Bilindiği gibi Osmanlı yönetimi “çok hukuklu” bir sistem üzerine oturuyordu. Örfi Hukuk denilen ve geleneklere dayalı hukukun yanı sıra, bazı konular Şeriat Hukuku da denilen İslam Hukuku’na göre, yani fıkha göre çözümleniyordu. Hatta bazı konularda azınlıklara ve konsolosluklara kendilerine has hukuka göre işlem yapmaları hakkı da verilmişti.
Kendisiyle yaptığımız özel yazışmada, yazısını, Selçuk Ü.Rektörlüğü de yapan Prof. Dr. Halil Cin’in konuya ilişkin kitabını okuduktan sonra yazdığını söyleyen emekli üst düzey bürokrat dostumuz Mehmet Özcan “Osmanlı’da Müslüman Kız Çocukları Kocaya Gayrimüslim Kızları Okula Giderdi” başlıklı ironik yazısında:
“Osmanlı’da evlenme, boşanma, miras vs. konularında İslam fıkhı (şeriat) geçerli idi.. İslam fıkhına göre de evlilik yaşı, kızlarda buluğ halidir. Yani sıcak iklim Arabistan’da, 8-9 yaşları, Anadolu’da ise,12-13 yaşlarıdır. Cumhuriyetin ilanına kadar, hatta 1926 yılına kadar böyle devam etti. Osmanlı’da, 70 yaşındaki bir erkek, 12-13 yaşındaki sübyan bir kızla evlenebiliyordu. Çok eşlilik de vardı. Osmanlı’da, Arabın evlilikle ilgili cahiliye dönemi geleneği, İslâm fıkhı adı altında uygulanıyordu. -Padişahlar- da, bu anlayışa göre hem kendileri, hem de kızlarını çocuk yaşta evlendiriyorlardı..” diyor ve Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’yu kaynak göstererek bazı Osmanlı padişahlarının 2-3 yaşındaki kızlarını, buluğdan sonra evlenmeleri şartıyla nikahladıklarını söylemektedir.(1)
Buluğ Yaşı-Evlenme Yaşı-Rüşt Yaşı
Peki İslam Dini’ne göre; buluğ yaşı nedir, evlenme yaşı nedir, buluğ yaşı aynı zamanda evlenme yaşı mıdır? Bu yaş kaçtır?
Bu sorulara en doğru cevabı verecek olan otorite ise her halde Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Çünkü bu, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasal ve yasal görevidir.
Peki, Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre buluğ yaşı ve evlenme yaşı kaçtır?
Diyanet İşleri Başkanlığı, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Y.Z.G’nin 6 yaşındaki kızını, 2004 yılında kendisinden 23 yaş büyük müridiyle evlendirmesine ilişkin iddialar üzerine yaptığı basın açıklamasında dedi ki:
“Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bir defa daha ısrarla belirtmek isteriz ki, İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz.”(2)
Görüldüğü gibi söz konusu açıklamada ne buluğ yaşı, ne de evlenme yaşı hakkında herhangi bir bilgi verilmemiş DİB açıklamasında. Üstelik araya bir de “Rüşt Yaşı” eklemiş DİB. Ancak Rüşt yaşının ne olduğunu da söylememiş ayaküstü yapıldığı izlenimi veren basın açıklamasında.
DİB, bu türlü kafa karışıklığını her zaman yapıyor çünkü. Hatırlanacağı gibi DİB, 2018 yılında medyada çıkan “Web sitesinde, nikâh tanımı yapan Diyanet, bulûğ çağına girmiş olanların da dinen nikâhlanabileceğini belirtti. Diyanet, bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak belirtti. Diyanet, kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerini bildirdi. Diyanet’e göre ergenlik çağına girmiş kız çocukları nikâhlanırken yanlarında velilerinin olmasının daha uygun olacağını da açıkladı ve ‘Veli olmasa da olur’ dedi”(3) şeklindeki haberler üzerine, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı vasıtasıyla bir açıklama yapmıştı. Huriye Martı söz konusu açıklamasında “Başkanlık, İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda halkı doğru bir şekilde bilgilendirmesi için kurulmuştur.” dedikten sonra devamla:
“Bu doğru bilgilendirme de dinimizin temel kaynaklarına dayanarak yapılır. Başkanlığımızın bu hususta dinin temel referanslarıyla çelişen herhangi bir açıklamada bulunması mümkün değil… Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi İslam’la bağdaşmaz. Yaş konusunda dinin benimsediği, bir insan kadın olsun erkek olsun evlenebilmek için rüşt yaşına gelmelidir. Rüşt yaşı bizim kanunumuza göre 18’dir. Rüşt yaşına gelmiş olmak demek bir insanın kendi ayakları üzerinde durabilen, hayatının sorumluluklarını alabilen, evliliğin anlamını sorgulayan olgunluğa erişmiş olması demektir. Anne olma noktasında kendini henüz yeterli hissetmediği zamanda kendi rızası dışında evlendirilmesi zaten dinin onay vermediği bir durumdur. Erken yaşta evliliklere asla onay vermedik, vermeyeceğiz.” demiştir(4).
Bahse konu açıklamasına dikkat edilecek olursa, DİB tarihinde ilk kadın Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Huriye Martı da İslam’ın benimsediği buluğ/ergenlik, evlenme ve rüşt yaşı hakkında bilgi vermemekte, sadece kanunlarımıza atıfta bulunarak konuyu geçiştirme yoluna gitmektedir. Şu halde gelin, Diyanet’in bu konulardaki görüşünü, çeşitli yayınlarından istifade ile biz tespit etmeye çalışalım.
Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’nde “ÂİŞE” maddesinde, Âişe’nin 614 yılında doğduğu ve 624 yılında Peygamberle evlendiği belirtildikten sonra “Onun daha önce doğduğunu ve dolayısıyla Hz. Peygamber ile evlendiğinde on dört ile on sekiz yaşlarında olduğunu ileri süren bazı çağdaş araştırmacıların dayandıkları rivayetler sağlam değildir.” denilmektedir(5).
Yani Diyanet, bu hükme varmakla adeta bu konudaki tek doğru bilginin kendilerinin verdiği bilgiler olduğunu, konuya ilişkin diğer bilgilere itibar edilmemesi gerektiğini ima etmektedir!(6).
Huriye Martı, 2018’de konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Başkanlık, İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda halkı doğru bir şekilde bilgilendirmesi için kurulmuştur. Bu doğru bilgilendirme de dinimizin temel kaynaklarına dayanarak yapılır.” dediğine göre ve İslam Ansiklopedisi’nin “Âişe” maddesi de Huriye Martı’nın sözünü ettiği dinimizin temel kaynaklarına göre yazıldığına göre; DİB de Âişe’nin 10 yaşında evlendiğini kabul ediyor demektir! Çünkü yayın onların yayını. Aişe’nin evlenme yaşı önemlidir. Çünkü muhafazakâr toplum kesimlerinde yapılan erken evliliklerde Âişe’nin evlenme yaşı örnek olarak gösterilmektedir!
DİB, resmi internet sitesinde vermiş olduğu bilgilerden hareketle, haber yapılmasının önüne geçmek için olacak; resmi internet sitesinde yer alan ve halkın kolayca ulaşabildiği bilgilerden bazılarına karartma uygulamaktadır. Bu tutum, kurumun kendi kendisini sansürlediği, yani oto sansür anlamına gelmektedir. Mesela, Diyanetin resmi internet sitesinde “Buluğ” ve “Nikâh” kavramlarını arattığımızda “https://www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/dinikavra…”; “www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/dinikavramlar-N/N…” şeklinde link verildiği halde erişim engeli uygulandığını görüyoruz! Demek ki DİB, bir şeyleri halkın gözünde gizleme ihtiyacı duymaktadır. Ancak Diyanetin bu konuda görüşlerini başka yayınlarından görmek mümkündür.
Mesela iki önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu bir Diyanet yayınında diyor ki:
“Bulûğun ön şartı çocuğun belli bir alt yaş sınırına ulaşması olup bu da erkeklerde on iki, kızlarda ise dokuz yaşın tamamlanmasıdır. Bu sınır bulûğun asgari yaş sınırı olup Mecelle’nin de kaydettiği gibi (md. 988) bu yaşa ulaşmamış çocuğun bulûğ iddiası dinlenmez… Bulûğ ile insan hem bedenen hem de ruhen belli ve yeterli bir asgari olgunluğa eriştiğinden kural olarak edâ (fiil) ehliyetini kazanır.(7) Kişilerin edâ ehliyetini kazanması temyiz, bulûğ ve rüşd şeklinde ifade edilen üç kademede gerçekleşir. Temyiz çağına gelmemiş çocuğun, delinin ve bu hükümde olan kimselerin edâ ehliyeti yoktur. Henüz bulûğa ermemiş fakat ana hatlarıyla da olsa iyiyi kötüden, kârı zarardan ayırma gücü bulunan çocuk, aklî gelişimi henüz tamamlanmadığı için eksik edâ ehliyetliler grubunun modelini oluşturur.”(8)
Ali Bardakoğlu’nun “Edâ Ehliyeti” dediği şey, modern hukukta “Fiil Ehliyeti” olarak tanımlanır. Fiil ehliyeti, kişinin kendi özgür iradesi ile yapacağı eylemler sonucunda hak elde etmesi, borç ve taahhüt altına girmesini ifade eder. Kısaca kişinin hak ve sorumluluk anlamında hukuki sonuç doğuracak eylemlerde bulunma ehliyetini elde etmesi demektir. Evlenme de fiil ehliyetleri arasında olduğuna göre; buluğa eren (ihtilam olan erkeğin ve adet gören kızın) veya buluğa erişmese de 15 yaşına gelen bir kişinin evlenmesi/evlendirilmesi caizdir gibi bir anlam çıkabilmektedir İslam Hukuku uzmanı (Fıkıhçı) Ali Bardakoğlu’nun yukarıdaki ifadelerinden.
Zaten A.Bardakoğlu gibi İslam hukukçularının görüşünden hareketle DİB de şöyle diyor kendi resmi internet sitesindeki “Dini Kavramlar Sözlüğü” nde:
“İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması, baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır. Ancak erkek ve kızlar 15 yaşlarına ulaştıklarında, kendilerinde bu erginlik alametleri görülmese de bâliğ olduklarına hükmedilir…”(9)
(Devam Edecektir)
___________
1- https://www.facebook.com/search/top/?q=Mehmet%20%C3%96zcan%20OSMANLI%27DA%20%20M%C3%9CSL%C3%9CMAN%20KIZ%20%C3%87OCUKLARI%20KOCAYA%2C%20GAYRIM%C3%9CSL%C4%B0M%20KIZLARI%20OKULA%20G%C4%B0DERD%C4%B0.
2-
3-https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/diyanete-gore-9-yasina-giren-kiz-evlenebilir-2156867/
4- https://www.trthaber.com/haber/gundem/diyanet-isleri-baskan-yardimcisi-prof-dr-huriye-marti-kiz-cocuklarinin-erken-yasta-evlendirilmesi-islamla-bagdasmaz-345357.html
5- https://islamansiklopedisi.org.tr/aise
Oysa Hz. Aişe’nin evlenme yaşını Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk 18-19, Prof. Dr. Süleyman Ateş 15-20, Dr. Reşit Haylamaz 17-18, Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu 17, Mustafa İslamoğlu 16-19, Ali Himmet Berki-Osman Keskioğlu 17-19 olarak vermektedirler. Ayrıntılı bilgi için bkz. “Hz. Aişe Peygamberle Evlendiğinde Kaç Yaşındaydı” başlıklı yazımız. Oysa bu alimlerinin görüşlerini istinat ettirdikleri ve kaynak olarak gösterdikleri kişiler de ilmi kifayet olarak herhalde Diyanet’in görüşlerini dayandırdığı kişilerden aşağı kalmamaktadır ki; aslında gösterilen kaynakların birçoğu ortak kaynaklardır. Bu konudaki ayrıntılı bilgi için bkz. https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/12/10/hz-aise-peygamberle-evlendiginde-kac-yasindaydi/
6- İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı’na bağlı bir özerk kurum olan İslam Araştırmaları Merkezi(İSAM) tarafından yayınlanmaktadır. DİB, gerektiğinde(başı sıkışınca) “ Bu yayın bize ait değildir. TDV ayrı, DİB ayrı kurumlardır” diyebilmektedir. Ancak Türkiye Diyanet Vakfı, ilk bakışta bağımsız bir STK gibi görünse de işleyişi ve yönetimi itibarıyla tamamen bir kurum vakfı hüviyetindedir. Senedi gereği Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı Diyanet İşleri Başkanı, Mütevelli Heyeti üyeleri de yarıdan çoğu aktif görevdekiler olmak üzere; DİB çalışanlarıdır. Vakfın yayın politikası da yine DİB tarafından belirlenmekte ve DİB tarafından yönetilmektedir. Hac, Umre ve Kuran hizmetleri konusundaki fonksiyonu itibarıyla TDV, tam anlamıyla bir resmi kurum hüviyetinde ve DİB’nın cüz’ü gibidir.
7-Prof. Dr. Ali Bardakoğlu; TDV İslam Ansiklopedisi, “BULUĞ” maddesi, https://islamansiklopedisi.org.tr/bulug
8- Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, “EHLİYET” maddeleri,
https://islamansiklopedisi.org.tr/ehliyet
9- . DİB, bu linke erişim engeli koymuştur.
Yazıları posta kutunda oku