Üniversitede İşletme okumuş, 30 yıldır 20’den fazla Türkçe çeviriyi karşılaştırmalı inceleyen bir KUR’AN hayranı olarak; yaptığım araştırmaları, bulduğum her yerde paylaşıyorum. Amacım, KUR’AN bilinsin!
KUR’AN bilinirse, din satıp, saltanat kuramazlar!
İnsanları, bilgisizce yanlış yollara yönlendirmek için, yalan uydurup, iftiralarını ALLAH’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir?(En’am,144)
‘Din'(?!)alanını ellerine geçirmiş, insanlığa düşman, dillerinde sadece iftiralar ile öfke-kin kusmaktan hayatlarımızı cehenneme çevirmiş tarikatlara ve tam bir ‘aforoz’ kurumu haline gelmiş, tarikatların koruyucusu diyanete kim ‘dur’ diyebilecek bakalım…
Tüm cehaletlerine rağmen, atalar kanı bedeli ve Atatürk’ün eşsiz dehası-çabası ile kurulmuş Cumhuriyeti yıkacaklar! İnanç sömürüsü yapanları durdurabilecek tek ilke Laiklik!!! Ama maalesef iktidar-muhalefet; tüm siyasiler ki, içinde toprak ağaları(!) da var; taht/koltuk kavgası için seviyesi yerlerde söylem üretmekten, eylemsel çözümlerle halkın sorunlarına çare olamıyorlar!
İlahiyatçılar; fıkıh, icma, hadis-sünnet, hikaye-rivayet, eski âlimler üzerinde çalışıyorlar. Tasavvufcular; mesnevi, risaleler, tasavvuf ehli gibi kul sözlerini anlatıyorlar. Emek-çaba ve zamanlarını, lütfedip de KUR’AN için harcasalar!
KUR’AN’ın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak Türkçe’ye çevirilerini, bilimsel yöntemlerle, özenle-titizlikle yapsalar, sadece KUR’AN ayetlerini anlatmaya başlasalar da; kâinatın sahibi ALLAH’ın Sözleri ile bilgilenerek, kula kulluk düzeni şirkten kurtularak, inançta özgürlüğümüze kavuşsak!!!
(Nahl,52):Din dâima ALLAH’ın!
(Zümer,3): Hâlis/katıksız/kesinlikle/arı-duru/doğru/şirksiz/gerçek/tek/tertemiz din yalnız ALLAH’ın!
Toplumsal hayatta; namaz-hac-kurban-oruç gibi ritüellere, başörtüsü-câmi-imam-hoca-ezan gibi ‘kutsal’ zannedilenlere indirgenmiş ve hapsedilmiş uygulamalar, ‘din’ (budur/bu kadardır) zannedilmektedir.
Altıbin küsur ayetten oluşan evrenin/kâinatın muhteşem Kitabında DİN, tüm yaşamdır, hayatın tâ kendisidir. KUR’AN da, bu yaşamın yani dinin anayasasıdır, temel evrensel ahlâkî ilkelerin Kitabıdır. İnsanlık tarihi ile birlikte gelişerek, tekamül ederek yol almayı anlatırken, verdiği ilkelerle, hayata/tüm yaşama; öğütleri, tavsiyeleri, uyarıları ve tarihsel örnekleri ile rehberlik etmektedir.
Görüntüde ise, dinin TEK kaynağı KUR’AN; kulların, hocaların, imamların dilinde, mezarlıkta, cenazede ölülere üfürme kitabıdır. Bu ALLAH’a ve Kitabı KUR’AN’a en büyük saygısızlıktır.
(Tevbe,40):Yüce olan, yalnızca ALLAH’ın Sözüdür.
KUR’AN’ı, anlaşılmasın diye Arapça okutup, ‘peygamber sünneti-hadisi’ diyerek kurdukları bir din var. Sarığı, cübbesi, sakalı olan, okur-yazarlıkları şüpheli hoca geçinenlerin temsil ettiği bu din; insanî değerlerden uzak, ahlâkî ilkeler yoksunu bir anlayışı ve sadece çıkara/menfaate dayanan ticareti temsil ediyor.
Kurumsal din/inanç satıcı diyanet ve toplumsal din/inanç satıcı tarikatlar; ALLAH’a aracılık yaptıklarını iddia ederek, lüks yaşamlarını, kendilerine kul yaptıklarına finanse ettirmektedirler.
ALLAH’ın dininde ‘aracı’ YOK!!!
Eğer bir kişinin ‘aracı’ olması gerekseydi, Yaradan, Peygamberimizi ‘ölümsüz’ yaratırdı ve biz de sürekli gider ona danışırdık! Ona aracılık yetkisi vermemiş, bin küsur yıl önce, KUR’AN’ı iletme/elçilik görevi bittikten sonra canını alarak, yaşamına son vermiştir. (Ahzab,40)’da da; ‘Son peygamber’ diyerek, peygamberliğe de noktayı koymuştur.
‘Aracı’ yok, sadece KUR’AN var!
(A’raf,3):Rabbinizden size indirilen bu KUR’AN’ın bildirdiklerine uyun. O’nu bırakıp da evliyanın/kutsallık payesi verdiğiniz kişilerin peşinden gitmeyin.
(Ankebut,18):Biliniz ki elçinin görevi, sadece ALLAH’ın ayetlerini açıkça bildirmektir.
(En’am,106):Rabbinden sana vahyolunan KUR’AN’a uy!
(Yunus,15):Ben sadece bana vahyolunan KUR’AN’a uyuyorum!
KUR’AN, ‘atalar dini’ nden de şikayetçidir.
(Lokman,21):’ALLAH’ın indirdiği KUR’AN’a uyun’ denildiği zaman, ‘Hayır, biz, atalarımızın geleneğinde ne varsa ona uyarız’ derler. Saptırıcı onları alevli ateşin azabına çağırıyor olsa da mı?
(Türkiye, İran, Afganistan’da yaşananlar; işte size alevli ateşin azabı!!!)
Ayrıca, bu din satıcıları, estetikten uzak câmilere, bu devasa taş binalara ALLAH’ın evi diyerek(Evrenin sahibinin evi olurmuş gibi!) kutsallık atfederek, hem câmileri, hem de kendilerini dokunulmaz kılıyorlar. Bizlere dayatılanların aksine, eğitime-öğretime önem veren KUR’AN, câmi yerine, ‘okul’a denk gelen mescit kavramını kullanır.
(Âli-İmran,9-Nisa,140)’da câmi; Tanrı’nın kıyamet günü insanları huzurunda toplayacağının sıfatı olarak kullanılmaktadır.
Esas en büyük sorun ise, câmilere yani diyanete aktarılan kamu kaynakları! İnanmayanların, câmiye gitmeyen ve farklı inanç sahiplerinin vergilerini de içeren kamu kaynaklarını, yasaları da arkasına alarak kullanmak, açıkça hak yemektir. Diyanetin ve câmilerin finansmanını, diyanete inananlar ve câmiye gidenler, kendileri yapmak zorundadır. Kamunun kaynağını, kendi inanç sistemleri için kullanarak, büyük bir HAK gasbına sebep olmaktadırlar.
KUR’AN’ın, Arapça okutulma dayatma zulmü yanında, Türkçe çevirileri de özensiz, kopyala-yapıştır yöntemi ile eksik, yetersiz.
KUR’AN’ın, orjinal Arapça metninde ‘salât’; olan kavram, aslında insanlığı ayağa kaldıracak muhteşem anlamlara sahipken, Farsça karşılığı olan namaza kilitlenmiş, daraltılmış. Yine, Farsça olan ‘peygamber’, ‘oruç’, özellikle ‘günah’ gibi kavramların hepsi Arapça kök anlamları ile araştırılmalı ki, gerçek anlam boyutlarıyla insanlığı aydınlatsın!
(Yusuf,104-En’am,90):KUR’AN bütün insanlar için öğüttür.
(Ankebut,51):KUR’AN onlara yetmiyor mu?
Muhteşem, mükemmel, muazzâm bir tasarım olan kâinatın/evrenin yaratıcısı-yöneticisi ve sahibi ALLAH ve Kitabı KUR’AN; sorgulanarak, araştırılarak anlaşılmayı, hakkettiği sevgiye, öneme, değere, saygıya kavuşmayı bekliyor!!!
(Zümer,67-Hac,74): ALLAH’ı kadrine-şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar, takdir edemediler!
(Nahl,81): Umulur ki ALLAH’ın hakkını teslim edersiniz!
(Zümer,36):ALLAH kuluna kâfi değil mi/yetmez mi?
TEK olan ALLAH’ın yolundan uzaklaştırdığından ‘firka/mezhep’ bölünmelerine, (Rum,31,32)’de; bölünme sonunda oluşabilecek büyük azaba da (Âli-İmran,105)’de KUR’AN, uyarısını yapmıştır.
Bakın, mezhep savaşlarından dolayı Ortadoğu kan gölü! Büyük azap da, bu olsa gerek!
Peygamber dahi olsa kişiye izafe Muhammedî İslam, sıfatlı, ılımlı İslam ve ideolojik, siyasal İslam gibi tanımı insânileştirilen İslam, ALLAH’ın isim hakkını elinden almaktır ve İsa peygambere izafe Hristiyanlık, Musa peygambere izafe Yahudilik, Buda’ya izafe Budizm gibi kişilere indirgenmiş ‘din’ haline getirmektir.
(Âli-İmran,19): ALLAH nezdinde/katında din İslam!
(Maide,3): Dinin ismini, İslam koyan ALLAH!
İslam, KUR’AN’da; insanlık medeniyeti inşâ edecek ilke-kural-kâidelerle, örneklerle, tarihsel yanlışları da göstererek, ALLAH’ın birlikte yürümeyi teklif ettiği ama gönüllü/bilinçli seçim isteyen sırat-i müstakiym, dosdoğru insanlık yoludur. Öyle ki, KUR’AN’ın, bindörtyüz yıl önce işaret ettiği, bu dosdoğru insanlık yolunun temel insan haklarını; Birleşmiş Milletler, ancak, yakın yüzyılda Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi olarak kayıt altına alabilmiştir.
KUR’AN, özgürlükler Kitabıdır; tüm inanç sömürüsü yapanlardan/kula kulluktan kurtardığı gibi, maddesel değerlere ya da kendinize tapmaktan da kurtarır!!!
(Nur,34):Andolsun ki! Biz bu KUR’AN’da; size gerçeği açıklayan/açık-seçik anlatan, Söze dayalı deliller/ilkeler, sizden önce geçmiş kimselerden ibret alınacak dersler/örnekler, saygılı olanlar/ALLAH bilincini canlı tutanlar için de öğütler indirdik!
(Bakara,256):Dinde baskı-zorlama yoktur.
(A’raf,29):Dini sadece ALLAH’a ait kılın. Nasıl ki, ilk defa sizi yaratan O idiyse, aynı şekilde dönüşünüz yine O’na olacaktır.
Kıyamete kadar; her âna-zamana söyleyecek sözü olan KUR’AN, bir kere ‘OKU’makla anlaşılabilir mi?!
(Kehf,29): İster inanırlar, ister inanmazlar!!!
Yasemin Çin