İnsanın hayatında hatırladığı bazı tarihler ve bazı olaylar vardır, ömrü boyunca unutamaz. Benimde çocukluğumdan başlayarak hatırladığım bazı tarihler ve olaylar vardır ki bu gün bile çok net bir şekilde hatırlarım. Çocukluğumda Ankara’da evlerimizde camlara takılan siyah perdeler vardı. Akşamları bazen kaleden yayınlanan tiz bir siren sesi ile akşamları bu siyah perdeler çekilir, şehir karanlığa bürünürdü. Aynı anda Etimesgut’tan göğü tarayan ışıldaklar, ihtimal bir hava saldırısı konusunda devamlı bir o yana bir bu yana uçak arardı. Bizler çocuk olarak bu konuda çok tedirgin olurduk. Aile büyükleri de tedirgin olurlardı ama bize belli etmezlerdi.
Ne oldu da bilmediğimiz bir tarihte, bu sirenler çalmaz oldu ve göğü tarayan ışıldaklar da yanmaz oldu. Bir ihtimal II ci Dünya Harbisonunda bu karartma sona ermişti.
İlk okula başladığım günleri hiç unutamam. Daha 6 yaşındaydım, rahmetli validem ilk okul öğretmenliğine ZİRköyünde iki derslik bir okulda başlamıştı. Benimde okul kaydım validemle birlikte bu okulda başladığından, her sabah otomobille Zir İlk Okuluna 24 kilometre gider , akşam 24 kilometre geri gelirdik.
Bu her günlük seyahat bir ay kadar sürdü ve annemle birlikte benim okul kaydım Ankara Kurtuluş İlk Okuluna alındı. Bu okul başlama hikayemi hiç unutamam. Çok derin izleri vardır bu okul maceramın, her sabah ezan okunmadan yollara koyulur, iki derslik bir okul binasında 1-2-3 bir odada , 4-5 bir başka odada ders görürdü, hiç mi hiç unutamam. Her gün tam bir komedi yaşanırdı bu okulda.
Daha sonrası bir genel seçim oldu ülkemizde , 14 Mayıs 1950 tarihinde, iktidar değişti. Bu değişimde yaşanan olayların komedi kısmı ise Muammer Karaca tiyatrosuna konu teşkil etti. ‘ETNAN BEY DUYMASIN’ Enteresan olan bu eser, Türkiye Cumhuriyet tarihinde, en uzun süre sahnede, ‘2500’ defa, oynanan oyun olduğunu düşünmekteyim. Hoş Cibali Karakoluda bu rakama yakın bir rekora sahipti. Bu politik , iktidarı taşlayan muhteşem iki eseri hiç unutamam.
Yeni iktidardan beklenen icraat konusunda bazı endişeler vardı . Türkiye’nin önünde çok açık bir ufuk olduğundan ürken yabancı ülkeler, Marshall Yardımı ve başka yardım politikaları ile, eğitimde Köy Enstitüleri programı ve Kayseri Uçak Fabrikası üretimini engellemek için her türlü girişimde bulunmaktan geri kalmadılar. Bu konuların toplumdan gizlenmesini hiç unutamam.
Ailemin beni orta okul için Kayseri’de bir yatılı okula göndermelerini hiç unutamam. İlk hafta sonu bizlere yasak olan şehre gitmeyi göz alıp köyün içinde bir hoca tarafından yakalandığımı hiç unutamam. Bir odaya kapatılıp 1000 defa ‘ Ben Okulumu Çok Seviyorum’ cümlesini hem Türkçe hem de İngilizce olarak ‘ I Love My School’ olarak yazmamı hiç unutamam. Bu cümleleri yazdım, ama yazdığıma ben inandığımı söyleyemem. Yaşım bu sırada 11, düşünün bu yaşta tahammül ettiğimiz travmayı, yine de ciddi bir direncimiz var olduğunu hiç unutamam.
Eğitimim sürecinde yine evden uzakta Tarsus ta yatılı okumaya devam ettim. Orta okuldan daha bir medeni ortamda yaşamımız başladı bu sefer. Orta Okulumuz Şehirden 10 km uzakta idi ancak Tarsus’taki okulumuz şehrin tam ortasında, ‘KANCIK KAPI’ya çok yakındı. Bu şehirde okuduğum günleri hiç unutamam . Her gün renkli geçmekte, çok değişik öğretmenlerimiz vardı. Adana’ya hafta sonları gider ALSARAYadlı çok medeni bir sinemaya, mecburen kravat takarak en yeni filmleri seyretmeye giderdik. İşte bu sinemayı hiç unutamam.
Üniversite den evvel ülkemizde 1960 olayları, ve sonucunda 27 Mayıs sabahı askeri bir darbe ile siyasi erke duraklatıldı. Yani demokrasimize bir müdahale edildi. Doğru veya değil fakat anayasadaki 146 ve 147 tahkikat komisyonu kurulmasına dair maddelerin Mecliste infial yaratmasını hiç unutamam. Caddelerde, bilhassa ‘FRUKO’toplum polislerine karşı, yürüyüşlerimizi unutmam mümkün değildir.
Yakın tarihimize kadar bir çok konuda gelişen olaylarda toplumun tepkisini unutmam mümkün değildir. Bunların içinde yine askeri müdahaleler ana konuyu teşkil etmekteydi. Ancak bu hareketleri sebep sonuç olarak çok iyi analiz etmek gerekmektedir.
Çok verimli topraklara sahip yer üstü ve yer altı zenginliklere sahip bu vatanımızı parçalamak isteyen dış güçlerin oynamaya çalıştıkları oyunları da iyi analiz etmek gerekir. Millet Cephesi ve Vatan Cephesi olarak partilerin taraftar toplamaları ciddi gerginlikler yarattı . Bu ‘sen– ben’ çatışması da bir yerde gücünü yitirdi.
Dış güçler tarafından Farklı Mezhepguruplarını bir birine düşünmek için çok çaba sarf ettiler. Ancak bu taktik netice vermedi. Daha sonra ‘sağ’ ve ‘sol’ diye görüş farklılıkların fitillerini ateşlediler. Bu da tutmadı. Bu olayları hiçbir zaman unutmadık.
Sonraları ILIMLI İSLAMgibi, yine ülkemiz yurdum insanının dini inançları üzerinden senaryolar yazanlar, İRAN da yaratılan Molla rejimi paralelinde bir kurgu planlandı. Pennsylvania da eğitilen firari Gülen efendiyi, göz yaşları içinde ülkemize getirip Başkan yapılması kurgusu da, işe yaramadı. Bunu hele hiç unutamam.
Geçtiğimiz senelerde 2023 de Türkiye uzaya gidecek, her şeyi yerli elektrikli otomobil üretmeye başlayacaktık. Bir de prototip otomobil gösterdiler. Her şeyi toplama bir araç. Kanımca bir tek yerli olarak aracın lastiklerini üreteceğimize inandı halk. Bu, ‘Müjdeler Olsun‘ hikayeyi her gün dinledik, ve bu sözleri biz hala unutmadık.
Mutlaka ülkemin içinde dış güçlerin bir sonraki hamleyi planlamış olduklarını düşünmekteyim. Unutmamak lâzım, yapamayacağın bir vaadin sözünü verme, diğer önemli nokta şudur ki satrançta 7 hamleyi görmüyorsan taşını yerinden oynatma, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer
Bir yanıt yazın