Nimetin Kesilmesi! KUR’AN!
(Nahl,112):”Allah size bir ülkeyi örnek veriyor. Bu ülke güvenli, mutlu-huzurlu idi. Ülkeye rızık her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarından ötürü açlık ve korku tattırdı.”
Nimet kesilmesi, insanların uyanması içindir belki de!
Her ne kadar bizler çalışıp-çabalayıp, emek vererek elde etsek de, sonuçta nimetleri; evrenin yaratıcısı-sistemin yöneticisi, kaynağın sahibi ALLAH veriyor! Asırlardır bitmez-tükenmez bir akışla yağıyor bu nimetler!
Ülkemizin içinde bulunduğu yokluk, pahalılık/geçim zorluğunun sebebi; kendi gibi yaratılmışların önünde ‘akıl’sızca eğilmekten, fikren-bedenen köleleş(tiril)mekten, sınırsız ahlâksızlıktan, nimetin esas sahibinin kim olduğunu unutmaktan olabilir mi?!
(Yunus,100):”ALLAH aklını kullanmayanlar üzerine pislik yağdırır/ sürekli sıkıntı ve felâketlerden kurtulamazlar.”
Akıl en büyük cevher. KUR’AN, sürekli; ‘akletmez misiniz/düşünmez misiniz/tefekkür etmez misiniz?’ diyerek duyguların kontrolünü de sağlayan ‘akıla’ gönderme yapar.
(Mülk,23):”Sizi yaratan, size duyma, görme duyuları ve düşünmek için beyinler veren ALLAH’tır. Ne az teşekkür ediyorsunuz?”
Bizlerin bir süreliğine seçtiği, görev gereği vekaletle ülkeyi yöneten siyasi lideri, şeyh, şıh, efendi, patron, ağa vb.lerini, rızkın kaynağı-sahibi zannedip ona tapınmak, her şeyi ondan bekleyip, teşekkürü ona sunmak, bir çeşit ‘Firavun’ yaratmak değil mi?!
Devleti yönetenler, tüm hak çizgilerini aşarak devletin kaynaklarını, kendilerine ve etraflarındaki yiyicilere aktarıyorlar. Fakirleşen topluma da, gerçekte halkın hakkı olanları, sanki ceplerinden veriyormuş gibi, lütfedip(!) sadaka olarak dağıtıyor, sosyal devlet ilkesini yok ediyorlar!!!
Acayip bir durum bu! Çok yaman çelişkiler barındıran bir durum! Bir taraftan kula kul olup köleleşirken, Yaratıcıya, nimetlerin sahibine nankörlük ediliyor. Başka bir yandan da, kendi sefalet içindeyken, açlığı-yoksulluğu pahasına, aslında kendisinin hakkı olanı, sahip-efendi edindiklerinin lüks yaşamlarına aktarıyor!
En kötüsü de, bu zalimler-hak yiyiciler; yoklukta-yoksullukta, hayat pahalılığında, yangında, madende, selde, depremde ortaya çıkan; sorumsuzluklarını, ihmallerini, beceriksizliklerini barındıran tüm suçlarını; ‘nas’-‘kader’- ‘fıtrat’-‘ALLAH’ın sınavı’- diyerek, ALLAH’a, katmerli iftira ile yüklüyorlar.
Üstüne bir de, çocuk tecavüzlerinde, kadın ve iş cinayetlerinde, lgbt haklarında(seçimler özgür), âdil olmayan yargı kararlarıyla hapse attıklarında, tüm zulümleriyle adaleti yok ediyorlar.
(Rahman,8-9):”Sakın dengeyi bozmayın. Dengeyi titizlikle ve adaletle koruyun, dengeyi bozarak yok oluşunuzu hazırlamayın.”
(Fussilet,10):”ALLAH yerin üzerine denge unsurları olan dağlar yerleştirdi, o yere nimetler bağışladı ve bütün geçim araçlarını, onları arayanlar arasında ilâhî adâlet ilkelerine göre eşit şekilde paylaştırdı.”
Tanrı’nın, eşit dağıttığı nimetlere; doyurulması imkânsız açlar/açgözlüler el koyduğundan denge bozulmaktadır.
‘Ekmeğini-aşını biz veriyoruz.’ söylemini kullananlar; çalıştırdıklarının efendisi, sahibi değiller; sadece kendilerine verilen imkândan, emeğin karşılığını veriyorlar, onu da tam vermiyorlar! Emek karşılığı yaratılan ‘artı değeri’ haksızca-hukuksuzca sömürüyorlar.
(Nahl,71):”ALLAH, rızık bakımından bir kısmınızı, bir kısmınızdan üstün etmiştir. Geçimi üstün olanlar/varlıklı hale gelenler, emirleri altında çalışanlara hak ettikleri paylaşımı yapmazlar/elleri altında bulunanlara verip onları da geçim bakımından kendilerine eşit etmezler. ALLAH’ın nimetini mi esirgiyorlar?
(Bakara,152):”Bana, verdiğim nimetlerin karşılığını ödeyin/şükredin Bana, sakın nankörlük etmeyin/verdiğim nimetleri görmemezlikten gelmeyin.”
Yaradana bağlılık/teslimiyet; insana(şirk), kendine(kibir) tapma, maddeye kul olma tehlikesine karşı, onuru, özgürlüğü koruyan sistem!
(Zümer,65):”Eğer ALLAH’a ortak koşarsan/şirke saparsan tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun.”
(Yunus,44-Enfal,51):”ALLAH, insanlara hiçbir şekilde/hiçbir zaman/asla zulmetmez!”
(Câsiye,23):”Egosunu/kendi duygu ve arzusunu putlaştıran/kendisini vazgeçilmez sanan kimseyi gördün mü? Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?”
(Nisa,79-Şûra,30):”Sana gelen her iyilik ALLAH’tandır. Fakat başına gelen her kötülük ise, kendi kusurundandır/sizin başınıza gelen bir felâket, kendi ellerinizle yaptıklarınızın bir sonucudur.”
Tanrı’nın kurduğu adalet-ahlâk-hak temelli sistemde, nimet kesilmesine bir başka sebep; bedavadan, tembellik ederek, çalışıp üretmeden, başkalarının sırtından geçinen, hakkı olmayanları, torpille-rüşvetle ya da zorla, türlü-çeşit soygunla, zorbalıkla elde edenlerin ve zina gibi aldatmaya dayalı nesep/hak ihlâllerinin, ürpertici oranda artması olabilir mi?
‘Din’-iman(!) söylemlerine; diyanete, başörtülü, namaz-niyazlı, câmi, imam çokluğuna ve müthiş artışlarına rağmen!??
Ahlâk-adalet yoksa, DİN yok! Ahlâk; sanatsal, bilimsel, fikirsel, maddesel tüm üretimler için, İNSAN’a, insanlığa ulaşmada; en değerli unsur, en önemli basamak!
(Necm,39):”İnsan için, sadece kendi çabasının karşılığı vardır/çalışıp didindiğinden başkası yoktur.”
(Rum,40):”ALLAH sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürecek ve sonra da yeniden diriltecek. Peki, ALLAH’a ortak koşarak bağlandıklarınız içinde, bunlardan herhangi birisini yapabilecek var mı? ALLAH onların ortak koştuklarından çok yücedir ve tüm övgüler ALLAH’adır.”
Lâ ilâhe illâ ALLAH:ALLAH’tan başka ilâh yok!(Muhammed,19)