KAZANACAK ADAY !
Şu bizim ‘Altılı Masa’nın hâlâ ‘kazanacak aday’ diye boşa zaman harcadığını gördükçe inanın benim umutlarım tükenmeye yüz tuttu diyebilirim.
Yok efendim ‘ortak aday’ımızı ‘günü geldiğinde’ açıklayacağız falan…
Neredeyse yılı aştı, ‘Altılı Masa’ her aybaşı, kadınların ‘gün’ü gibi gün toplantısı yapıyorlar.
Sonra efendim öyle güzel metin yazmışlar ki, kim olsa altına imza atar diyorlar.
Yahu en karmaşık ‘koalisyon programı’ olsa, onbeş günde, bilemediniz bir ayda yazılmaz mı?
‘Devlet’i yeniden kuracaksınız; tamam da bu kağıt kalemle olmuyorki.
Devleti yeniden kuracaksınız, öncelikle ‘Devlet Başkanı’nınızı belirlemek durumunda değil misiniz?
Biz her şeyi kağıda/kaleme dökelim, sonra ‘ortak aday’ımızı açıklarız yaklaşımı, bu ‘iş’in önünde sonunda bir çıngarla ‘bu iş buraya kadarmış’ sonucuna varacaktır.
Değil mi ki, beşli çete sözleşmelerinin ‘yeniden değerlemesi’ için İYİ Parti’nin hukukçusu, ‘efendim uluslararası hukuka saygılıyız’ teranesini ileri sürmüş idi.
Daha onlarca ve hatta yüzlerce konuda böylesi ‘kılçık’ gerekçe üretilebilir.
Örnek olsun; Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Halk Düşmanı’ diye nitelediği kesimlere bizim ‘Altılı Masa’nın, ‘demokrat kılkuyrukları’ yürekten katılamakta mıdırlar?
Hiç sanmıyorum.
Onlar için bu bal gibi taş gibi ‘düşman’lar ‘sayın bilmemkimler’dir.
Oysa yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle, toplumun tüm kesimleriyle ‘helalleşilebilir’; ama bugünkü savcı ve yargıçların gerek korku ve gerekse ‘satılmış’ (evet evet satılmış) olmaları nedeniyle açılamayan ‘dava’lar açıldığında, hukukun üstünlüğünü uygulayacak mahkemelerde ‘nice halk düşmanı’nın hüküm giyebileceğine adım kadar eminim.
Demek ki halihazırda potansiyel ‘halk düşmanları’ vardır ve bunu görmezden gelmek sadece ‘halk dalkavukluğu’ yapmak değil, gerçekten ‘dalkavuk’ olmakla birdir.
‘Hukukun üstünlüğü’nü salt hamaset yapmak için dillendiren değil ama içselleştiren ve kendi çapında yaşayan herhangi bir ‘yurttaş’, Dr Recep’in gerçekte ‘Cumhurbaşkanı’ seçilmediğini bilir.
Tam da bu nedenle 2017 Referandumu sonrasında bu herif benim cumhurbaşkanım değil, olamaz demiştim.
Hem de yurtdışında yayın yapan radyolarda…
Daha sonra Sami Selçuk bu referandumun ‘yok hükmünde’ olduğuna ilişkin kitap bile yazdı.
Yani hukukun en ‘yüksek’ ve ‘üstün’ olduğu bir noktadan, bu halkoylamasının geçersiz olduğunu haykırmış oldu.
Peki sonuç ne oldu?
Kimse kılını kıpırdatmadığı için, ‘Devlet’in en kılcal damarlarına değin bu ‘hukuksuzluk’, bu ‘alçaklık’ ve bu ‘namussuzluk’ yayılmış oldu.
Örneğin daha dün, ‘Devlet’in bürokratı, kafayı çektiği bir meyhanede şarkıcı istediği şarkıyı söylemedi diye vurup öldürdü.
Bu olay ‘kişisel’ bir olay değildir, AKP’li olmanın getirdiği bir ruhsal durumdur.
Ki, toplumun tüm kesimlerine yayılmış bir virüs gibidir.
Bundan daha somut bir ‘halk düşmanlığı’ olabilir mi?
‘Devlet’ yani bugünkü AKP’nin, en safından en uyanığına değin tüm AKP’lilerin içinde gizli bir ‘düşmanlık’ var ki, tersini söylemek ancak aptallık düzeyinde saflık gerektirir.
Sözü uzatmadan konumuza dönersek, diyeceğim o ki, yarından tezi yok, ‘Altılı Masa’ Kemal Kılıçdaroğlu’nu bizim ‘Cumhurbaşkanımız’ diye onaylayıp, masadaki çalışmalarını da öylece yürütmelidiriler.
Ancak ondan sonradır ki bu masanın gerçekten ‘halkın çıkarları’nı kendi ‘parti çıkarları’nın önüne ve üstüne koydukları anlaşılabilecektir.
Başka bir ‘ortak aday’ olamaz mı diye sorulacak olursa; yanıtım ‘niye olsun?’ olacaktır.
Her ağzınızı açtığınızda, ‘efendi adam’dır, ‘kibar adamdır’, ‘Devleti bilir’, ‘maliyeyi bilir’, ‘bürokrasiyi bilir’, dahası ‘hak ve hukuku bilir’ diyeceksiniz, sonra bakalım masadan nasıl bir ‘ortak aday’ çıkacak diye ipe un serceksiniz.
Söylemeye dilim varmıyor ama, yahu sizin derdiniz ‘halk düşmanları’ndan hesap sorulmaması mıdır yoksa?
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun en iyi bildiği ‘hesap sorulması’dır.
Adamın mesleği ‘Hesap Uzmanlığı’.
AKP’nin en ‘Dişli’lilerinin dişini nasıl çektiğini, deve dişi politikacılarından Fırat’ı nasıl kumlara serdiğini de mi unuttunuz?
Derdiniz ne, açıkca söyleyin de, bari zaman varken çaresine bakılabilsin.