Bugün CHP’nin ‘İkinci Yüzyıl Vizyonu’ toplantısı yapıldı.
Neresinden bakılsa umut veren bir ‘vizyon’ ve başarılı bir toplantı olduğu söylenebilir.
Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi ikinci yüzyıla taşıyabilecek tek örgütleyici (organizatör) ve hatta ‘lider’ olabileceği de ortaya çıkmış oldu denilebilir.
Toplantıda Kemal Kılıçdaroğlu altılı masa liderlerini tek tek anarak övgü dolu sözler söyledi.
Meral Akşener için ise ‘mert’tir dedi.
Güzel!
Güzel ama, bu mert Meral Akşener bir gün önce benim pek bakmadığım bir televizyonda, altılı masaya Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş önerisi gelirse ‘evet’ diyeceğini söylemiş.
‘Mert Meral Akşener’ bu iki belediye başkanının CHP’li olduğunu bilmiyor mu acaba?
‘Evet ama seçilmelerinde bizim de katkımız var’ diye düşünmüş olabilir.
Onlardan birinin aday gösterilmesinde CHP kadar İYİ Parti’nin de ‘hak’kı olduğunu ileri sürebilir.
Peki ama CHP’nin genel başkanı orada dururken niye bu iki belediye başkanından biri olsun isteniyor olabilir?
Bu iki belediye başkanını toplasanız bir Kemal Kılıçdaroğlu eder mi?
Ben söyleyeyim ‘ETMEZ’!
Türkiye gibi bir ülkeyi, ve hep yinelediğim gibi bu konjonktürde, gereği gibi yönetebilmek için, her ikisinin de, henüz gerekli olgunluğa erişmediği söylenebilir.
Her ikisi de birer iyi ‘Belediye Başkanlığı’ yapabilirler.
Ki görevlerini iyi yaptıklarına ilişkin bir genel kanı da var.
Ancak ve ne var ki, Türkiye’yi içine düşürüldüğü, sözcüğün tam anlamıyla ‘çıkmaz’ ya da ‘batak’tan çıkarabilmek için bu iki belediye başkanından değil biri, ikisi bir olsa yeterli olmaz.
Bunu ben görebiliyorum da ‘Mert Meral Akşener’ göremiyor mu dersiniz?
Hiç kuşkunuz olmasın ki görüyordur.
Peki o zaman bu tür ‘atraksiyon’ların nedeni ne olabilir?
Bir Sağıralioğlu’nu ileri sürmek, bir Köralioğlu’nu veya bir Topalalioğlu’nu sırada bekletmenin ne anlamı olabilir?
Anlamını Kılıçdaroğlu’nun son konuşmasındaki iki tümcede bulabiliriz:
Kılıçdaroğlu diyor ki; bu hükûmetin işçiye, köylüye, çalışana tam 300 Milyar (üçyüz milyar) Tl borcu var.
Yani bu kesimlere ödenmesi gereken tutar ödenmemiş…
Ve ortada haksız yere el değiştirmiş tam 418 Milyarlık (dörtyüzonsekiz milyar) Tl’lik bir malvarlığı var.
Ki bu tutar kuruşu kuruşuna geri alınacak diyor Kılıçdaroğlu.
İşte tam bu noktada mert Meral Akşener ve Sağıralioğulları, Köralioğulları, Topalağıralioğulları’nın itirazları başlıyor.
Öyle ‘zehir olsun, haram-zıkkım olsun’ türü itirazlar yapılmıyor değil ama bu tür yakınmalar ancak sağcıların yapacağı itirazlar olabilir.
İşi öte dünyaya havale etmek…
Oysa, haydi gerçek yurtseverler diyelim, gerçek hak/hukuk/adalet diyenler ise bu ‘hesap’ın bu dünyada ve hukuk aracılığıyla görülmesini isterler.
Ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun, her konuda olduğu gibi, bu konuda da kararlı olduğu görülüyor.
Ve işte tam bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu aday olmasın da kim olursa olsun vaveylası koparılıyor.
Ben de Kemal Kılıçdaroğlu’nun dışında kim olursa olsun aday olmamalı diyorum.
Bu masa Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday göstermeyecekse, bugünden tezi yok devrilebilir.
Çünkü devrilmesi gereken bir tek şu gayrimeşru hükûmet değil ama bu tür sığ ve sağ zihniyetin ta kendisidir.
Yani sadece tas değil ama hamamın da değişmesi gerekiyor.
Ve kim ne derse desin, halkın çoğunluğu bu olgunluğa erişmiş görünüyor.
Yok eğer, ayak oyunlarıyla yine tersi olacaksa, işte o zaman anket/manket, siyaset/miyaset ne derse desin, nerede ince ise orada kırılacak demektir.
Mertlik ile namertlik arasında çok ince bir sınır olduğu da biliniyor olsa gerektir.
Bir yanıt yazın