Ne yazık ki, 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon’a yapılan saldırılardan sonra; ABD ve Hristiyan eksenli bir algı merkezi işi, bu boyuta taşımıştır.
Bu algı operasyonu, en hafif deyimiyle iftiradır.
11 Eylül 2001 çatışmasından sonra, medeniyetler çatışması doktrinini savunan kişilerin, Amerikan politika ve kitle iletişim araçları alanını egemenlikleri altına aldıkları görülmektedir.
Ne acı ki bu, yadsınamaz bir gerçektir.
Bu algı operasyonlarına karşın sormalıyız: Saldırıyı düzenleyen kişilerin kimlikleri hakkında henüz hiçbir kanıt açıklanmadan önce İslam ve Müslümanlar, The Washington Post ve New York Times gibi ABD’nin önde gelen ve yüksek trajlı gazetelerince suçlu ilan edilmiş ve sanık sandalyesine oturtulmuştu.
Söz konusu saldırı tarihinden itibaren; İslam ile BATI arasındaki karşılaşma, yoğunluğu ve şiddeti artan biçimler altında “ŞİDDET İÇERİKLİ” çatışma gündemleriyle anılmaya, yazılmaya ve konuşulmaya başlanmıştı.
11 Eylül 2001 saldırısından sonra Batılıların, İslam dünyası ve Müslümanlara karşı takındığı bu tutum, monolitik* islam algısı üretmeye yönelik oryantalizmin postmodern biçimler şeklinde sürdürüldüğü kanaati oldukça güçlendirmiştir.
Bu bakış açısının getirdiği sonuçları, özellikle Ortadoğu coğrafyasındaki Müslüman ülkeler çok ağır bedellerle ödemiş ve ödemeye de devam etmekteler.
Bu süreçte İslam, Batılı kitle iletişim araçlarında bir şiddet dini, Müslümanlar da birer Terörist olarak sunulmuştur.
Böylece sıradan insanların da İslam’ın ve Müslümanların terör ve terörizmle birlikte olduğuna inanmalarının önü açılmıştır.
Oysa İslam, bir barış ve sevgi dini olmasına karşın.
Kaldı ki İslam, tarihsel, sosyolojik ve teolojik örnekler açısından bakıldığında; şiddetle anılmak şöyle dursun, şiddeti ret eden, şiddet karşıtı, barışçıl, sevgiyi ve barışı merkeze alan bir dindir.
İslamiyet, farklı etnik, dilsel ve coğrafi özelliklere sahip toplulukları bünyesine kabul eden toplumsal bir dindir.
İslam, dini ve kültürel farklılıklara açık bir toplum yapısı öngörür.
Tarih, bunun örnekleriyle doludur.
Bu yazıdaki amacım, çağdaş Müslüman toplumların ortaya koyduğu sosyolojik profilden bakıp, gittikçe yaygınlaşan şiddet ve çatışma eksenli İslam ve Müslüman imajının yanlışlığı üzerinde durmak ve Batı dünyasının yanlı ve yanlış imajına kendimce yanıt vermektir.
Ne yazık ve acınası bir durum ki, bizin DİYANET, bu tür algılara cevap vereceği yerde suya sabuna dokunmayan ilmi bir karşılığı olmayan konularla uğraşmakta!.
Yok fakirlik Tanrı’ya yakın olmakmış, efendim peygamber açlığı hissetmemek için karnına taş bağlarmış.
Geçiniz bunları efendim! Baş kesenin Allahuekber, kesilenin de Allahuekber dediği bir algıyı yok ediniz muktedir iseniz.
İslam’ın zerre suçu yok. İslam’ı mezhep, tarikat, cemaat dini yapıp, Arap örfünü İslam sanan ve buna göre davranan sözde Müslümanların hatası asla İslam olamaz, İslam’a mal edilemez.
O kadar.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Monolitik: Birbiriyle bağlantılı elemanların tek parça halinde yapılması.