a ) Bilgi İlkesi
Birlik ilkesi, eğitim ve öğretimde zümresel ya da kültürel cinsten farklılıkların ortadan kaldırılarak birlik sağlanmasını amaçlar. Bu, millî birliği sağlamanın ilk şartını teşkil eder. Atatürk, 27.10.1922’de Bursa’da öğretmenlere hitaben şöyle der:
Hanımlar, Beyler!
Katiyen bilmeliyiz ki iki parça hâlinde yaşayan milletler zayıftır, marizdir.
Nitekim bu ilke, 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile uygulamaya aktarılmıştır.
b) Bilgisizliğin Ortadan Kaldırılması İlkesi
Konuşmalarında sık sık bu konu üzerinde duran Atatürk, mesela 1 Mart 1922’de TBMM’nin açış konuşmasında, yine bu mesele üzerinde durur. Meselenin çözümünün gerekliliğini çeşitli yönlerden inceler ve şöyle der:
Bundan dolayı, bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli, evvela mevcut cehli izale etmektir.
c) Laiklik İlkesi
Laiklik ilkesi, Atatürk’ün yalnızca eğitim programının değil, onun aynı zamanda da siyasi, sosyal ve kültürel programlarının ortak bir temel ilkesidir. Atatürk’e göre eğitimde laiklik ilkesi, eğitimin bir yandan dinî makamların etkisinden kurtarılarak devletin denetimi altına alınması, diğer yandan da eğitim ve öğretimin amaçları ile muhtevalarının dünyevi gereklere uygun olarak yeni baştan düzenlenmesi anlamını taşımaktadır. Atatürk, 30.8.1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmada, bu konuda şöyle der:
Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir.
Laiklik ilkesi gerçi 1937’de Anayaıa’ya girmiştir ama bu ilke, daha 1924’ten itibaren eğitim ve öğretimde uygulanmaya başlanmıştır.
d) Millîlik İlkesi
Millet olarak yaşamayı gerçekleştirmek Atatürk’ün ana hedeflerinden birisini teşkil etmektedir. Bu sebeplerdir ki millîlik ilkesi, onun her programında temel aldığı ana ilkelerden birisini teşkil etmektedir.
Uygulanacak yeni eğitim programının millî niteliği konusuyla ilgili olarak Atatürk, 1 Mart 1924’te TBMM’yi açış konuşmasında şöyle der:
Türkiyenin terbiye ve maarif siyaselini her derecesinde, tam bir vuzuh ve hiçbir tereddüde yer vermeyen sarahat ile ifade etmek ve tatbik etmek lazımdır. Bu siyaset, her manasıyla, millî bir mahiyette belirtilebilir.
e) İlmîlik İlkesi
İlmîlik ilkesi, eğitim ve öğretimin amaç, muhteva ve araçları yönünden, ilmin en son seviyesindeki verilere göre düzenlenmesi anlamını taşımaktadır. Atatürk bu ilkeyi, 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada şöyle açıklar:
Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için en hakikî mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanla takip eylemek şarttır.
f) İşe Dayalı Eğitim İlkesi
Bu ilke, kısaca işin eğilim ve öğretimde ana vasıta olarak kullanılması anlamını taşır. O, 1 Mart 1922’de TBMM’nin açış konuşmasında, bu ilkeyi şöyle değerlendirir:
Bir taraftan cehlin izalesine uğraşırken bir taraftan da memleket evladını içtimai ve iktisadi hayatta fiilen müessir ve müsmir kılabilmek için elzem olan iptidai bilgileri işe dayalı olarak vermek usulü, maarifimizin esasını teşkil etmelidir.
g) Disiplin İlkesi
Öğretim hayatında disiplin ilkesine bağlı olarak yetişmiş ve askerî meslek hayatında bunu başarı ile uygulamış olan Atatürk, kurduğu yeni devletin eğitim programında da disiplini bir temel ilke olarak kabul etmiştir. 1 Kasım 1925’te TBMM’nin açış konuşmasında o, bu ilkenin önemini şöyle açıklar:
Hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi, özellikle öğretim hayatında disiplin, başarının esasıdır. Müdürler ve öğretim heyetleri disiplini sağlamaya ve talebe disipline uymaya mecburdurlar.
Prof. Dr. Kemal AYTAÇ, / TURKISHFORUM- ABDULLAH TÜRER YENER
Yazıları posta kutunda oku