Her akşam büyük bir ümitle günün yorgunluğu ile evdeki ekranın karşısında geçip bir bardak suyumu yanıma alarak ülkem için olumlu, iyi, ve ferahlık veren bir veya iki haber dinlemek için koltuğa oturmaktayım. Kanımca siz de aynı şekilde veya buna benzer bir konumda günün yaşanan haberlerini dinlemek istediğinize adım gibi eminim. Haberler genelde, güneydoğuda yaşanan operasyon diye adlandırılan ve de 45 senedir bitmeyen bir senfonide şehitlerimize dua ile başlamaktayız. Bu ordumuz, Malazgirt’te ÇAĞ değiştiren, tarihte Tuna boylarında bin atlı çocuklar gibi şen olan, KUNURİ de destan yazan şanlı şöhretli ordumuzun yağız delikanlı Mehmetçiklerimizin, bir eşkıya takımına kırdırılmasını, yüreğimiz sızlayarak dinlemek, bütün yaşam sevincimizi zedelemekte.
Belli ki güneydoğu Anadolu da bazı dış güçler yer altı zenginlikleri için sınırları yeniden çizmeye çalışmakta. Eşkıyaya hem parasal yardım, hem silah ve mühimmat yardımı yapan ülkelere biz neden REST çekemiyoruz? Onlara verilmiş bir sözümüz mü var bu konuda ? Bunu halk bilmiyor ve evlatlarını sınırdaki çatışmanın en ön safına gönderiyor. Bir evlat nasıl yetişmekte bunu hala bilmeyen siyasiler, kendi evlatlarını bırakın buralara göndermeyi, askere bile göndermemek için çürük rapor bile almalarını hazin hazin izlemekteyiz.
Ekranlardaki bu ilk haberlerden sonra, hala kurtulamadığımız bir başka haber gelmekte peşinden. Hala İstanbul sözleşmesinden neden çıktığımızı anlamadığımız bir haber: KADIN CİNAYETİ. Dahiliye Nazırının söylediği gibi azalan bir durumda değil Kadın Cinayetleri. Bakın size önemli bir bilgi vereyim. 2021 senesinde ilk 8 ayda yani 240 gün içinde işlenen Kadın Cinayeti 185 adet. Gelelim 2022 senesine, ilk 8 ayda yani 240 günde işlenen Kadın Cinayeti sayısı 221. Bir sene içinde 36 adet kadın cinayeti artmış olarak görmekteyiz. Nerdeyse her gün bir kadın cinayeti işlenmekte. En acı tarafı 2021 senesindeki cinayetlerde öldürülen 185 kadının 17 si, 2022 senesi içinde öldürülen bu kadınların 33 ü korunmak için polise baş vurmuş olması, üzerinde durulması gereken bir gerçek. Bir başka deyişle bu kadınları Emniyet güçleri yani DEVLET koruyamamış.
Keşki sorumlu insanlar ekranlara çıkıp ulu orta konuşmasalar. Çünkü söyledikleri sözlerle gerçekler hiçbir zaman birini tutmamakta. Kadınlarımızı koruyoruz demekle kadın cinayetleri durmamakta. Hatta daha da artmakta olduğunu hepimiz görmekteyiz.
Yine ekranlardan izlediğimiz sorumlu kişinin ‘ haftada 5000 kişi uyuşturucu satıcısı veya kaçakçısı olarak yakalanmakta’ cümlesini sizde benim gibi duydunuz mu ? 5000 kişi haftada ayda ne eder, yılda ne eder diye bir hesaba vurun, nereye gelmekte bu rakamlar. Bu rakamları bir de senelere göre dökmek gerekir. Afgan ve Suriye li göçmenlerin büyük şehirlere gelmesi ile bu artışın yaşanmış olduğunu, yine rakamlarda görebiliriz. İşsiz bir takım insan gurubu en hızlı para kazanabileceği bir yolu seçmekteler. UYUŞTURUCU satıcılığı. Kurban olan bizim genç neslimiz.
Bu arada uyuşturucu baronlarının Zekeriya köy civarında yerleşmesinin sebebi harbiyesini hiç düşündünüz mü? Gemilerle taşınan uyuşturuculardan ne kadarı sembolik olarak yakalanmakta? Bu konuda da sorumlu kişi bir bilgi vermemekte.
Ancak ne demişti bu zat : ’ Ayda $10.000 ücret alan siyasiler var’demekle kimi kast etmişti? Siyasi olarak tanımlananları Meclis çatısı altında mı yoksa Meclis çatısı dışında mı aramamız gerekir bilmiyorum.
22 Ekim 2018 tarihinde İran lı uyuşturucu patronu NACİ ŞERİF ZİNDAŞTİ ve 3 adamını bir siyasi telefonla serbest bırakılmasını istedi. Bu kişinin ZEKERİYA ÖZ ‘ün de gizli tanığı olduğunu bilmekteyiz. Cuma akşamı tahliye edilen dört kişi hakkında savcılık tarafından aynı gün tekrar yakalama kararı çıkartmalarının, boşuna yapıldığını izledik. Adamların sırra kadem basması, sıradan bir olay değildir. Bu olaydan kısa bir süre sonrası, bu adamların serbest kalmalarını sağlayan siyasinin vefat etmesini, anlamakta güçlük çekmiştim.
Yine ekrandaki haberlerin içinde bir karakter var ki, evlere şenlik. Hani hafta sonunda ekrana çıkıp: ‘ Bu ülkede hiç ama hiç kimse ‘’beni enflasyonun altında ezdirdiler’ diyemez’’ demesine gülelim mi ağlayalım mı diye seyretmekteyiz kendisini ekranlarda. İşte durum bu durum. Böyle konuşmalara şahit olmaktayız her akşam. Böylelikle akşam ekranlardan seyrettiğimiz panorama bu karelerle sona ermekte.
Çok sevdiğim ve de saygı duyduğum bir güftekâr vardır, hatta Dr. Şerif İçli nin yakın bir dostudur, Dr. Rahmi Duman . Onun sözlerini yazdığı ve Şerif İçli nin Hüzzam makamında bestelediği bir şarkı vardır. Türlü Derde Ben Deva Buldum Elimle Çok Zaman. Bu şarkının içindeki bir cümle,
-‘’Anlatılmaz Anlaşılmaz Hâl Hazin , Mevsim Hazan ,’’
Ülkemizde yaşanan gerçekleri ne kadar da güzel anlatmakta bu cümle, bu şarkıya bayılırım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer
Bir yanıt yazın