11.03.2003 tarihinde AB Komisyonu; Bakanlar Kurulu ve AP’ye sunduğu 27 sahifelik raporunda Türkiye’den çok küçük bir yerde bahsetmektedir. O da Gümrük Birliğini kabul etme enayiliğimize atıf yapılmakta. Buna karşılık Ermenistan, Azarbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldaviyen, Tacıkistan, Türkmenistan, Ukranya, Uzbekistan, Mısır, Cezayir, İsrael, Ürdün, Lübnan, Fas, Filistin ( Devlet olarak tanınmıyor buna rağmen avrupalılar devlet olarak işleme sokmuşlar), Suriye, Tunus, Rusya vb. gibi ülkeler AB’nin komşusu sayılmaktadır. Magrip ülkeleride dahil birçoğu ile asosyasyon anlaşması bile mevcuttur. Sn. Gül’ü Nisan 2003’te gönderdiğim bir iletide, Haziran 2003’te Selanik’te AB’ye girecek olan 10 yeni üyenin üyeliklerine ülke olarak imza veririr isek, telafisi mümkün olmayan bir yola gireriz. 50. Yıl münasebetiyle Berlin’e davet edilmeyen Sn. Gül neden hayıflanmıştır?
Son on yılda verdiğimiz 250 milyar dolarlık Gümrük Vergisi açığı yetmezmiş gibi önümüzdeki birkaç yıl içerisinde “Pan” ifadeler ile herhalde Dünya İflas Masasına ülkemizin iflas ettiğini bildirmek zorunda kalacağız (buna zorlanmaktayız ).
Resmi Gazetede yayımlanan metinde yer alan Pan Avrupa kelimelerinin ifade ettiği mananın niteliği şüphesiz açıklamaya muhtaçtır. Zira birazdan küçük bir bölümünü anlatacağım Pan Avrupa düşüncesine yaratanlar “Wladiwostok’tan – San Fransisco’ya kadar” ( Ural’dan – Atlantiğe kadar ) bir alanı Pan Avrupa bölgesi olarak kabul etmişlerdir.
Ve yine Gümrük Birliği esaslarının uygulamasına yönelik kararda yer alan Pan Avrupa sözcüklerinin kaynağı ve güttüğü gaye hakkındaki bilgileri sunmadan evvel eski Adalet Bakanımızı Sn, Çiçek, Kayseri’de yapılan bir toplantı çıkışında TCK’nun 301. maddesi çerçevesinde sorulan sorulara AB’cilere yollama yaparak, ağızlarda sakız haline dönüşen “biz yasalarımızı AB istediği için değil, halkımızın ihtiyacı olduğu için değiştiriyoruz” tekerleremesine ve “AB’nin yapmakta olduğu haksız ve ahlaksız dayatmalarına” karşı çıkanlara yapılan sataşmaya, eski Meclis Başkanımız Sn. Arınç ve Sayın Cumhurbaşkanı Sezer konuşmalarıyla – AB’nin tutumlarına karşı – gerekeken cevabı verdiğini düşünüyorum. Polimik gibi algılanacak olsada, Sn. Çiçek’in bir takım sataşmalara müracaat etmesi hem hoş değil, hemde biz yasalarımızı AB istediği için değil, halkımızın ihtiyacı olduğu için değiştiriyoruz ifadesi doğru değildir. Eski Bakanın bu sözlerini yine eski bir bakan ve şimdiki TBMM Başkanı Sn. Toptan; 30.01.2007 tarihinde Yavuz Donat’ın köşesinde AB’ye gönderdiği şu mesaj ile tekzip etmektedir:
- Biz 301’e bu şekli verirken siz de vardınız. İtirazınız olmadı… Sadece cezalar yüksek dediniz, indirdik.
- Bugün kalkmasını istediğiniz hükümler, AB’yi ilk kuran ülkelerde de var… Hatta bazıları, bizim 6 ay ceza verdiğimiz suçlara 1-2 yıl ceza veriyorlar.
Bilindiği üzere bu gelişmeler yaşandıktan sonra 301’inci madde tekrar değişikliğe uğramış ve tüm uluslararası sözleşmelerde insan onuru, dolayısıyle bir milletin onurunu aşağılamak, sıradan bir davranış haline dönüştürülmüştür. Şüphesiz tüm bunlar belirli bir programın uygulanmasından başka bir şey değil.
Kaldıki yasaları kendilerinin hazırladıkları intibaı verme çabalarıda doğru değildir. Tusiad Başkanı Tuncay Özilhan başkanlık görevini bıraktığı esnada, Adalet Bakanlığınıda ziyaret etmiş ve ekranlar önünde Sn. Çiçek, yasa hazırlanmasında Tusiad’ın katkılarına teşekkür etmiş ve yine ekranların önünde, Sn. Özilhan’ın elinden yeni bir yasa metnini teslim almıştır. Şimdiki Adalet Bakanımız Sn. Şahin’in AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri O. Rehn’e sunduğu “ Yargı reformu strateji taslağı”nın ülkemizdeki kurumlara hiç göstermeksizin AB’ye teslim etmesi, şüphesiz üzerine fazlaca düşünülmesi gereken bir husustur.
devam edecek…