Hiç bir şey birdenbire olmuyor.
1946 çok partili Amerikan demokrasisi seçimleri ile başlayan ivmeli zaviye yitimi bu günlerin yaşanacağının habercisi idi.
Bazılarının sevdiği veya sevmediği günümüzdeki sonuçlar için ne kadar övgü ve sövgü düzülürse düzülsün o nedenler ortadan kaldırılmadığı sürece o neticeler var olacak, artarak sürecektir.
Amerikalı kadın gazetecinin, “İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz ?” sorusuna Atatürk ” Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine yürür” yanıtını verir.(Bu kısaöykü önceden de yeri geldiği için bu öbekte paylaşılmıştı)
İşte bütün mesele bu….
***
“ Çelik’in yazısını ben de büyük hüsranla okudum.” tümcesinden yazı içeriğinin Sn. Demirmen’de üzüntü ve hayal kırıklığı yaratmış olduğunu sanmıştım.
Ancak yazarak katkı yaptığı iletisinde meseleye açıklık getirmiş. Memnun oldum. Kendisine teşekkür ediyorum.
Öğretmen aylıklarının çok yetersiz olması ve iktidar partisi AKP’nin çıkardığı Diyanet Akademesi yasasına örtülü destek vermiş olan CHP tutumundan dolayı “büyük hüsran” yaşadığı anlaşılmakta.
Ancak bir tasarım(proje)ın figüranından rol çalma amaçlı bu hamleyi yadırgamamak gerek.
Günümüz Parti’sinin hala 1945 öncesi CHP olduğu algılarına teslim olmuş namuslu parti üyeleri ve seçmenler için sorgulama fırsatı saymak gerek…
***
“Böyle bir açıklamaya gerek varsa o açıklamayı lütfen siz yapın; benim cehaletimi af buyurun.” tümcesi neresinden tutulursa tutulsun [E-Türkiyeyiz Biz]Öbeğinde görüş alışverişine ket vuran bir biçem.
Öbekte can çekişen tartışma (münazara) kültürüne can suyu olmadığı da kesin.
” Biçem sözün katlidir” diyen Şirazlı Sadi iletişime ket vuran önemli bir tehlikeye 750 yıl önce işaret etmiş.
Kendi adıma yazayım.
Bir yerde paylaştığım bir yazıyı “görücüye çıkan bir kız gibi “ düşünürüm.
Üzerinde görüş yazan olmaz ise boşa gitmiş bir emek, zaman israfı diye hayıflanırım.
Medeni bir üslup ile (olumlu-olumsuz) eleştiriler yazılmasından memnun olurum.
Bunu da açıklarım….
***
24 Kasım’ın anlamına uygun kısaöykü :
ÖĞRETMEN OLAMAYAN AMİRAL
Çarpıcı örneği yine Japonya’dan vermek isterim. Rus-Japon deniz savaşında (Y.N.1904-1905) Rusya donanmasını tamamen yok eden Amiral Togo Heihachiro, Doğu’nun Amiral Nelson’u olarak bilinir. Bu büyük amiral emekli olunca, Japon imparatoru onu bir ödülle onurlandırmak ister. Amiral, ödül olarak köyünde bir öğretmenlik kadrosu diler. Bu isteği reddedilir. Öğretmenliğin çok özel meziyetler taşıyan ve kendine has bir profesyonellik gerektirdiği söylenir. Amirale kont ünvanı verilir. Ama Amiral Togo, köyünde öğretmen olmakta ısrarlıdır. İmparator ona çocukların eğitiminin çok farklı ve önemli olduğunu tekrarlar; fakat kendisini çocukluk çağını geçen veliaht imparator Hirohito’ya danışman olarak atayabileceğini söyler. O da bu öneriyi kabul eder. Öğretmenlik çok önemli ve özellikleri olan bir meslektir.(*)
Atatürk’ün Eğitim Ordusu’na ilk büyük darbe 21 Temmuz 1946 seçimleri ardından kurulan CHP hükümetlerince indirilmiş. DP’de üstüne tüy dikmiştir.
Hiç bir şey birdenbire olmuyor.
(*) M. Kırıkkanat’ın 20 Kasım 2022 günlü yazısından -Cengiz Kuday/Neşterden Keskin Kalem,2022
Bir yanıt yazın