Türklerin yılbaşı 31 Aralık değildir, Türklerin yılbaşı,
21 Aralığı 22 Aralığa bağlayan gecedir.
Neden böyle yılbaşı seçilmiş?
21’i gecesi, günlerin en kısa, gecelerin en uzun olduğu gecedir.
Ve inanç odur ki Türk toplumunda, gökte iyiyle kötü,
aydınlıkla karanlık bir savaş içerisindedir.
Bu savaş o gece aydınlığın galebesiyle son buluyor,
aydınlıklar karanlığa hakim oluyor ve günler uzamaya başlıyor.
‘Nar’ güneştir. ‘tugan/doğan’, ‘doğan’ ; “Nardugan”/ ‘doğan güneş’tir.
Bazı boylarda bu “Nartugan” başka şekillerde ifade edilebiliyor
ama sonuç olarak şudur ki, günler artık uzamaya başlamıştır, kötülükler gitmiştir,
karanlık gitmiştir, onun yerine iyilikler ve barış gelmiştir, aydınlıklar gelmiştir.
İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu,
Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşi geri verdi diye Ülgen‘e dualar ediyorlar.
Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar,
dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tengriden.
İnanca göre bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş.
Bu bayram için, evler temizleniyor.
Güzel giysiler giyiliyor.
Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.
Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor,
aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.
Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme.
Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da kadim Türklerin yılbaşını değil
Nardugan bayramını kutlamalarını dile getirerek şunları söyledi:
“Türkler güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu büyük şenliklerle
Akçam Ağacı altında kutlarlardı.
Nardugan olarak bilinen bu bayram Hunlar tarafından Avrupa’ya taşındı.
Hıristiyanlar Nardugan törenini İsa’nın doğumuyla ilişkilendirip Noel adıyla kutlamaya başladı.”
Prof. Nurullah Çetin ise şunları söylüyor:
“Noel Bayramı Hz. İsa’nın doğuşu adına kutlanıyor ancak
Noel bayramının kahramanı Noel Baba diye bir kişi gerçekte yoktur.
Hakkında söylenenler tamamen uydurma ve efsaneden ibarettir.
Hıristiyanların Noel Baba’sına karşı Türklerin Ayaz Ata’sı vardır.
Eski Türklerde Soğuk Hanı olarak bilinen Ayaz Ata
efsaneye göre kışın soğuk havalarda ortaya çıkan ve
aç, fakir, kimsesiz garibanlara yardım eden bir evliyadır.
Ayaz kelimesi tüm Türk coğrafyasında yakıcı soğuk anlamındadır.
Ay tanrısının soğuk havaya karşı Türkleri koruması için Ayaz Han’ı gönderdiğine inanılır.
Ayaz Ata Türklerin gerçek Noel babasıdır.
Etimoloji ve kültürel olarak Türk kültüründe bir kişilik olduğu kesindir.”
Dünyada hiçbir ırk, Türkler kadar geçmişiyle övünme şansına sahip değildir.
Bir ırk düşünün, tarihte 67 devlet, 16 imparatorluk,
33 beylik, 16 hanlık, 4 tane cumhuriyet kurmuştur.
Böyle, ikinci bir ırkı gösteremezsiniz!..
Ayaz Ata öyküsü de bizlere bu köklü eski folklorumuzdan gelmektedir.
Ayaz Ata hakkında nice hikayeler ve masallar anlatılmıştır.
Onu ilk önce soğuktan çıkmış bir ruh olarak tanımlamışlardır.
Bu anlatımlarla 19 asrın sonlarında iyi niyetli, yardımsever, Ayaz Ata kimliği ortaya çıkar.
İlk önce ona “Kutsal Baba”, “Çam Baba”, daha sonra “Ayaz Ata” demişlerdir.
Hikayelere göre ona iyiliklerinde yardım ve eşlik eden kızı
bazı hikayelere göre de torunu olmuştur.
Ona da “Ayaz Kız” ya da “Kar Kızı” ismini vermişlerdir.
Ayaz Ata tüm ihtiyacı olan insanlara gizli yardım ederek onları mutlu etmiştir.
Yaptıkları iyilikler hep gizemli kalmıştır.
Ayaz Ata Özbekçe: “Ayoz Bobo” veya “Ayaz Ota”,
Kırgızca: “Ayaz Ata”,
Kazakça: “Ayaz Ata” denilip Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde,
özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda Soğuk Tanrısı olarak tanınır.
Timur B. Davletov Nardugan’ın Rusya’nın İdil-Ural bölgesinde yaşayan
Tatar, Başkurt ve Krayeşen Tatarları,
ayrıca o coğrafyada yaşayan Fin-Ugor halklarında çok eski zamanlardan beri
kutlana gelmekte olan bir bayram olduğunu,
Hunlar’da da on iki gün boyunca kutlandığını ifade etmektedir.
Ayaz Ata, “Ayas Han” olarak da bilinir ve ay ışığından yaratılmıştır da denilmektedir.
Burada adı “Ak Ayas” olarak da geçer.
Bu hikâyeye göre Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan soğuk hava üfler.
Böylece kış gelir.
Ayaz, tüm Türk halklarında yakıcı soğuk anlamına gelir.
Ay’ın gökte rahatlıkla görüldüğü açık havalarda meydana geldiği için
Ay Tanrısı’nın (veya ona bağlı Ayas Han’ın) gönderdiği düşünülür.
Ayrıca eski Türklerin sahip olduğu “Hayat Ağacı” inancı,
yaz kış yapraklarını dökmeyen Akçam ağacı ile sembolize edilmiştir.
Türk tarihinde kadim dönemlerden beri kutlanan bir “Çam Bayramı” da bulunmaktadır.
Türk sanat eserlerinde sıklıklar görülen “Hayat Ağacı” figürü,
Türk kökenleri bilimsel olarak kabul edilen
“Navajo Kızılderilileri” tarafından da el sanatlarında kullanılmıştır.
Bu ağacın bilimsel olarak Türklerin tarih boyunca yoğun olarak bölgede var olduğu,
Gülzade Kahveci tarafından akademik bir çalışma ile ispat edilmiştir.
Fuzuli Bayat‘ın Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı başlıklı kitabının
92. sayfasında hayat ağacının aynı zamanda bir şaman ağacı olduğundan söz eder:
“Cennette yerleşen iyi ve kötüyü idrak etme ağacının meyvesini
yemekle insan, yasağı bozmuş ve ölümsüzlükten ölüme terk edilmiştir.
Şaman ağacı ilk mükemmelliği simgeleyen cennet ağacıdır ki,
inisyasyonda (spiritüel gelişim) başlangıç bilgiye sahiplenmek anlamı içerir.”
Nardugan Bayramı’nın bir Türk bayramı olmadığını iddia etmek
kadim Türk tarih ve kültürüne büyük bir haksızlık olmaktadır.
Bu konuda pek çok kıymetli bilim insanı çalışmalar yapmıştır.
Kültürel ve sosyal hayatla ilgili bir konunun bilim insanları tarafından
ileri sunulan kanıtlar görmezden gelinerek yok sayılması,
Türk kültürüne düşmanlık eden içimizdeki sözde “Türk” milliyetçilerinin art niyetleridir.
Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi kayıtlarına göre Uygurlar,
yaz ve kış dönenceleri (21-22 Aralık) için festivaller düzenlemekteydiler.
Yaz dönencesinde 21 Haziran’da toprak için kurban sunmaktaydılar.
Bahse konu seyahatname de Uygur Türklerinin kış ve
yaz dönencesinde kutlama yaptıkları şu sözlerle ifade edilmektedir:
“Onların (Uygur Türklerinin) adetlerine [göre] büyük bir kısmı ata binerler
ve ok atarlar.Kadınlar başlarına Yu-mao giyerler.
Su-mu-ehe diye de bilinir.
K’ai-yüan [devrinin] yedinci senesine (719) ait takvim kullanırlar ve
üçüncü ayın dokuzuncu günü Han-shıh festivalini kutlarlar.
Diğer iki She ve Tung-chıh* için aynı şeyi yaparlar.”
Zaman içinde tüm Türkler, ölümsüzlüğün simgesi olan ve
Türk Mitolojisi‘ne göre tüm insanların türediği ağaç olan
Akça çam Ağaçlarını süslemişler ve altında çeşitli geleneksel oyunlar oynamışlar,
kopuz eşliğinde şarkılar söylemişler ve eğlenceler düzenlemişlerdir.
Bu geleneğin kökeni yine Orta Asya Türk’leri olduğu bilinir.
Geleneğin zamanla farklı nedenlerle Mezapotamya‘ya göçen
Sümerler‘e Türklerden geçtiği oradan da Anadolu aracılığıyla
Eski Roma‘ya kadar uzandığı ve günümüze kadar gelip günümüzdeki
1 Ocak yılbaşının temelini oluşturduğu düşünülmektedir.
Ayaz Atanın kıyafeti Türk rengi Gök mavisi ve kar beyazdır.
Zaten Ren geyikleri de hala Kuzey göçebe Asya Türklerinin binek hayvanıdır.
Yoksa Antalya’da ne gezer ren geyiği peki bugünün
Noel Baba kıyafeti nereden çıkmıştır diye soran olursa
Coca Cola ilk piyasaya çıktığında müşteri tutundurmak amacıyla
kola şişesine ve rengine benzeyen belinde siyah kemeri ve
kırmızı giysisi ile Noel baba kıyafeti giydirilmiş pazarlama elemanları
sırtlarındaki torba içerisinde çocuklara bedava kola dağıtmıştır.
Yani Noel Baba kapitalizmin armağanıdır.
Türk’ün özüne dönmesi gerekmektedir!..
Ne kapitalizmin boyunduruğuna girmeli
ne de Arap milliyetçiliğinin kölesi, kurbanı olmalıdır.
Ahlakın da en güzeli özdedir,
geleneğin, törenin, bayramın da en güzeli özdedir, Türklüktedir.