Artık; her gün, birkaç etkinliğin kutlanma günü olarak anılıyor ve kutlanıyor. Üstelik bu seçimleri; ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar resmi olarak belirliyorlar.
İnanmayacaksınız ama…
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2013 yılında, 19 Kasım gününü “Dünya Tuvalet Günü” olarak ilan etti. Güvenli bir şekilde temizliği sağlamak amacı ile resmen kabul edilen günün adı “World Toilet Day-WTD yani Dünya Tuvalet Günü” oldu. Bu kelimenin kökenine ve günümüzde “tuvalet” yerine “yüznumara” adının nereden geldiğine de bakmak gerekir.
Ancak konunun bu kısmına girmeden önce belirtmek gerekir ki; tuvalet ve temizlenme geleneği; TÜRK’lerde, bütün dünyadaki insanlardan önce vardır ve gelişmiştir. Özel olarak ayrılan bir yerde, sürekli olarak akan temiz su ile temizlenme araçları kullanılarak bu işlevin yerine getirilmesi Türklerde asırlar öncesinden gelen bir gelenek halini almıştır.
WESTERN FİLİMLERİNDE
Oysa Amerikan “western filimlerinden” hatırlayacaksınız. Filmin kahramanı olan “kovboy” günler, geceler ve haftalar boyu at sırtında geldikten sonra yerleştiği, otel benzeri bir yerde, odasında bulunan ahşap ve metalden yapılmış bir küvet içine girer, hiç değişmeyen, akmayan ve giderek bulanık ve kirli hale gelen su içinde güya yıkanır. Bu arada, ağzında sigarası, başında şapkası, elinde silahı da bulunmaktadır.
KÜVET SIRASI
Avrupa ve Amerika’da da evlerde de bu suretle yıkanmak ve temizlenmek (!) bir adet halindedir ve üstelik hiç değişmeyen atık su içinde, bütün aile bireyleri; kuvvet ve derecelerine göre aynı suya girerek yıkanmaktadırlar. Küvet içindeki suya önce evin erkeği, sonra yaş ve derecesine göre diğer erkekler, sonra kadınlar ve çocuklar girmektedirler. İyice kirlenen ve içi görünmeyen su içinde, en son giren küçük çocukların kaybolması ve hayatlarını kaybetmeleri yaşanan ve alışılan olaylar dizisi haline gelmiştir.
En son bebekler girdiği için su o derece kirli olurdu ki, yıkanma sonrası dökülen su ile çocukların atıldıkları, kayboldukları da olurdu. Bunu önlemek için bir deyim haline gelen “don’t throw the baby out with the dishes” yani “kirli banyo suyunu dökerken bebeği de atmayın” deyimi yerleşmiş ve kullanılmakta idi.
GENİŞ KENARLI ŞAPKA VE TOPUKLU AYAKKABI
Geniş kenarlı şapka ve yüksek topuklu ayakkabının da çıkış ve kullanılış nedenlerine bakmak yararlı olacaktır. Avrupa’nın Paris ve Londra gibi bir çok kentinde, evlerde tuvalet olmadığı için, bu ihtiyaç lazımlık tarzında oturaklarda giderilmekte ve sonra bunlar pencereden sokağa boşaltılmakta idi. Bu uygulama uzun süre, Kıral’ların yaşadığı saraylarda da yapılmıştır. Sokakdan geçenler, boşaltılan bu maddelerin üzerlerine gelmemesi için “geniş kenarlı şapkalar” takmakta ve ayaklarına bulaşmaması için “yüksek topuklu ayakkabılar” giymekte idiler.
ELÇİLER SÖZ VERİNCE
Geçmiş dönemlerde 1900’lü yıllar öncesinde Osmanlı Türk İmparatorluğuna atanan yüksek dereceli görevli ve elçiler, yaptıkları bu uygulama nedeniyle, kent merkezine alınmamışlar ve belirlenen uzak semtlerde oturmak zorunda bırakılmışlardır. Ne zaman ki, evsel ve vücutsal atıklarını, pencerelerden sokağa atmayacaklarını kesin surette kabul etmeleri ve söz vermeleri üzerine, kent merkezinde yakın yerlerde ikamet etmelerine izin verilmiştir.
TUVALET GİYSİSİ
Tuvalet kelimesinin değişik birkaç kullanış şekli ve kaynağı vardır. Avrupa ve Amerika’da sosyetik bir giysi olan “Tuvalet elbiselerine” bu ismin verilmesinin bir nedeni de, bu elbisenin giyilmesinin ve çıkarılmasının çok zor oluşu, çok zaman alışı ve ancak birkaç kişinin yardımı ile çıkarılabilir ve giyilebilir olmasından kaynaklanmıştır. Uzun süren kokteyl ve resmi toplantılar sırasında ihtiyaçları gelen bayanlar çok zorlanmakta idiler. Buna çözüm olarak elbiselerinin arka kısmına, ufak bir tuvalet-ihtiyaç giderici ve tutucu sabitlenerek monte edilmekte idi. Tuvaletlerin “arka kısmının çok geniş olması” da bundan kaynaklanmaktadır. Esans, parfüm gibi sert koku gidericilerin bulunuş ve kullanışı da bu zorlukların sonucu olmuştur.
Bir takım Asya ve arap toplumlarında, erkek ve kadınların “uzun eteklik” giymeleri de, yolda giderken oturup, eteklerini açarak, etrafa görünmeden, ihtiyaçlarını giderme isteklerinden doğmuştur.
Oysa bizde eskiden beri kullanılan “ayak yolu” tabiri, evin ve yaşam alanının dışında, bir yürüme mesafesi kadar yakın ve ayrı olan tuvalet alanı göstermekte ve temizliğin bir simgesi olmakta idi
YÜZNUMARA
Ama konumuzun başlangıcında değindiğimiz bir diğer kısmına gelirsek; tuvalet yerine şimdilerde kullanılan “yüznumara”adı nereden gelmektedir.
Tuvaletlerin yaygınlaştığı 1800’lü yılların sonunda, Fransa’da toplu yaşam yerlerinde özellikle otellerde tuvalet yapılmaya başlanmıştır. Ancak tuvaletler odalarda değil, koridorlarda kullanılan toplu tuvaletler şeklinde idi. Bu tuvaletlere kapı numarası verilmek istendi. Ortak tuvaletlerin, normal oda numaraları ile karıştırılmaması için, tuvalet kapılarına “00” rakamları konuldu. Rakam olarak “00” ve “100” numaraların yazılış ve okunuşları da birbirine benzemektedir. Rakam olarak “00 “okunuşu, “numarasız” anlamına gelen “sans numero” iken, “100” rakamının okunuşu “cent numero”dur. İşte bu yazılış ve okunuşu karıştıran ve modern tuvaleti Türkiye’ye getiren kişiler, olaya “Fransız kalarak” tuvalete “yüznumara” adını verdiler ve bu yanlışlık böylece yerleşmiş ve kalmışoldu. İşte bu gün, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilerek “Dünya Tuvalet-Yüznumara Günü” olarak kayıtlara geçmiştir.
Bütün bunlara bakınca, asırlardan beri Türklerin temizlik ve asaletine hayran olmamak elde değildir. Bir ferdi-kişisi bulunduğumuz Türk nesli ile gururlanmak hepimizin en doğal hakkıdır.
Avukat Ahmet Erdem AKYÜZ
Bir yanıt yazın