Ülke gündemi yoklukla, faizle, dövizle, enflasyonla, işsizlikle, çocuk yaşta evliliklerle mücadele olması gerekirken; bizler seçilmiş hem de iki kez seçilmiş bir İBB başkanına verilen cezayı mı konuşmalı idik?
İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasetten men kararı, ülkenin gündemine oturdu mu/oturtuldu mu?
Dava buraya nereden geldi.
İmamoğlu yanlış hatırlamıyorsam: 4 Kasım 2019’da Avrupa Parlamentosu’nda (AP) kendisine yapılan engelleri, HDP’li belediyelere atanan kayyumlarla ilgili iktidarın hoşuna gitmeyen bir konuşma yapıyor.
İçişleri Bakanı S. Soylu, bu konuşmaya atfen, İmamoğlu’na “Bu AHMAK” lığa halkımız gereken cevabı verecektir.” suçlamasında bulunuyor. İmamoğlu da buna aynı sözcükle yanıt veriyor.
İş buradan alınarak YSK üyelerine yaptın denilerek dava açılıyor. Dosyada YSK üyelerinin şikâyeti filan yokmuş. Kamu davası açılıyor, kamu görevlilerine hakaret suçlamasıyla.
Davaya buradan bakılırsa, İmamoğlu da bir kamu görevlisi değil miydi?
Ayrıca daha önce davaya bakan ve davadan alınarak Samsun’a atanana hâkimin: “Bana iki yılı aşan ceza vereceksin teklif ve telkininde bulundular, ben kabul etmedim” açıklamasına rağmen.
Davaya atanan ve kimi AKP’lilerle fotoğrafı olduğu iddia edilen hâkimin, bu cezayı verdiği ve davanın hukuki değil siyasi olduğu iddiaları da havada uçuşurken.
Cumhuriyet Savcısı’nın da davayı az bularak İstinaf mahkemesine müracaatı varken.
Bu davaya ve bu cezaya nasıl bakmak gerekiyor.
Tarafsız hukukçuların, davanın gerekçesinde önemli kanıtlar yok, dava ya beratla ya da ileri bir tarihe ertelenir kanısı varken; İmamoğlu’nun avukatlarının süre istemelerine, itiraz dilekçeleri vereceğiz taleplerine rağmen davanın hükme bağlanmasını ve bu dava ve cezanın HUKUKİ Mİ yoksa SİYASİ Mİ olduğu kısmını asil milletimin yüce irfanına bırakıyorum.
Cezanın gerekçesi olan 125. Maddede 5 fıkra olmasına karşın, hükmün “125. Maddenin 6. Fıkrasına” göre verilmesine hukukçular ne der bilmiyorum.
Cezanın siyasi boyutları, İmamoğlu’nun önünü kesmek mi, muhalif siyasetçilere bir korku ve gözdağı vermek mi?
Altı siyasi lider, korkmadıklarını, korkmayacaklarını söylediler. Saraçhane’de toplanan İstanbullular, çok büyük mesajlar verdi diye düşünmekteyim.
Karar kimin değirmenine su taşımış oluyor?
Sn. Erdoğan’ın, Başörtüsü konusunda “bize bir pas verdiler, elbet bizde gerekeni yapacağız” mantığından gidersek; bu karar muhalefete ve İmamoğlu’na bir pas olmaz mı?
AKP ve Erdoğan’ın şartsız-şurtsuz destekçisi Bahçeli’nin: “Bu bir tiyatrodur” açıklaması doğru olabilir. O zaman da sormak gerek, bu tiyatronun senaryosunu kim yazdı Sn. Bahçeli?
Kamuoyunun tepkisine bakarsak, bizzat Sn. Erdoğan ve AKP kurmayları, takip ettikleri yanlış siyaset ve söylemleriyle sıradan bir ilçenin belediye başkanını, ünlendirdiler içte ve dışta herkesin tanıdığı ve konuştuğu lider konumuna getirdiler.
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi batılı ve Rusya ülke medyalarında; İmamoğlu’nu öven ve Erdoğan kendine rakip çıkardı yönünde haber ve yorumlar yapılmakta.
Bu kararla Türk adalet sistemi yara almış, Türk siyaseti değer kaybetmiş İmamoğlu ise kazanmıştır.
Tek adam rejiminin ve otokratik sistemin ülkeye bir şey kazandırmadığı netleşmiştir.
Onun için: 2023 seçimleri: OTOKRASİ Mİ yoksa DEMOKRASİ Mİ diyenlerin seçimi olacaktır diye düşünmekteyim.
Sn. Erdoğan, kendi yaşadıklarıyla bu güne gelmişti. Aynı şeyi neden İmamoğlu’na da yaşatmak istemekte; anlamakta zorlanıyorum. Tarih tekerrür mü edecek?
Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler!
Kazanan demokrasimiz ve Türkiye olsun.
Esen kalınız. Nazım PEKER