Tele 1 televizyonu, bir milletvekilinin ‘Diyanet İşleri Başkanığı’ kapatılsın demesi üzerine kapatılacakmış.
Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmayabilir, ama başındaki Ali Erbaş’ın defteri kapatılacaktır.
Yaptığı tüm işlemler geçersiz kılınıp, kendisi silinecektir.
Kuşkusuz anayasa ve kurumun kuruluş yasasına aykırı işlemlerinden dolayı cezasını çektikten sonra silinecektir.
Tele 1’e kapatma cezası verecek olan RTÜK de kapatılmayabilir.
Ancak RTÜK’ün başındaki Ebubekir’in defteri kapatılacaktır.
Yaptığı tüm işlemler geçersiz kılınıp, kendisi silinecektir.
Kuşkusuz anayasa ve kurumun kuruluş yasasına aykırı işlemlerinden dolayı cezasını çektikten sonra silinecektir.
Sansür yasası’nı kotaran Adalet Bakanlığı’nın kapatılmasına gerek yoktur.
Ancak Adalet Bakanlığı’nın başındaki Bekir Bozdağ’ın defteri kapatılacaktır.
Yaptığı tüm işlemler geçersiz kılınıp, kendisi silinecektir.
Kuşkusuz anayasa ve bakanlığın kuruluş yasasına aykırı işlemlerinden dolayı cezasını çektikten sonra silinecektir.
Emniyet ve Jandarma’nın başındaki Süleyman Soylu’nun defteri kapatılacaktır.
Yaptığı tüm işlemler geçersiz kılınıp, kendisi silinecektir.
Kuşkusuz anayasa ve bakanlığın kuruluş yasasına aykırı işlemlerinden dolayı cezasını çektikten sonra silinecektir.
Cumhurbaşkanlığı makamı korunacaktır.
Ancak kendisini Devlet Başkanı değil ama Devlet’in sahibi olarak gören Dr Recep’in defteri kapatılacaktır.
Yaptığı tüm işlemler geçersiz kılınıp, kendisi silinecektir.
Kuşkusuz anayasa ve cumhurbaşkanlığı yasasına aykırı işlemlerinden dolayı cezasını çektikten sonra silinecektir.
Tele 1 televizyonu kapatılacakmış.
Kapatılabilir mi, evet kapatılabilir.
Herhangi bir siyasal parti de kapatılabilir.
Dernekler kapatılabilir ve ilah.
Topu topu şurada 7-8 ay var.
Demek ki, bugünkü ‘kapatma’lara onay verenlerin kapatılmalarına, yani yaptıkları tüm işlemlerin geçersiz kılınıp, faillerinin defterlerinin dürülmesine en çok sekiz ay kaldı.
Ki bu sürecin sekiz aydan önce sonuçlanmayacağının garantisi de yoktur.
İran’a bakın demiyorum.
İran’dan öncesi de olabilir.
Ben bu ‘tarikat/mafya düzeni’nin ‘iç savaş’ çıkarmadan gitmeyeceğine inananlardanım.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa’nın ‘yumuşak iniş’ olması için gösterdikleri çabayı da destekliyorum.
Ne var ki, evdeki hesap çoğu kez pazardaki duruma uymayabilir.
Demem o ki, bu Altılı Masa ya da benzeri bir girişimin ‘yumuşak iniş’i becerememesi durumda, bu ‘tarikat/mafya’ düzeninin süreceğini umanlara ise sadece acıyabilirim.
Değil gaz/döviz, silah/pusat, dua/hayrat, gökten inecek herhangi bir kuvvet bile bu ‘düzen’i sürdürmeye yetmeyecektir.
Eğer bir ‘toplum’ var ise ve eğer bir ‘toplumbilim’ var ise, böyle.
Yok eğer bir ‘toplum’, bu denli alçaklık ve namussuzluğu sindirebilecek duruma düşmüşse, toplumbilim ne yapsın?
‘Mal bozuksa malmüdürü ne yapsın’ diye bir sözümüz de var, değil mi ama?
Bir yanıt yazın