Değerli Dostlar,
Millet İttifakını oluşturan altı partinin bir yıla yakındır sürdürdükleri toplantılar sonunda üzerinde uzlaşmaya vardıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi 28 Kasım günü yapılan ortak basın toplantısı ile kamuoyuna açıklanmıştır. Açıklanan taslak ile ilgili şahsi görüş ve eleştirilerimi aşağıda 17 madde halinde bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla,
Haluk Dural
6’lı Masa Anayasa Önerisi hakkında değerlendirmeler…
29.11.2022
1- Anayasa 4. Madde:
Açıklanan taslakta Anayasanın ilk üç maddesini koruyan 4 üncü madde ile ilgili hiçbir hüküm yoktur. Mevcut anayasada 4 üncü madde maalesef kendisini korumamaktadır. Bu 4 üncü maddeye (ve işbu 4 üncü madde) bir ekleme yapılmalıdır. Çünkü 1982 Anayasası hazırlanırken, Devletin temel yapısını oluşturan ilk üç madde için yazılan 4 üncü madde;
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
şeklinde düzenlenmiştir. Ancak görüldüğü gibi 4 üncü maddenin değiştirilmesi veya kaldırılması karşısında hiçbir tedbir yoktur. Bu durumda eğer yapılacak bir anayasa değişikliği sırasında 4 üncü madde kaldırılırsa, ilk üç madde korumasız kalacağı için TBMM’nde temsil edilen partilerin anlaşmaları halinde ilk üç maddede değişiklik yapılabilir.
Nitekim, 2011 yılında TBMM’nde grubu bulunan dört partinin (AKP, CHP, MHP, BDP) oluşturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu, anayasanın temel hak ve özgürlükler ile ilgili 60 maddesi üzerinde yapılacak değişiklikler hakkında anlaşmışlar ancak, ancak “anayasanın 4 üncü maddesinin kaldırılması” hakkında anlaşamamışlardır. CHP ve MHP Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceğini savunurken, AKP ve BDP anayasada değiştirilemez madde bulunmasına karşıdırlar.[A]
İYİ Parti milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, kendisinin partisinden ihracı ile sonuçlanan açıklamalarında, CHP-HDP-İYİ Parti ve Saadet Partisinin yeni bir anayasa yapılması için ortaklaşa hazırladıkları, İnsan Haklarına Dayanan Demokratik Hukuk Devleti İçin Anayasal İlkeler başlıklı bir Çerçeve Metin bulunduğunu ifade etmiştir.[1] CHP yöneticileri bunun bir uzmanlar çalışması olduğunu, İYİ Parti yöneticileri ise böyle bir çalışma yapılmadığını açıklamışlardır. Ancak, internette;
UZMANLARIN KATILIMIYLA CHP-HDP-İYİ PARTİ VE SAADET PARTİSİ TEMSİLCİLERİ TARAFINDAN HAZIRLANAN ÇERÇEVE METİN (13 Ocak 2018 – 7 Mayıs 2018) İNSAN HAKLARINA DAYANAN DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ İÇİN ANAYASAL İLKELER
başlıklı 25 sayfalık metin temin edilebildiği gibi, çalışmanın eşgüdümünü yapan CHP milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu internete düşen 9 Mayıs 2018 tarihli videosunda çalışmalara HDP’nin de katıldığı açıklamaktadır. Prof. Kaboğlu benzer açıklamaları 3 Ekim 2019 tarihinde CNNTurk TV’de yayınlanan ve telefonla katıldığı bir programda da tekrarlamıştır.[2]
Dört partinin (CHP-HDP-İP-SP) uzlaştığı “Anayasal İlkeler”
I. TEMEL İLKELER
A) Değişmez hükümler
Anayasa’nın özünün korunmasına yönelik değişmezlik konusu, Cumhuriyet ve onu tanımlayan uluslararası düzeyde kabul görmüş değerlerle sınırlı olarak tasarlanmalıdır. Bu belirleme ışığında, “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” kuralı değişmez hüküm olarak düzenlenmelidir. Bu kavram ve değerler, anayasal yurtseverlik kavramının içeriği ile örtüşmektedir.
Metinde yeralan “uluslararası düzeyde kabul görmüş değerler” ifadesi oldukça muğlak ve tuzaklarla doludur. Değişmez hüküm olarak yapılan öneride ne idüğü belirsiz bir “anayasal yurtseverlik” kavramına sığınılarak “Atatürk Milliyetçiliği” ve anayasamızın 3. Maddesi hiçbir şekilde bahis konusu edilmeyerek, yapılan öneri ile Türkiye Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, diline, bayrağına, milli marşına ve başkentine karşı bölücü ve inkârcı bir tavır sergilenerek, merkezi idari yapımızın federasyona ve özerk bölgelere ve giderek, ülkemizin toprak bütünlüğünün parçalanmasını kolaylaştırıcı bir hukuki yapıyı öngörmektedir.
2- Dernek kurma ve hürriyeti, Madde 33:
Bu maddeye “Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım aldığı tespit edilen dernekler hakkında kapatma kararı verilir.” şeklinde bir hüküm eklenmelidir.
3- Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Madde 34:
Bu maddeye “Kolluk Kuvvetleri, toplantı ve gösteri yürüyüşünün güvenliğini sağlamakla görevlidir.” şeklinde bir hüküm eklenmelidir.
4- Büyük Millet Meclisi, A. Kuruluşu: Madde 75 (Taslakta yoktur.)
Anayasanın, 75 inci maddesine aşağıdaki ek yapılmalıdır:
– Her seçim dönemi için toplam seçmen sayısı, toplam milletvekili sayısına bölünerek, bir (1) milletvekili seçmek için gerekli oy bulunacaktır.
– Seçim bölgeleri milletvekili çıkarmak için gerekli oya göre belirlenecektir.
– Seçmen sayısı milletvekili çıkarmaya yetmeyen iller/ilçeler seçim bölgesi bazında birleştirilecektir.
– Seçimler nispi temsil/artık bakiye sistemine göre yapılacak, tüm seçmen iradesi Meclis’te temsil edilecektir.
Öneri Gerekçesi:
Mevcut seçim mevzuatına göre, milletvekili seçimleri il bazında ve barajlı olarak yapılmaktadır. İllerin çıkaracağı milletvekili sayıları ve seçim bölgeleri 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanununun 4 üncü maddesine göre belirlenir. Bu maddenin birinci fıkrasına göre; “(Değişik: 27/10/1995-4125/9 md.) İllerin çıkaracağı milletvekili sayısının tespitinde toplam milletvekili sayısından her il’e önce bir milletvekili verilir.” Bu durumda 2019 yerel seçimlerindeki seçmen sayısı yaklaşık 57 milyon cıvarındaydı. Toplam 600 milletvekili varken, bir milletvekili çıkarmak için gerekli oy miktarı kabaca (57.000.000 / 600) = 95.000’dir. Milletvekili çıkarmak için yeterli seçmeni, hâtta nüfusu yetmeyen illere (doğu ve güneydoğu illeri) bir milletvekilliği verilerek, örneğin İstanbul’da 95.000 oyla bir milletvekili çıkartılırken, örneğin Bayburt 58.562 seçmeni varken 2 milletvekiline sahiptir. Yani Bayburt’ta 1 milletvekili çıkarmak için kabaca 30 bin oy yeterlidir. Halbuki İstanbul’da 10 milyon 561 bin seçmen 98 milletvekilini yaklaşık (10.561.000 / 98) = 107.765 oyla seçmiştir. Diğer bir deyişle Bayburtlu seçmenin oyu İstanbullu seçmen (107.765 / 30.000) = 3,6 misli daha kıymetlidir. Bu durum Anayasanın 10 uncu maddesinde belirlenmiş olan “Kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırıdır.
5- Siyasi partilerin uyacakları esaslar Madde 69:
Bu maddeye:
– Siyasi Parti başkanları ardışık olarak iki seçim dönemi görev yaparlar. Bir dönem geçmeden tekrar genel başkan olamazlar.
– “Siyasi Partilerin gösterecekleri milletvekili adaylarının %15’i Genel Başkan tarafından, geriye kalanı ise her seçim bölgesinde her partinin üyelerince hâkim gözetiminde yapılacak seçimlerle belirlenir.”
şeklinde iki hüküm eklenmelidir.
6- Milletvekili seçilme yeterliliği Madde 76:
Bu maddede “En az sekiz yıllık temel eğitim mezunu olmak” şartı getirilmelidir.[3]
7- Milletvekilliğinin düşmesi Madde 84:
Bu maddeye “Milletvekilinin milletvekilliğinden istifası onaya tabi değildir.” şeklinde bir hüküm eklenmelidir. (İstifa tek taraflı bir tasarruftur.)
8- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri A. Genel olarak Madde 87:
Bu maddeye “Yurt dışına asker yollamak veya yabancı devlet askerlerinin yurda gelmesine onay vermek.” şeklinde bir hüküm eklenmelidir.
9- Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma Madde 90:
– Bu maddeye 1 inci fıkra olarak “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmalar, anayasaya uygunluk denetimi yapılması için Anayasa Mahkemesince incelenerek rapor düzenlenir. Anayasaya aykırı hükümler TBMM tarafından onaylanamaz.” şeklinde bir hüküm eklenmelidir.[B]
– Anayasanın 90 ıncı maddesinin 2004 yılında eklenen “Egemenlik kayıtsız şartsız Millete aittir” temel hükme aykırı olan, son fıkrası;
“(Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
kaldırılmalıdır. Çünkü bu maddeye dayanarak onaylanmış olan üç adet uluslararası andlaşma Türkiye Devleti için beka sorunu yaratmaktadır. Bunlar BM İkiz Sözleşmeleri ve Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı sözleşmesidir.[C]
10- IV. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları,
A. Genel olarak Madde 98 – (Değişik: 21/1/2017-6771/6 md.)
Bu maddeye; soru önergelerine cevap verme zorunluluğu, süresi, cevap vermeyenlere uygulanacak müeyyidelerin kanunla düzenleneceği eklenmelidir.
11- 1. Cumhurbaşkanı, A. Nitelikleri, adaylığı ve tarafsızlığı Madde 101
Bu maddeye “Yurt içinden veya yurt dışında denkliği tanınmış en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olma” şartı konulmalıdır.
12- B. Seçimi, Cumhurbaşkanı seçimi Madde 102
Bu madde; “Cumhurbaşkanı TBMM üyeleri veya bu yeterliliğe sahip TBMM dışından, TBMM tarafından seçilir.” Eklenmeli, halk oylaması ile seçilme hükmü iptal edilmelidir.
13- E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali Madde 105
Cumhurbaşkanının yargılanmasını düzenleyen bu maddede görevi sırasında işlediği suçlar arasında “vatana ihanet” suçu da sayılmıştır. Vatana ihanet suçunu tanımlayan 29 Nisan 1920 tarih ve 2 sayılı “Hıyanet-i Vataniye” kanunu, 12 Nisan 1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 23 üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Günümüzde yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında “Vatana İhanet” olarak hiçbir tanım ve ceza yoktur. Yani bir cumhurbaşkanı vatana ihanet etse, yargılanamaz.
Hıyanet-i Vataniye kanunu tekrar yürürlüğe konulmalıdır.
Vatana İhanet suçu en etkin olarak Amerikan anayasasında tanımlanmıştır.
Vatana ihanet suçu ABD anayasasında tanımlanmıştır. Anayasanın III. Bölümünün, 3. fıkrasında “vatana ihanet” tanımı yapılmıştır.
Anayasa Madde III, Fıkra 3: [4]
Birleşik Devletler’e karşı vatana ihanet, sadece şunlardan ibarettir;
– devlete karşı silahlı isyana kalkışmak,
– devletin düşmanlarıyla birleşmek,
– düşmana yardım ve yataklık etmek.
Hiç kimse, aynı fiili işlemiş iki şahidin şahitliği olmadıkça veya açık bir mahkemede itirafta bulunmadıkça vatana ihanetle suçlanamaz.
Kongre haine ceza verme hakkına sahiptir, ancak ceza verilen kişinin yaşamı sırasında, vatandaşlık hakları elinden alınanlar hariç, ceza, yargısız mahkûm edilenin miras bırakmasına veya varlığının müsaderesine çalışamaz.
ABD’de kuruluşu takibeden ilk dönemlerde vatana ihanet ile suçlananlar, Kongre tarafından cezalandırılmış, ancak daha sonra anayasa hükmünü uygulamak için ABD Ceza Kanununda Vatana İhanet suçunu tanımlayan hüküm getirilmiştir;
18 USC Bölüm 2381. Vatana İhanet [5]
Herhangi bir Birleşik Devletler vatandaşı, O’na karşı savaş ilan eder veya O’nun düşmanlarına katılır, Birleşik Devletler’de veya herhangi bir yerde düşmana yardım ve yataklık ederse, vatana ihanetle suçlanır ve idamla veya beş yıldan az hapis ve 10.000 $’dan az olmamak üzere para cezası ile cezalandırılır ve Birleşik Devletler’de kamu hizmetlerinden yoksun bırakılır.
14- İ. Milli Savunma, 1. Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı Madde 117
Bu maddeye “Kara, Hava, Deniz, Jandarma ve Sahil Güvenlik kuvvetleri komutanlıkları Genelkurmay Başkanlığına bağlıdır.” hükmü eklenmelidir.
15- B. Yargı yolu Madde 125
Bu maddeye “Kanun, olağanüstü hallerde, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.” hükmü eklenmelidir.
16- IV. Savcılar Kurulu Madde 160
Öneriden, Kurulun doğal üyeleri arasından “Kurulun Başkanı Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı” çıkartılmalıdır.
17- İKİNCİ BÖLÜM, Ekonomik Hükümler, I. Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey, Madde 166
Bu maddeye kurulacak “Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir.” hükmü eklenmelidir.
* * *
[1] : Ayrıntılar için bakınız: Haluk Dural, CHP-HDP-İyi Parti ve Saadet Partisi Anayasa Çerçeve Metnine Eleştiriler, 8.12.2020.
[2] :a- https://www.veryansintv.com/kilicdaroglu-ve-aksenerin-inkar-ettigi-anayasa-calismasini-bu-goruntuler-kanitladi
b- https://www.facebook.com/profesorumitozdag/videos/727011754909956/
[3] : TÜİK verilerine göre; 6 yaş üzeri ilkokul okur-yazar oranı %41,9 iken ortaokul ve üzeri %53,6’dır. https://www.dogrulukpayi.com/bulten/turkiye-de-lisans-mezunu-sayisi-10-milyonu-asti
[4] : http://www.law.cornell.edu/constitution/constitution.table.html#preamble
[5] : http://www.freerepublic.com/focus/f-news/523295/posts
SON NOTLAR:
[A] : TBMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU ANAYASA TASLAK METNİ, Sayfa 67, https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/calismalara-iliskin-belgeler
Devletin şekli
Madde 148. (1) Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. (Uzlaşılmıştır)
Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 149. (AK Parti Önerisi) Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
(CHP Önerisi) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Not: CHP, 4. Maddenin korunmasına ilişkin olarak 4 parti arasında mutabakat sağlanamadığı için ilk 3 maddede yer alan ilkeleri güçlendirici değişikliklerin yapılmaması, ilk 4 maddenin aynen korunması gerektiği görüşündedir.
(MHP Önerisi) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Not: MHP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesini anayasa hukukuna taşıyan ilk 3 maddenin ve bunların korunmasına ilişkin 4. Maddenin değiştirilmesine karşıdır.
(BDP Önerisi) (1) Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
(2) Devlet; ideolojilere, dinlere, inançlara ve yaşam tarzlarına ilişkin çoğulculuğu tanır ve toplumun çoğulcu yapısı karşısında tarafsız kalır. Hiçbir ideoloji, din, inanç ve yaşam tarzı devlet tarafından himaye edilemez veya vesayet altına alınamaz.
(3) Devletin idari yapısı ademi merkezi sistem esasına göre düzenlenir. Devletin toprak bütünlüğüne dokunulamaz.
Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde-150. (1) Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
(2) Dili Türkçedir.
(3) Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
(4) Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
(5) Başkenti Ankara’dır.
(BDP Madde Önerisi)
Devletin sembolleri
Madde- (1) Devletin bayrağı, şekli yasada belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti, Ankara’dır.
Devletin resmi dili
(1) Devletin resmi dili, Türkçedir. Tüm vatandaşların resmi dili öğrenme görevi ve hakkı vardır.
Türkiye halkının kullandığı diğer ana diller bölge meclislerinin kararıyla ikinci resmi dil olarak kullanılabilir.
(2) Herkes, özel yaşamında ve kamusal makamlarla olan ilişkilerinde resmi dilin yanı sıra kendi anadilini kullanma hakkına sahiptir.
(3) Devlet, ülkenin ortak kültürel mirasını oluşturan bütün dillere saygı duymak, dilleri korumak, dillerin kullanılmasını ve gelişmesini sağlamakla yükümlüdür.
Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 151. (CHP Önerisi) Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
(MHP Önerisi) Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Not: AK Parti, Anayasada değiştirilemeyecek hüküm önermemektedir.
Not: BDP, değiştirilemeyecek hükümlerin Anayasada yer almasına karşıdır.
[B] : Fransız Anayasası Article 54.
If the Constitutional Council, on a referral from the President of the Republic, from the Prime Minister, from the President of one or the other Houses, or from sixty Members of the National Assembly or sixty Senators, has held that an international undertaking contains a clause contrary to the Constitution, authorization to ratify or approve the international undertaking involved may be given only after amending the Constitution.
Anayasa Konseyi, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Meclislerden birinin veya diğer Meclislerin Başkanının veya Millet Meclisinin altmış Üyesinin veya altmış Senatörün başvurusu üzerine, uluslararası bir taahhüdün Anayasaya aykırı bir madde bulunduğunu tespiti halinde, söz konusu uluslararası taahhüdü onaylama veya uygun bulma yetkisi ancak Anayasa değişikliğinden sonra verilebilir.
[C] : BM İkiz Sözleşmeleri:
BM Genel Kurulunda 16 Aralık 1966 tarihli toplantısında;
1- “Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (International Covenant on Civil and Political Rights)
2- “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme” (International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights) adlı iki sözleşme (İkiz Sözleşmeler)
oylanarak kabul edildi.
Türkiye İkiz Sözleşmeleri 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamıştır. Ancak TBMM onayına sunulmamıştır. AB ile ilişkilerdeki 2001 yılı Ulusal Programı ‘Siyasi Kriterler’ başlığı altında, İkiz Sözleşmelere taraf olunması ‘orta vadeli’ hedefler arasında yer almaktadır. Ayrıca ‘Katılım Ortaklığı Belgesi’ de sözleşmelere taraf olunması beklentisini ifade etmekteydi. Türkiye bu sözleşmeleri 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamıştır. Fakat TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe konulmamıştır. İmzalandıktan sonra 3 yıla yakın bir süre geçtikten sonra AB uyum paketleri çerçevesinde 6. Uyum Paketi içinde gündeme geldi.
“Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi” Abdullah Gül başbakanlığında kurulan hükümet döneminde Aralık 2002 yılında meclise sevk edildi.
“Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” Nisan 2003 yılında Başbakan R. Tayyip Erdoğan döneminde meclise sevk edildi.
Sözleşmeler 4 Haziran 2003 günü 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM’de kabul edildi. Kabul edilen sözleşmeler 17 Haziran 2003 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Onaylanan sözleşmeler 18.06.2003 gün ve 25142 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye sözleşmeleri “3 beyan” ve “1 çekince” ile onaylamayı uygun bulmuştur.
Bu iki sözleşmenin ortak olan birinci maddesi:
“1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
2. Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz.
3. Kendini Yönetemeyen ve Vesayet altındaki Ülkelerden sorumlu olan Devletler de dahil bu Sözleşmeye Taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir. “
Birinci beyan: Türkiye bu ilk maddeyi beyanda bulanarak kabul etmeyi uygun bulmuştur.
Beyan:
“Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini BM yasası (Charter) (özellikle 1 ve 2. maddeler) çerçevesindeki yükümlülüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.”
Sözleşmenin bu maddesi ile ilgili beyanda bulunan ülke sayısı 6’dır. Ülkemiz bu konuda yani “halkların kendi kaderini tayin hakkı” ile ilgili beyanda bulunan yedinci ülke olmaktadır. Diğer ülkeler bu konuda bir beyanda bulunmaya gerek duymamışlardır.
Türkiye’nin atıf yaptığı Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 1. maddesi “Birleşmiş Milletlerin Amaçları’ başlığı ile düzenlenmiştir. Maddenin birinci bendi “Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla, barışı bozmaya yönelik tehditleri önlemek, kaldırmak, saldırganlık ve öteki barış bozucu eylemleri bastırmak üzere etkin toplu önlemler almak, barışçı yollarla adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak barışın bozulmasına neden olabilecek uluslararası anlaşmazlık ya da durumların düzeltilmesi ve çözümünü sağlamak” amacını belirtmektedir. Türkiye beyanda bulunurken toprak bütünlüğü ve ulusal güvenlik esasını korumak için hareket etmiştir. Ancak birinci madde ifade tarzı ile Türkiye’nin bu endişesini gidermekten uzaktır.
Türkiye’nin atıf yaptığı BM anlaşmasının 2. maddesi ise bu konuda Türkiye’ye birinci maddeden daha fazla güvence verir gözükmektedir. Söz konusu ikinci maddenin dördüncü bendine göre “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlıklarına karşı ya da Birleşmiş Milletler’in amaçlarıyla bağdaşmaz bir başka biçimde güç tehdidinde bulunmaktan ya da güç kullanmaktan kaçınır.”
Yine aynı maddenin yedinci bendine göre “Bu antlaşmanın hiçbir hükmü ne özü yönünden bir devletin ulusal yetkisi içinde bulunan işlere, Birleşmiş Milletler’in karışmasına yetki verir, ne de üyeleri, bu gibi işleri, bu antlaşma gereğince bir çözme yöntemine bağlamaya zorlar; bununla birlikte, yedinci bölümde yer alan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasına bu ilke hiçbir biçimde engel olmaz.”
Türkiye bu beyanlarla, “halkların kendi kaderini tayin hakkı” bahanesiyle diğer devletlerin kendi içişlerine karışmasını engellemek istemiştir. Ancak bunu bir “çekince” ile yapmak yerine çekince kadar kesin olmayan “beyan” ile yapmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1924, 1961 ve 1982 anayasalarında “halklar” değil sadece “Türk Milleti” varken, 2004 yılında BM üyesi 191 devletten 148’i imzaladığı halde ve BM İkiz Sözleşmelerinin ortak olan 1 inci maddesini sadece 6 devletin imzalamış olmasına karşın, “halkların kendi kaderini tayin hakkını” içeren bu maddeye basit ve sığ bir “beyan” ile onay vermek hangi akla hizmet etmiştir.
Bu süreç, zaman içinde TBMM’nde temsil edilecek bütün partilerce ama özellikle cumhuriyetimizi kuran CHP’nin 6 Ok ilkelerinden tamamen uzaklaşması tamamlanınca, anayasanın 4 üncü maddesini kaldıran, 3 üncü maddesini;
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. (Türk ve Kürt halkları tarafından kurulan federal bir devlettir. Resmi dilleri Türkçe ve Kürtçedir.)
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
şeklinde ortaklaşa yapılacak bir anayasa değişikliğinin yapılmasına zemin hazırlayacak, böylece doğu ve güneydoğumuzdaki illerimizi kapsayacak bir sözde kürt eyaletinde yaşayanların “kendi kaderini tayin hakkı” için BM’den “ayrılma isteğiyle” (aynen Yugoslavya, Çekoslovakya’da olduğu gibi) plebisit yapılmasını talep edecekler ve BOP çerçevesinde ABD’nin kurmayı düşlediği “Hür Kürdistan”ın temelleri atılmış olacaktır.
Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı:
Avrupa Konseyi, 1981-1984 yılları arasında yerel idarelerin özerkliği ile ilgili bazı ilkeleri tartıştı ve bir karar tasarısı hazırladı. “Yerel idarelerin güçlendirilmesi, özerkliklerinin savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine dayanan bir Avrupa’nın kurulmasının temel koşuludur” görüşünden hareketle hazırlanan tasarı daha sonra “Özerklik Şartı” olarak Avrupa Konseyi’nce kabul edildi.
Türkiye 1988 yılında 2. Özal Hükümeti döneminde Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz tarafından, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzaladı. Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1991 yılında da 3723 sayılı ve 12.04.1991 tarihli yasa ile TBMM tarafından kabul edildi ve DYP-SHP (S. Demirel – Erdal İnönü) koalisyonu hükümeti döneminde 1992’de 92/3398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylandı. (Resmî Gazete: 3.10.1992, No: 21364, Kabul kanunu metni için bakınız http://www.yerelnet.org.tr/basvuru_kaynaklari/yy_mevzuati/mevzuat_detay.php?kod=48&turu=ka). Yürürlük tarihi ise 1 Nisan 1993 olarak belirlendi. Sözleşmenin tam metni için bakınız ).
CHP Kurultay Kararına bağlanan ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açık beyan ve taahhütleri ile tamamı onaylanacak olan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilemez olan 3üncü maddesinin 1inci fıkrasına “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” tümüyle aykırı olup, “kayıtsız ve şartsız Millete ait olan Egemenlik, Türk Milletinden alınarak bu Sözleşme ile yaratılacak “Özerk Bölge”de yaşayanlara paylaştırılmak istenmekte, böylece Türkiye Devleti etnik bazda bölünmüş özerk bölgelerden oluşacak ve AB-D ve PKK’nın istediği doğrultuda giderek bir federal devlete dönüştürülerek Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde ABD’nin kurmayı düşlediği Hür Kürdistan devletinin kuzey topraklarını oluşturacak yolun taşları döşenecektir. Örneğin:
Onaylanmış olan “Madde 5 -Yerel Yönetim sınırlarının korunması”
Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz.
Hakkındaki onaylanmış olan bu madde Anayasamızın “değiştirilemez ve 4 üncü maddesine göre değiştirilmesi teklif edilemez olan 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasına tümüyle aykırıdır ve “Anayasayı ihlâl” suçudur.
Onaylanmamış olan Madde 6 – Yerel makamların görevleri için gereken uygun idarî örgütlenme ve kaynaklar
1- Kanunla düzenlenmiş daha genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar kendi iç idarî örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve etkin idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabileceklerdir.
eğer onaylanması halinde özerk bölgeler merkezi tekil (üniter) Devlet yapımızın tahribi demektir.
Onaylanmış olan Madde 9 – Yerel makamların mali kaynakları
2- Yerel makamların malî kaynaklarının en azından bir bölümü oranlarını kendilerinin kanunun koyduğu sınırlar dahilinde belirleyebilecekleri yerel ve vergi ve harçlardan sağlanacaktır.
Yerel vergi ve harçların oranlarını belirleme yetkisi verilerek, devlete ait olan vergilendirme yetkisi yerel yönetime devredilerek, “devlet içinde devlet” yaratılacaktır.
7- Mümkün olduğu ölçüde, yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. Hibe verilmesi yerel makamların kendi yetki alanları içinde kendi politikalarına ilişkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecektir.
CHP’nin onaylayacağını taahhüt ettiği bu maddeye göre özerk yerel yönetimlere yapılacak hibelerin (tamamı AB’den veya bazı uluslararası finans kurumlarından gelecek) bir projeye bağlı olmaması, özerk yönetimce keyfî olarak kullanılacaktır (örneğin dolambaçlı yollardan PKK’nın desteklenmesi gibi). Günümüzde ise herhangi bir belediye bir yurtdışı kuruluştan hibe alırken, kesinlikle kullanım alanı, projesi önceden onaylanmak zorundadır ve hibe onaylanan proje dışında kullanılamaz. Bu madde ile AB-D kaynaklı bir yabancı kurumdan alınacak hibenin kullanımı kim denetleyecek? Elbette parayı verenler. Yani devletin egemenlik hakkı başka devletlere aktarılacaktır.
Madde 10 – Yerel makamların birlik kurma ve birliklere katılma hakkı
2- Her Devlet, yerel makamların ortak çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için birliklere üye olma ve uluslararası yerel makamlar birliklerine katılma hakkını tanıyacaktır.
CHP’nin onaylayacağını açıkladığı bu madde çok tehlikelidir. Çünkü, doğu ve güneydoğu bölgemizde ilan edilecek özerk bölge (zaten başka hiçbir bölge için gündeme gelmiyor) Barzanistan bölgesi ile birlikler kuracaktır.
3- Yerel makamlar, kanunla muhtemelen öngörülen şartlar dahilinde, başka Devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabilirler.
CHP’nin onaylayacağını açıkladığı bu madde ile de Barzanistan ile işbirliği kurularak, BOP projesinin gerekli adımlarından biri daha atılacaktır.
Madde 11 – Özerk yerel yönetimlerin yasal korunması
Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirtilmiş olan özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurmak hakkına sahip olacaklardır.
CHP’nin onaylayacağını açıkladığı bu madde ile ilgili olarak Anayasamızda buna cevap veren maddeler YOKTUR ve OLMAYACAKTIR.
Yazıları posta kutunda oku