Site icon Turkish Forum

BAY KEMAL AMERİKADA NE ARIYOR? 

BAY KEMAL AMERİKADA NE ARIYOR?  

BİLİMSEL- TEKNOLOJİK DEVRİMLER SÜRECİ(1)…  

Dr.Noyan UMRUK 

Biliyorsunuz devrim, bir toplumun yaşamını ve geleceğini belirleyen kurumların, başta siyasi erk olmak üzere hızlıca, radikal biçimde ve giderek günün zaman, zemin boyutlarını aşarak, adeta yeni bir çağ, zaman, zemin boyutları yaratarak değiştirilmesi anlamına gelen adeta sihirli bir sözcük…  

Bazen Fransız ve Sovyet devrimleri gibi aşağıdan yukarı doğru, ekonomi ve üretim biçimi gibi altyapısal koşullara yanıt vermeyen üstyapısal koşullara kitlesel ve güçlü sınıfsal tepkimeden sosyal patlamalar sonucu yeni kültürler ve yapılanmalar yaratarak,  bazen de mazlum ülkelerde antiemperyalist kurtuluş savaşları sonucu asker, aydın aydınlanmacı grupların öncülüğünde yukarıdan aşağıya gerçekleşiveriyor… Tıpkı Türk devrimi ve hatta Küba devrimi gibi…    

Bir de üretim biçimi devrimleri var… Altyapısal, ekonomik yapıyı çoğu zaman evrimsel bir süreç sonunda değiştiren devrimler… Üretim biçimi devrimlerine koşut sosyo-kültürel bir evrim süreci işletilemezse o zaman siyasi erk ve kurumları kökten değiştiren sosyal patlama şeklindeki devrimler kaçınılmaz oluyor… Tipik örnek Fransız devrimi…  

İnsanlığın yaşadığı üretim biçimi devrimleri şöylece özetlenebilir: 

Tarım Devrimi: 

Avcılık-Toplayıcılık döneminin ardından M.Ö.10 binlerde insanın ilk kez yerleşik yaşama geçerek, tarım yapmaya ve hayvan yetiştirmeye başladığını, sadece tüketen varlık olmaktan üretici varlık olaya geçtiğini görüyoruz… Çatalhöyük ve Hacılardaki kalıntılar, insanların buralarda yerleşik düzene geçtiklerini bitkileri tarımsal üretim ve hayvanları evcilleştirerek hayvancılık yapmaya başladıklarını gösteriyor. İnsanın, tüketicilikten üreticiliğe geçişi çok büyük bir ekonomik devrimdir… 

Ardı Ardına Sanayi Devrimleri Süreci: 

18nci yy.ın hemen başlarında buhar enerjisinin keşfedilmesi ve bu enerji türünden üretim sürecinde yararlanılmasına yönelik makine ve teçhizatın geliştirilmesi ve dokuma tezgâhlarında kullanılmasıyla üretim sürecinde çeşitli aşamaları tamamlayacak biçimde birbiriyle bütünleşmiş bir düzene geçilmesi birinci sanayi devrimi olarak kabul ediliyor. Tekstil sanayiinde başlayan bu değişim başta kimya sanayii olmak üzere diğer sanayi dallarına hızla yayıldı. Demiryolu ağının yaygınlaşması bu devrimin yaygınlaşmasına yol açtı. 

İkinci sanayi devrimi ise üretim sistemlerinde elektriğin kullanılması ve elektrik gücünün montaj hatlarına, üretim tezgâhlarında yoğun kullanımı ile ortaya çıktı. Yeni sistemin asıl uygulanışı Ford Motor Fabrikalarında kurulan seri üretim hatlarıyla oldu. Ford Motor Fabrikalarının otomobil üretiminde uyguladığı bu sistem, üretim ölçeğinin büyütülebilmesine ve dolayısıyla maliyetlerin ve fiyatların ucuzlamasına yol açtı. Bu fabrikalarda uygulanan teknikler Fordizm, Taylorizm,  Fayolizm gibi üretim yönetim modellerinin gelişmesine yol açtı. Bu devrimin yarattığı ekonomik verimliliğin yaygınlaşmasında karayolu ağının yaygınlaşması önemli rol oynadı. İkinci sanayi devrimi üretimin makineleşerek seri üretime geçilmesi ve üretilen malların demiryolunun yanı sıra karayolu ağıyla da tüketim merkezlerine ulaştırılması olarak tanımlanıyor. 

1970’lere girerken algılayıcılardan alınan bilgiyi, bir program çerçevesinde üretim sürecine aktaran mikro işlem tabanlı programlanabilir mantık devresi geliştirildi. Ve bu sistemin üretim sistemlerine uygulanmasıyla üretim sisteminin otomasyonu mümkün oldu. Bu gelişme üretime emeğin katkısını düşürerek muhtemel hataları minimize etti. Bu dönemde bilgisayar kullanımı, akıllı telefonlar, internetin yaygınlaşması üretimi her yönüyle geniş biçimde etkiledi ve biçimlendirdi. İletişim, ulaşım ve hizmetler sektöründeki gelişmelerle, ticaret ve endüstri küreselleşti. Üretimin otomasyonunu sağlayan Üçüncü sanayi Devrimi’nin- dijital devrimin yarattığı en önemli sorun, üretimde insan emeğinin açığa çıkması, bu devrimi yoğun yaşayan ülkelerde çalışma saatlerinin düşürülmesi, emeğin yeni mesleklere, özellikle hizmetler sektörüne kaydırılmasıyla giderilmeye çalışıldı, çalışılıyor… 

Görülüyor ki; üretim biçimleri devrimleri- bilimsel teknolojik devrimler gittikçe hızlanıyor, periyodları daralıyor…  Tarım devrimi ile ilk sanayi devrimi arasındaki periyod 12 bin yıl iken… Birinci ve İkinci sanayi devrimleri arasındaki süre 80 yıl… İkinci üçüncü arası 120 yıl, üçüncü ile girmekte olduğumuz Dördüncü Sanayi devrimi arasında ise sadece 70 yıl. (2)  

Ve de birbirini izleyen her bir sanayi devriminde insan emeğine olan ihtiyaç ciddi biçimde azalıyor…  

Dördüncü Sanayi Devriminin Eşiğindeki Dünya: Endüstri 4.0 

BAY KEMAL AMERİKADA NE ARIYOR?   - sanayi devrimi

Dünya, bugün, Hannover 2011 Fuarında Almanların ortaya attığı Endüstri 4.0 başlığı ile tanımlanan yeni bir sanayi devrimini konuşuyor.    

Küreselleşme en açık etkisini iki alanda gösterdi:  

(1) Sermaye akımlarının serbestleşmesi sonucu olarak sermaye, en çok para kazanabileceği alanlara ve yerlere koştu…  

(2) Üretimin yer değiştirebilmesi sonucu olarak sermaye, üretimi en ucuza gerçekleştirilebileceği yerlere kaydırıldı. Üretimin en ucuza yapılabileceği yerler, ucuz emek ve sağlanan vergi kolaylıkları nedeniyle başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkeleriydi.  

1980’lerden başlayarak ABD ve Avrupa sermayesi üretim merkezlerini bu ülkelere kaydırdılar. Çin ve diğer Uzakdoğu ülkeleri bir süre Amerikalı ve Avrupalı firmaların üretim üssü olarak çalıştı.  

Ne var ki artık bu ülkeler bu ürünleri kendileri de yapmaya yöneldiler. Çin, G.Kore başta olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri, yavaş yavaş başkaları için üretim yapmaktan çıkmaya ve kendi markaları altında üretim yapmaya başladılar. Bugün yalnızca Çin, Kore mallarını satan çok sayıda internet satış sitesi var. 

Almanya, bu durumda Doğu’nun Batı’yı geçtiğini, rekabet üstünlüğünü kaybedildiğini ve aranın hızla açılmakta olduğunu görerek 2011’de Hannover Fuarında Endüstri 4.0’ı gündeme getirdi. 

Endüstri 4.0; asıl olarak imalat sanayinde bilgisayarlaşmanın en üst düzeye çıkarılması ve insan emeği yerine robot kullanımını dolayısıyla üretimin mümkün olan en yüksek teknolojiyle donatılmasını hedefleyerek emeğin iyice minimize edilmesi, hataların sıfırlanması, üretimde hızlandırılması ve esnekliğini öngören bir yaklaşım  

Bu amaçlara ulaşıldığında Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinin ucuz emekle elde ettikleri rekabet üstünlüğü ortadan kalkacak. Üreticiyle tüketicinin iletişimi çok daha kolay olacak. Örneğin basitçe evinin şekline göre beyaz eşya isteyen tüketiciye, aşağı yukarı aynı fiyat kalıpları içinde kalınarak, özel üretim yapılması mümkün olacak. Üretim hızlanacak ve bu yolla siparişin beklenme süresi son derecede azalacak. 

Sanayi devriminin Osmanlı üzerindeki etkileri: 

Nüfusu ve doğal zenginlikleriyle Osmanlı Devleti Avrupa malları için önemli bir pazar niteliği taşıyordu. Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa’da ortaya çıkan arz fazlası üretim, kapitülasyonların da varlığından yararlanarak Osmanlı pazarlarını istila etmeye başladı. Sanayi devriminin yarattığı bu gelişmeden olumsuz yönde etkilenmemek için Osmanlı Devleti’nin gümrük vergilerini artırması ve Avrupa mallarına karşı yerli sanayiyi koruması gerekiyordu. Ne var ki kapitülasyonlar ve çeşitli antlaşmalar bu konuda adım atabilmek için önemli bir engel oluşturuyordu. Dolayısıyla sanayi devrimi, Osmanlı Devletini ve sanayisini olumsuz yönde etkiledi. 

İngilizler mevcut haklarla yetinmediler Osmanlı Devleti’nin uyguladığı ticaret yasaklarını kaldırtmak için çeşitli baskılar uygulamaya başladılar. Bu çabaları 1838 Ticaret Antlaşmasıyla sonuçlandı. Serbest ticaret hakkını elde eden İngilizler, Osmanlı pazarlarına mallarını rahatça soktular. Bu antlaşma daha sonra Avrupalı devletlere de yaygınlaştı ve Osmanlı devleti bir yarı sömürge konumuna geldi. 

Sanayi devrimleri süreci ve Türkiye: 

Aydınlanma sürecinden geçememiş, fütühata dayanan artı değere el koyma dönemini aşamamış olan Osmanlı’nın sanayi devrimlerini algılaması zaten beklenemezdi… Zaten bırakın algılamayı dünyayı sarsan bu süreçlere trene bakar gibi bakıldı…    

Türkiye, ancak Atatürk devrimleriyle yaşadığı aydınlanma süreci ve Cumhuriyetle birlikte bu süreçleri kendi çok kısıtlı imkanlarıyla yakalamaya çalıştı. Cumhuriyet, ilk yıllarında kamu iktisadi teşebbüsleri, üç beyazlar(un, şeker, dokuma), üç siyahlar(çimento, demir-çelik) sınırlı sanayi kalkınma planları ve demiryolları  atılımlarıyla tüm yurt sathına yaydığı sosyal fabrikalarla süreci kenarından köşesinden yakalamaya çalıştı…Sanayileşme hareketi sonraki yıllarda özel kesime de yayılarak ve hızlanarak ilerledi. Türkiye,sadece  bir tarım ekonomisi olma konumundan sanayi ve ticaret ekonomisi olma konumuna geçti. Günümüzde Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin yüzde 80’i sanayi ürünü olmakla birlikte bu ürünlerin hala yalnızca yüzde 3’ü yüksek teknoloji içeren mallardan oluşuyor.  

Bugün Türkiye’nin ikinci ile üçüncü sanayi devrim süreçleri arasında bir yerde olduğu biliniyor; ancak üçüncü sanayi devrimini-dijital devrimi büyük ölçüde tüketici yığınlar boyutunda yakalamış durumda görünüyor…    

Endüstri 4.0 eşiğinde Türkiye 

Türkiye, kaçırılan treni, sanayi devrimini zar zor Cumhuriyet ile yakalayarak tren kaçırmanın maliyetini bir ölçüde düşürmüş oldu; ama Endüstri 4.0 diye adlandırılan yeni devrimi kaçırmanın maliyeti çok yüksek olacak…  

Türkiye açısından bu bilim ve bilgi devriminin dalgalarına hazırlanmak gerekiyor. Bu hazırlığın yolu eğitimde radikal bir dönüşümden geçiyor… 

Bunun için; 

* Çok basitçe ünlü Çin darbımeseli “Bana balık verme; balık tutmayı öğret” Montessori pedagojisinde “Kendim yapabilmem için bana yardım et…”ilkesine göre yapılandırılmış bir çocuk eğitimine,(2) 

*Her köşe başında mantar gibi patlayan İmam-Hatip liseleri yerine, Köy enstitüleri deneyimimizi çağın koşullarına göre yapılandıracak sınai kesimle entegre edilmiş, bütünleştirilmiş bilim-teknik meslek liselerine, 

*Üniversite öğreniminde, seçilmiş sektörlerde uluslararası rekabet gücü sağlayabilen bir bilimsel-teknolojik-innovatif düzey oluşturabilecek bir dönüşüme, 

*Eğitim ve öğrenimin, sanayide yoğun robot kullanımı ile ortaya çıkacak ciddi işsizlik patlamasına karşı hizmetler ve tarım sektörlerine meslek kaymalarını karşılayacak şekilde bir ciddi planlama örgüt ve faaliyetine, 

Ve de bütün bunları yapabilmek için başımızı inşaat sektörü, kent arazi spekülasyonu ve rantlarına dayanan sözde ekonomik büyüme anlayışından kaldırıp, dünyaya bakmamız gerekiyor.  

Ortasında şaşkın duruma düştüğümüz çoğu zaman gereksiz olan yaşamakta olduğumuz bu gümbürtülü dönemde, dileriz bu devrim de karambole gitmez… Türkiye’nin, bir kez daha treni kaçırma olgusunun son derece olumsuz etkilerini yaşamaması, bu kez çok ağır olacak bir maliyetle karşı karşıya kalmaması için ve binlerce yıl önce bu topraklarda başlamış olan tarım devriminde bugün yaşanan güncellenmeyi yakalayabilmesi için, eğitimde mutlak surette bilim ve teknolojiye yönelik ciddi biçimde planlanmış reforma gitmesi gerekiyor…  

Bugün için Türkiye’nin önündeki en önemli, hayati yapısal reform bu… Sorgulayan, araştıran, analiz yapabilen, yaratıcı bir kuşak yetiştirmek için yeterince geç kaldık… Artık kaybedilecek tek bir saniyemiz bile yok… 

(1)UMRUK, Noyan, “Bilimsel ve Teknolojik Sürecin İşgücü Maliyetleri, Prodüktivitesi ve Türkiye’nin Ekonomik Büyümesi Üzerindeki Etkisi” Doktora Tezi, A.Ü.SBF. 1987 

(2)http://www.abcgazetesi.com/montessori-egitim-yontemi-ve-cocuklarimiz-8331yy.htm 

Exit mobile version