Bu gün 4 Ekim 2022: Çağdaşlaşmanın yolunu açan “Yurttaşlar Yasası”nın 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden buyana 100 yıl geçmiş. Yasa ile ilgili haber 5 Ekimde 1926 Milliyet gazetesinde: “Türkiye dün medeni ve içtimai inkılabını fiilen yaptı ve medeni kanunun tatbikatına başlandı. Bundan sonra, ne bir saniyelik sinirin verdiği cinnet nöbetiyle ” benden boşsun” demekle karı boşanabilecek, ne de aile işlerimiz sarığın tasallutu altında kalabilecektir. Şimdi her Türk kayıtsız şartsız kendi medeni hakkına sahiptir.” şeklinde yer alır. Yasa tasarı gerekçesi Lahey (La Haye) Adalet Divanı’da Bozkurt-Lotus davasında Türk heyeti başında olan Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt tarafından yazılır.
Gerekçede, “Türkiye halkı, adaletin uygulanmasında kuralsızlık ve sürekli kargaşa karşısındadır. Halkın kaderi belli ve yerleşmiş bir adalet esasına değil, raslantı ve talihe bağlı, birbiriyle çelişkili ortaçağ dinsel hukukun kurallarına bağlı bulunmaktadır. Cumhuriyet, Türk adaletinin bu karışıklıktan, yokluktan ve pek ilkel durumdan kurtarılmasını devrimin ve yüzyılımız uygarlığının gereklerine uyan yeni bir Türk Medenî Kanunu’nun hızla vücuda getirilmesini ve uygulamaya konulmasını zorunlu kılmıştır” denmektedir.
*Tasarı, kısa bir görüşmeden sonra, 17 Şubat 1926’da kabul edilir.
* 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanır.
* 6 ay sonra, 4 Ekim 1926’de yürürlüğe girer.
* Anılan yasayı, devamı niteliğinde görülen Borçlar Yasası izler. Aynı komisyon, İsviçre Borçlar Yasası’nı Türkçe’ye çevirip ve tasarı haline getirilir ve 22 Nisan 1926’da kabul edilerek 8 Mayıs 1926 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanır.
Medeni Kanun ile aynı tarihte yürürlüğe girer.
İslam Hukuku üzerine çalışmalar yapan Fransız hukukçu Kont Ostrorog’a göre de, Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa hukukunun kabulü, Ortadoğu tarihinde, İslam Dininin kabulünden bu yana en önemli olaylardan biridir.
***
Yurttaşlar (Medeni) Yasasının 100.yılında Ülke Toplumsal Yaşamına Bakış:
* 2011 yılında ilk evliliğinde hem resmi hem de dini nikahla evlenenlerin oranı %93,7 iken sadece resmi nikahla evlenenlerin oranı %3,3 ve sadece dini nikahla evlenenlerin oranı %3’tür
( https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Aile-2012-13662 )
* Türkiye’de çocuk evliliğine ilişkin 2018 Türkiye raporuna göre, son 10 yılda toplam 482.908 kız evlendi.
* “Türkiye’de kadınların yüzde 26’sı 18 yaşından önce evliydi. Yüzde onu 18 yaşından önce doğum yaptı.
* Son altı yılda 142.298 adet reşit olmayan anne kaydedilmiştir.
* Bu çocukların çoğu dini törenlerle evlendi.
* 2002 yılından bu yan a toplam 440.000 reşit olmayan kız doğum yapmıştır.
* Cinsel istismara maruz kaldıktan sonra doğum yapan 15 yaşın altındaki kadın sayısı 15.937 olarak kaydedildi.”
*Türkiye’deki tüm evliliklerin üçte biri çocuk evlilikleridir ve kadınların üçte biri 18 yaşının altında evlenmektedir.(https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_%C3%A7ocuk_evlili%C4%9Fi )
***
(1) Lahey (La Haye)Adalet Divanı’da Bozkurt-Lotus davasında Türkiye’yi dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey temsil etmiştir. Mahmut Esat Bey anılarında şöyle demektedir:
Birgün Atatürk beni nezdlerine çağırdılar. Meseleyi bir daha izah etmemi istediler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım:
-Paşam, La Haye Adalet Divanına gidelim. Kimin haklı olduğu orada meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim. Müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete bir daha dönmem. Fakat kazanacağız. Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız. Bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürmek cesaretini verecektir. Halbuki La Haye Divanı’na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil bilakis büyük şereftir.
Bu sözler üzerine Atatürk bana :
-Güle güle git. Kazanacaksın. Kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır, dedi”.
Soyadı Kanunu çıkınca bu davadan dolayı Mahmut Esat Bey’e Bozkurt soyadı Atatürk tarafından verilmiştir.
Bozkurt – Lotus davası Uluslararası Hukuk kitaplarında başlangıç dava olarak ele alınmaktadır. Çünkü, uluslararası hukukun egemen devletlerarası ilişkileri düzenlediği, örf ve adet hukukunun oluşumu, devletlerin yargı yetkileri gibi birçok konuya açıklık getirmiştir. Türkiye’nin kaldırılması için büyük mücadeleler verdiği kapitülasyonları yeniden gündeme getirmek isteyen Batıya bu imkan tamamen kapatılmıştır. O dönemden beri delinmeye çalışılan “Türkiye’nin Tapusu” olan Lozan Anlaşmalarının hukuki gücü de tescil edilmiştir. (türkiye cumhuriyeti ile fransa arasındaki bozkurt – lotus davası -prof. dr. enver bozkurt)
Lahey Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927’de, Türkiye’nin hukuka aykırı davranmadığına karar verir. Bu kararla birlikte ”Geminin adı ve Türk milletinin milli simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olmasından ötürü”, Türk heyetine, Atatürk’e verilmek üzere tunçtan bir Bozkurt heykeli armağan edilir. Bu davadan dolayı, dönemin adalet bakanı Mahmut Esat’a, Atatürk tarafından Bozkurt soyadı verilmiştir.