Riba,(fâiz?!)-KUR’AN!
Üniversitede İşletme okumuş, 30 yıldır 20’den fazla Türkçe çeviriyi karşılaştırmalı inceleyen bir KUR’AN hayranı ve Atatürk’e minnettar bir Cumhuriyet kadını olarak; yaptığım araştırmaları, bulduğum her yerde paylaşıyorum. Amacım, KUR’AN bilinsin!
KUR’AN bilinirse, din satıp, saltanat kuramazlar!
Riba,(fâiz?!)-KUR’AN!
KUR’AN’da, (Bakara,275) ayette; Türkçe’ye ‘Fâiz’ olarak çevirisi yapılan kelime, Arapça
metinde, ‘Riba’ olarak geçmektedir.
(Bakara,275)’Riba’ ile ilgili Ayet için; 3 farklı KUR’AN mealinden dipnot bilgileri aşağıya alıntıladım.
Erhan Aktaş:
“Riba, ‘haksız fazlalık’ demektir. Vade farkı, alım satım arasındaki kâr farkı gibi fazlalıklar “kazanç” türü fazlalıklardır. Bu nedenle her fazlalık riba değildir. Fâiz de bir fazlalık olmakla birlikte bu “kazanç” bağlamında olan bir fazlalıktır. Fâiz, vade ve hizmet karşılığı olan bir kazançtır. Fâiz sözcük olarak Kur’an’da kazanç anlamında birçok ayette yer almaktadır. Riba sözcüğüne “fâiz” anlamı vermek önemli bir yanılgıdır. Riba gerek mal gerek hizmet olarak bir karşılığa dayanmaksızın “fazladan ve haksız olarak” elde edilen kazançtır; diğer bir deyimle “haksız” fazlalıktır. Riba, “haksız fazlalık”, fâiz ise verilen hizmete karşılık elde edilen kârdır. Kâr farkının/kazancın, verilen hizmete ve piyasa koşullarına denk olması esastır. Denkliğin gözetilmemesi, yüksek vade farkının olması durumunda fâiz ribaya dönüşür. Bu bağlamda, yalnızca fâiz değil, alışverişteki aşırı kâr miktarı da vade farkındaki aşırı fark da ribadır. Verilen hizmet, vade farkı ve piyasa koşullarına denk olma esasına göre belirlenen fâiz, ribayı (tefeciliği) önleyen önemli faktördür.”
İsmail Yakıt:
” ‘Riba’ Arapçada, “r-b-v” kökünden gelir. Kök; yüksek tepe, tepeye çıkma, artma, fazlalaşma gibi anlamlara gelir. Kendi kendine artan anlamında ‘riba’ kullanılır.
Fâiz kelimesi, Arapçada dolan, taşan ve akan demektir.
Riba ile fâizi ayırmak gerekir. ‘Fâiz’ kelimesi de Arapçadır ama Allah ayette; ‘riba’ kelimesini kullanmıştır.
Kur’an, kavramları teknik kullanır. Kur’an’da vurgulanan riba, tefeciliğin tâ kendisidir. Birilerinin emek ve kazancını, hiç emek sarf etmeden sömürmenin adıdır. Riba kelimesinin ‘fâiz’ diye tercüme edilmesi yanlıştır.
Fâiz, ribanın karşılığı değildir. Riba, tam anlamıyla tefeciliktir. Enflasyonun var olduğu bir ekonomide paranın alımgücü değerini korumaya çalışmak, ribaya girmez.”
Edip Yüksel:
“Kuran’ın yasakladığı fâiz, daha doğrusu tefecilik, iş yapma ve geliştirme amacıyla serbest piyasada alınan borçlar konusunda olmayıp, zaruri ihtiyaçlara harcanmak amacıyla bireyler tarafından alınan borçlarla ilişkilidir. Önceki ve sonraki ayetlerle birlikte değerlendirildiğinde burada kınanan tefeciliğin, banka fâiziyle bir ilişkisi olmadığı anlaşılır. Kur’an ayetleri bu konuyu, ticaret ve kâr bağlamında değil zekat ve sadaka bağlamında işler.”
KUR’AN;
(Bakara,276,278-Rum,39-
Âli-İmran,130-Nisa,161)
ayetler de ‘riba’ kelimesini kullanıyor; ‘fâiz’i değil!.
Tanrı’ya iftira etmemek için; bütün kök kavramlar, gerçek anlam boyutlarıyla çok iyi araştırılmalı!!!
Kendi işlerine gelince, ülke ekonomisini alt-üst etmek pahasına, ‘fâizin(!) haramlığı’ söz konusu oluyor da; bankanın, alacağına karşılık bir de yüksek ‘fâiz’ ekleyerek; insanların mallarını-mülklerini ellerinden almak ne oluyor? Bu yüzden intihar edenlerin/canlarından vazgeçenlerin yaşam hakkı ellerinden alınınca, ‘fâiz’ haram olmuyor mu?
Öğrencilerin eğitim hakkının gasbına sebep, kredi(!) borçlarının geri ödeme fahiş ‘fâiz’ eklemesi, harama girmiyor mu?
Önceleri, ihtiyaç sahiplerine verdikleri krediler karşılığı, sundukları hizmet/hak oranında faiz uygulayan bankalar; artık bir çeşit riba ile tefecilik yapmaktadırlar!!!
Emek vererek, çalışıp üreterek elde ettiklerinin özgürlüğünü, bereketini, huzurunu, vicdanî rahatlığını bilmeyen toplum; ‘bedava’larla hazıra alıştırılıyor ve kolay yoldan(!) kazanmaya davet ediliyor.
Bankalar; sırada öncelik vermek yoluyla yaptığı gibi, Kur Korumalı Mevduatla da, üç kuruş parası olana her durumda ayrıcalık sağlayarak hak çizgisini aşmaktadır!
Acımasızca, paradan para kazanan-kazandıran zulüm kurum, kuruluş, yolları; yaşamın ‘araç’larından olması gereken ‘para’yı; yaşamın ‘amacı’ yaptıkları gibi, ‘para’ya tap(tır)ıyorlar!
Yaşamın en büyük gücü BİLGİ; insanlar, sorguladıkça, araştırıp doğru bilgilerle donandıkça, kula-maddeye kulluk ettiren zulüm sistemlerinden kurtulup özgürleşecekler!!!
Yasemin Çin