Dünyada soy birliği olmayan milletler bir araya geliyor. Ekonomik stratejik iş birliği yapıp güç oluşturmaya çalışıyor. Ortak askeri birlikler oluşturuyor. Bir birinin dinine rengine hatta ırkına bile bakmıyor. Soy birliği olan biz Türklerin bir araya gelememesi çok düşündürücü değil mi?
Birinci dünya savaşı sonrası soydaşlarımızın çoğu S.S.C.B. ne katılmak zorunda kaldı. Dağılınca bağımsızlığını ilan edenlerle bari bir birlik oluşturamadık.
Başka ülkelerde özer olanlar var. Başka ülkelerde oranın vatandaşı olanlar var. Hatta bizim Türk saymamaya çalıştığımız ama onların kendilerine Türk ulusuyuz dediği ülkeler var. Bu konu o kadar geniş bir konu ki bir kitap olur. Bu konuyu bir kenara bırakıp asıl konumuza geçelim.
İnternet ve sosyal mecralar biz gençlerin soydaşlarımız ile arkadaş olma imkânı verdi. Bir birimizin elini uzak mesafelerden de olsa tutabiliyoruz. YouTube yayınlarımız ile bir birimizi tanıyor düşüncelerimizi bir birimize aktarıyoruz. Başkaca sosyal mecralar sayesinde Türk kardeşlerimizle iletişim içindeyiz. Bu sayede onlar bizim biz onların düşüncelerinden haberdar oluyoruz.
Türk birliği konusunda Kazakistanlı soydaşlarımızın endişe ettiği konular olsa gerek. Başkan kim olacak? Hangi dine mensup olacağız? Türkiye Kazakistan topraklarına yerleşecek mi?
Belki başka ülkelerinde böyle kafasında sorular olabilir. Biz bu konuya bir açıklık getirmemiz gerekir.
Böyle bir birlik kurunca her ülkenin başkanı kendi ülkesinin başkanı olmakla sınırlıdır. Birliğin bir parlamentosu olur. Ortak bir kararla başkan ve parlamento nasıl oluşturulacağı belirlenir. Başkanlık her yıl bir ülkenin dönem başkanlığı şeklinde olabilir.
Din konusunda biz Türkiye olarak 10 Nisan 1928’deki değişiklikle herkesi istediği dine inanma özgürlüğünü verdik. Kimse kimseyi bir dine zorlayamaz. Herkes bir başkasının inancına saygılıdır.
Türkiye Türklerinin başka Türk topraklarında gözü yoktur.