“DUALARIM RUMLARIN ÜZERİNE OLSUN”
HÜSEYİN MÜMTAZ
Falih Rıfkı Atay, “BATIŞ YILLARI” (Pozitif Yayınları. 2011) adlı eserinin 74’üncü sayfasında şöyle söylemektedir;
“Edirne düştükten sonra, Londra’daki büyükelçiler konferansının bize acımasından başka ne bekleyebilirdik? Kaldı ki daha şimdiden elde kalanların, Anadolu topraklarının kaygısındaydık.
Son elli yıl içinde büyük karanlıklarımıza talih üç defa ışık vermiştir: Biri Balkan devletlerinin aralarında anlaşamayarak Bulgaristan’a harp açmalarıdır. Trakya’yı böyle kazandık. İkincisi Birinci Dünya Savaşı’nda Bolşevik İhtilali olduğu için İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika’nın harbi Rusya’sız kazanmalarıdır. İstanbul’u böyle kurtarabildik. Üçüncüsü de 1918 de tıpkı 1913’te olduğu gibi, ellerimiz kollarımız bağlı, büyük devletlere kendimizi teslim etmişken ve bir tek Türkün ağzında ‘istiklal’ sözü yokken, yolumuz üstüne Mustafa Kemal gibi bir kurtarıcı düşmesidir”.
Ben buna bir dördüncüyü eklemek istiyorum.
2004 yılında BM Genel Sekreteri Kofi Annan, yılların bitiremediği Kıbrıs meselesini çözerek tarihe geçmeye niyetlenmiş ve kendi adıyla anılan, “boşlukları” keyfince doldurmasına izin verilen bir planla ortaya çıkmıştı.
Bu “ANNAN PLANI”na; “son Türk Devletini kuran” DENKTAŞ, zamanın Başbakanı Eroğlu ve üç-beş kişi daha karşıydı.[i]–[ii]
Türkiye’den gönderilen yoğun işgücü ile sağlanan çoğunluk, “Evet” derlerse Rumlarla beraber AB’ye girip, AB vatandaşı olacaklarına inandırılmıştı.
Sonuçta Türkler “evet”, Rumlar “hayır” dedi.
Rumlar; a) AB’ye alınacakları zaten önceden açıklandığı için ve b) Verilenleri az bulup daha fazlasını istediklerinden… “HAYIR” dediler.
Dolayısı ile referandum, Rumlar sayesinde, onlar hayır dediği için “kabul edilmemiş” oldu.
Denktaş da, başlıkta geçen cümleyi halkoylaması akşamı, Rumların “hayır”ı üzerine söyledi.
“DUALARIM RUMLARIN ÜZERİNE OLSUN”.
Çünkü bu şekilde girilecek bir AB’de Kıbrıs Türk’lerinin durumu; AB vatandaşı (!) olduktan sonra “Batı Trakya Müslümanları” denilen Batı Trakya Türkleri gibi olacaktı. Onlara da “Kıbrıs Müslümanları” denilecekti.
Ama buna rağmen, yâni Rumların “hayır” demesine rağmen; planda söylenildiğinin aksine sadece Rumlar AB’ye kabul edildi.
Ve sonrasını biliyorsunuz.
Denktaş diyordu ki;
“İmza atamayacağımız bildikleri için imza istemiyorlar…
AB bizi koruyacak durumda ise, hak ve hukukun korunmasını sağlayacak kurum ise soruyoruz, niye 1960 anlaşmalarındaki haklarımız göz ardı ediyorsunuz…
Annan Planı Kıbrıs Türkü için imha planıdır diyenler arasındayım… Annan Planının görüşülmemesi gerekirdi. Aylarca direndik. Ne var ki bizi içten vurdular, halkı ikiye böldüler. Türkiye Annan Planı görüşülsün demek zorunda kaldı…
Bu tren Rum trenidir…” (TÜRKSOLU. Sayı 51. 8 Mart 2004)
Ve işte o gece…
Rumların Annan Planı oylamasına % 65 oranında “hayır” demeleri üzerine Denktaş dualarını Rumların üzerine yollamıştı.
Bence Falih Rıfkı Atay da yaşasaydı, Denktaş’ı ve söylediği bu lafı; yukarıda saydığı ve “talihin bize verdiği üç ışık”ın ardına “dördüncü” olarak eklerdi.
[i] https://www.turkishnews.com/tr/content/2018/08/27/annanin-plani-huseyin-mumtaz/