hakları ile dokunulmazlığına sahip olurlar. Altı yıllık süre sonunda Cumhurbaşkanlığı Konseyinin hukukî varlığı sona erer.

Cumhurbaşkanlığı Konseyinin görevleri şunlardır:

a) Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek Cumhurbaşkanlığına gönderilen, Anayasada yazılı temel hak ve hürriyetlere ve ödevlere, lâiklik ilkesine, Atatürk inkılâplarının, millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasına, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna, milletlerarası andlaşmalara, dış ülkelere silahlı kuvvet gönderilmesine ve yabancı kuvvetlerin Türkiye’ye kabulüne, olağanüstü yönetime, sıkıyönetim ve savaş haline dair kanunlar ile Cumhurbaşkanınca gerekli görülen diğer kanunları Cumhurbaşkanına tanınan onbeş günlük sürenin ilk on günü içinde incelemek;

27 Aralık 2022

Laiklik için kamuoyuna ve Muhalefet Partilerine çağrı,

6 siyasi partinin 28 Şubat 2022 tarihli “Güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakat metni”nde yer alan Laiklik ilkesiyle ilgili olarak 2 Mart 2022’de kamuoyu ve muhalefet yetkilileriyle paylaştığım çağrımda, “Din ve vicdan özgürlüğünün güvence altına alınması” şeklindeki tanımın “Dinin yurttaşın özel alanına çekilmesi ve devlet, siyaset, hukuk, kamu ve eğitim işlerinin din kurallarına dayandırılmasının önlenmesi” ifadesiyle tamamlanması zaruretini, ülkemizde yaşananlar ışığında ve Anayasamızın gereği olarak vurgulamıştım.

Geçen zaman içerisinde laikliğe yönelen tehdidin giderek yoğunlaşması, bu ilkenin eksiksiz olarak tanımlanarak uygulanması gereğini ve zedelenmemesi için gösterilmesi icap eden özeni bir kat daha artırmıştır.

Bu bağlamda, toplumumuzda esasen çözümlenmiş olan kadınların başörtüsü özgürlüğü konusunu bahane ederek İktidarın getirdiği Anayasa değişikliği teklifinin laiklik, demokrasi ve eşitlik ilkelerine tamamen aykırı ve ülkeyi kaosa sürükleyebilecek nitelikte olduğu, başta kadın örgütleri olmak üzere uzmanlarca ayrıntılarıyla ortaya konmaktadır. 

Muhalefetin halkımızın ferasetine güvenerek doğruları anlatma cesaretini göstermesi ve yaşamsal bir seçim arifesinde konunun oy için istismar edilmesi siyasetine boyun eğmemesi elzemdir. Öte yandan, Anayasa değişikliği teklifine muhalefet tarafından “evet” denilmesi ve TBMM’nde 400 oyun üzerinde sonuç çıkması halinde dahi, temel haklar için uygun düşmeyecek olsa bile, referanduma gidilmesine ve seçimde istismar konusu edilmesine bir engel de yoktur.

Kaldı ki, muhalif 6 siyasi parti, toplumda tartışılmak ve yeni seçilecek TBMM’nde görüşülmek üzere kapsamlı bir Anayasa taslağını 28 Kasım 2022’de açıklamıştır. Bu durumda, süresini doldurmak üzere olan bir Mecliste Anayasa’nın iki maddesini alel acele değiştirme girişiminin gereğini anlamak mümkün değildir ve bu ahvalde TBMM’nde yer alan muhalefet milletvekillerinin Anayasa değişiklik teklifinin müzakerelerine ve oylanmasına katılmamaları beklenmelidir.

Mustafa Kemal Atatürk’’ün “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey Kadının eseridir” sözlerini anımsatırcasına kadınların “Anayasa değişiklik teklifine tartışmasız Hayır” demek suretiyle laikliğe, haklarına ve kazanımlarına sahip çıkma mücadelesiyle koşulsuz birliktelik oluşturulmalıdır. 

Anayasa değişiklik teklifinin laiklik, kadınlar ve toplumun bütünü için içerdiği vahim riskleri tüm ayrıntılarıyla ortaya koyan ve karma örgütlerin de dahil olduğu sivil toplumun önemli bir bölümünün desteğini alan Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun yazılı ve sözlü açıklamaları ışığında muhalefet milletvekilleri doğru kararı herhalde vereceklerdir.

Temel haklar ile özgürlüklerin ve demokrasinin güvencesi, Cumhuriyetimizin Anayasası’nda yer alan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez temel ilkesi Laikliktir. Laiklikten, Kadın Haklarından ödün verilerek yurttaşı temsile ve ülkeyi yönetmeye talip olunabileceğine ihtimal dahi vermek istemiyorum.
Aydınlık günler ve esenlik dileklerimle.

Naci Akıncı
E. TC Büyükelçisi


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir