CHP’nin İkinci Yüzyıla Çağrı’sı üzerine düşünceler – 5
Haluk Dural
DPT eski Uzmanı
Milli Merkez Genel Sekreteri
23.12.2022
Geçtiğimiz 3 Aralık Cumartesi günü İstanbul’daki Lütfi Kırdar Kongre Sarayı’nda CHP tarafından düzenlenen, televizyonlardan yapılan naklen yayınların yüksek izlenme rekoru kırdığı, izleyicilerin büyük coşkusuna mazhar olan “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısı, çok değerli katılımcıların yaptıkları sunumlarla muhalif kesimlerde önemli bir ses getirmiştir. Bu toplantıda dile getirilen hususlar günlerdir yazılı, görsel ve sosyal medyada, uzman olan veya olmayan pekçok kişi tarafından lehte veya aleyhte görüşler öne sürülerek değerlendirilmekte ve tartışılmaktadır. Toplantıda yapılan sunumlara ait metinler CHP resmî sitesinde “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı 78 sayfalık bir belge olarak yayınlanmıştır.[1]
Bu makalemizde, anılan toplantıda yapılan sunumlar hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimiz yapılacaktır:
4- Prof. Dr. Refet Gürkaynak’nın konuşması:
Prof. Dr. Refet Gürkaynak[2] yaptığı konuşmaya, iktidar ve çevresinin Türkiye’deki yüksek enflasyonun sebebi olarak hep dış mihrakları göstermesinden bahisle;
“Bazen Türkiye’de olup biten şeyleri dünyanın bize bir tezahürü olarak anlatmaya çalışıyoruz ya da çalışıyorlar. Yani Türkiye’de enflasyon niye bu kadar yüksek? Bütün dünyada enflasyon yüksek olduğu için, petrol fiyatları yüksek olduğu için, Amerikan Merkez Bankası şöyle yaptığı için, buğday fiyatı yüzünden vs. Bunlar bize ‘Enflasyon veyahut fakirlik Türkiye’ye olan şeyler’ deme yolları. Bizim yaptığımız şeyler değil. Bu sorumluluğu bizden atıyor, belki biraz içimizi rahatlatıyor.”
Sayın Gürkaynak yayınladığı grafiklerle bu iddiaları yalanlayarak;
– FED Politika Faizi ve Türkiye’de Enflasyon (Ocak 1990-Ekim 2022) başlıklı grafik ile Amerikan Merkez Bankasının politika faiziyle Türkiye’deki enflasyon arasında bir bağ olmadığını,
– Petrol Fiyatı ve Türkiye’de Enflasyon (Mayıs 1987-Ekim 2022) başlıklı grafik ile 2000’lerin başında enflasyon Türkiye’de kuvvetle düşerken, petrol fiyatlarının görülmedik hızla arttığını, bugün Türkiye’de enflasyonun artmasının nedeni petrol fiyatları olmadığını,[3]
– Gelişmekte Olan Ülkelerde Enflasyon başlıklı grafik ile 2002-2022 arasında gri bantla gösterilen diğer gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyonun %(0-18) arasında dalgalanırken Türkiye’deki enflasyonun son iki yılda %80’lere tırmandığını, “her yerde enflasyon yüksek” söyleminin yalan olduğunu,
– Uganda ve Türkiye’deki Enflasyon (1989-2022) başlıklı grafikle gelişmekte olan ülkelerden Uganda’nın enflasyonuyla Türkiye’nin enflasyonunu karşılaştırarak, 1990’ların başında %80’lere tırmanmış olan enflasyonun 1994’lerde sıfırlandığını ve tekrar yükselmeyerek, günümüze kadar ortalama %10 cıvarında seyrettiğini,
– OECD Ülkelerinde Enflasyon başlıklı grafikle ise üyesi olduğumuz OECD’nin bütün ülkelerinin enflasyonlarına baktığımız zaman burada bizden biraz daha yüksek enflasyonu olan sadece Arjantin olduğunu,
çok açık, net ve güvenilir verilerle göstermiştir.
“Enflasyon genel bir kötü yönetim göstergesi. Ama bir taraftan da enflasyon bir vergi, birilerinden alıp birilerine veriyor. Bu bakımdan en adi, en aşağılık ve en korkunç vergilerden bir tanesi. Fakirden alıp zengine verir ve çaktırmadan yapar.”
“Türkiye’de de hâlâ bazen bahsedilen ‘enflasyonu göze aldık, çünkü biz büyümek istiyoruz’. 1970’lerde bütün dünya bunu denedi ve bütün dünya bu işte çuvalladı. Biz de deneyip daha önce başarısız olduk zaten. Bunun neden olmadığını da biliyoruz. ‘Enflasyonu yükselteyim ama büyüyeyim’ böyle bir şey yok, hiç olmadı. Türkiye’de de olmadığını görüyoruz.”
Yüksek enflasyon ortamında halkın büyük bölümü gelir kaybına uğrayıp fakirleşirken, yurtiçi tasarruf oranları azalır, iç kaynakların aktarıldığı yüksek gelir düzeyine sahip azınlıktaki kesimler ise önlerini göremedikleri için yatırım yapmazlar. Bu nedenle enflasyon, büyümenin önünde büyük bir engeldir.
“Ama enflasyonu düşüreceğiz diye yola çıkmak Türkiye’yi birleştiren bir şey. Zor olan birçok şeyi yapabilir hale getiriyor bizi. Bunu yapmak için neye ihtiyacımız var? Artık hepimizin ezberinde olan bağımsız, güvenilir Merkez Bankası.”
diyerek, ancak Merkez Bankası net rezervlerinin;
“Merkez Bankası’nın SWAP hariç net rezervleri. Bu nereden baktığınıza, ne zaman baktığınıza bağlı olarak, eksi 50 milyar dolarla eksi 60 milyar dolar arasında gidip geliyor.”
ifade eden Sayın Gürkaynak,
“Kuru yükselten politikaları değiştireceğimize; bu politikaları koruyup, kuru tutmak için rezervlerini satarsanız ortaya bu sonuç çıkıyor”
ifadesiyle ise sorunun doğru teşhisini yapıyor.
Merkezi Yönetim Borç Stoku (GSYH’ya oran olarak) başlıklı grafikte merkezi yönetim borcunun %40’ları aştığını göstererek;
“O kamu maliyesi endişesi buradan geliyor. İhtiyacımız olan şey şu, makroihtiyati politikaların bir sahibi olması lazım. Şu anda yok. O Merkez Bankası da olabilir. Ama öyle olacaksa para politikasıyla bunu da yap derseniz eğer Merkez Bankaları ne onu, ne onu yapabilir hale geliyorlar. Makroihtiyati politikalar sende, finans sektörünün iyi işlemesini de sen sağla. Bunları yapabileceğin şu araçları da sana verdim dediğin Merkez Bankası, bir yandan onu yapıyor, bundan bağımsız olarak para politikasıyla enflasyonu kontrol ediyor. Bu yapılabilir.”
bozulan kamu maliyesinin düzeltilebilmesi için makroihtiyati politikaların uygulanmasını, bunun da bağımsız Merkez Bankası ve uygulayacağı bağımsız para politikaları ile yapılabileceğini, ayrıca;
“Başka? Kamu maliyesinin ıslah olması lazım. Vergi reformu yapılmak zorunda. Gelir vergisi toplamak zorundayız. Gelir vergisi reformu yapıldığı zaman, gelir vergisi toplanır hale geldiği zaman, 85 milyon kişiye; ‘18 yaş üstündeysen beyanname dolduracaksın, o beyannamenin doğruluğunu ben takip edeceğim, bu ülkede gelir nerede yaratılıyor, kim alıyor, nasıl paylaşılıyor, kim ne vergi veriyor ben takip edeceğim’ demek zorundayız. Bu bir toplumsal mutabakat gerektiriyor. Bunu enflasyonu düşüreceğiz diye yapmak, o mutabakatı kolaylaştırıyor.”
ifadesiyle, her vatandaşın gelir ve giderleri için “beyanname” vermesi ile gerçekçi bir vergi reformuna ihtiyaç olduğu gerçeğini dile getiriyor.
“Türkiye’de enflasyon düşer ve bu ülkede enflasyon düşecek diyebiliyorum. Bunun nasıl yapılacağını biliyoruz. Zor değil.”
Özetle; Sayın Gürkaynak yaptığı sunumda genel doğruları içeren bir geniş durum tespiti yapmış, enflasyonu kontrol etmek ve düşürmek için alınacak önlemleri sadece bağımsız Merkez Bankası, disiplinli bir kamu maliyesi ve gelir vergi toplanmasında beyanname usulüne geçilmesi ile yeterli görmüştür. Gerçekte ise enflasyonu düşürmenin ve kalıcı hale getirmenin asıl çaresinin, kamu kaynaklarının ve eğer sağlanabilirse dış kaynakların öncelik ve ivedilikle gerçek katma değer yaratan tarım ve sanayi yatımlarına kaydırılarak GSYH’nın büyütülmesi gerektiğinden hiç bahsetmemiştir.
* * *
https://www.academia.edu/93534722/_12_23_CHPnin_%C4%B0kinci_Y%C3%BCzy%C4%B1la_%C3%87a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1_%C3%BCzerine_de%C4%9Ferlendirmeler_
[1] : https://chp.org.tr/yayin/kinci-yuzyila-cagri-bulusmasi/Open
[2] : Refet S. Gürkaynak Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nde profesör ve bölüm başkanıdır. Gürkaynak ayrıca Center for Economic Policy (Londra), Center for Financial Studies (Frankfurt), CESIfo (Münih) ve Bilim Akademisi üyesidir. Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Bilkent ve Princeton üniversitelerinden iktisatta lisans ve doktora derecelerini alan Gürkaynak ABD Merkez Bankası’nda iktisatçılık ve Massachusetts Institute of Technology’de ziyaretçi öğretim üyeliği yapmıştır. Araştırma alanları para politikası, mali piyasalar ve genel olarak makroiktisattır. Bu konularda yaptığı yayınlar alanın önde gelen uluslararası dergilerinde yayımlanmıştır. TCMB ve AMB’ye danışmanlık yapmış olan Gürkaynak çalışmalarıyla TÜBA, TÜBİTAK, TC Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası’ndan ödül almıştır.
[3] : 2004 yılından sonra Türkiye’ye akan dış kaynak bolluğu nedeniyle yüksek petrol fiyatları dengelenmiş, enflasyon düşük tutulabilmiştir. 2019’dan itibaren dış kaynak girişi gerilemiş, MB döviz rezervleri hızla elden çıkarılmış, dış borç yükü artmış, KÖG projeleri ile dışarıya kaynak aktarımı yapılmıştır.
Bir yanıt yazın