İran’ın Türkiye sınırında Türksüzleştirme politikası.
Türkiye ile İran arasında 500 km’yi aşkın uzunlukta bir kara sınırı vardır. Bu kara sınırı, kuzeyde Azerbaycan ile kesişen noktadan başlamakta ve güneyde Irak sınırıyla kesişen noktaya kadar devam etmektedir. Sınırların ötesinde İran diye adlandırılan coğrafyada da tıpkı ülkemizde ve Azerbaycan’da olduğu gibi ciddi büyüklükte Türk popülasyonu mevcuttur. Türk Dünyası’nın altın köprüsü olan Güney Azerbaycan gerçeği artık hepimizin malumudur ve Türk Dünyası’nın gündeminde zamanla daha fazla karşılık bulan bu mevcudiyetin etkileşim alanının genişletilmesi ve eylemsel potansiyelinin geliştirilmesi için kapsamlı çalışmalara gerek doğmuştur. Türk Dünyası ile bütünleşme amacıyla yapılan çalışmaların Türkiye Cumhuriyeti açısından birincil uygulamalı siyasi örneğini Mustafa Kemal Atatürk ortaya koymuştur. Kuzey Azerbaycan’ın en batısında yer alan Nahçivan ile olan sınırımız Atatürk’ün stratejik dehasından kaynaklanan bir girişimle İran Şahı Rıza Pehlevi döneminde elde edilmiş, Türkiye’nin hem Kuzey Azerbaycan hem de Güney Azerbaycan Türklüğü ile köprü kurabilmesi adına tarihi bir hamle yapılmıştır.
Anadolu coğrafyasında olduğu gibi bugünkü İran topraklarında da 1000 yılı aşkın bir süre Türk devletleri egemenliklerini sürdürmüştür. Anadolu’da Osmanlı’nın ardından Türk siyasi varlığını devam ettirecek olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, fakat İran Türklüğü aynı talihi paylaşamamış, 1925’te Kaçar Türk Devleti’nin yıkılışının ardından İngilizlerin bölgesel politikası sonucunda Türkler devlet yapısından uzaklaştırılmış ve İran, perslerin dış destekli yönetiminin eline geçmiştir. 1925 yılından günümüze kadar Türkler varlıklarını, fars milliyetçiliği ideası üzerinde temellendirilmiş olan İran devletlerinde siyasi, sosyal, ekonomik vb. çatışmalar içerisinde sürdürmüşlerdir. Türklerin bu varlık mücadeleleri çerçevesinde gerçekleştirmiş olduğu devlet kurma girişimleri, ayaklanmalar ve genel itibarıyla tüm atılımlar Fars yönetimi tarafından kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Bu atılımların çağdaş tarih’te tezahür eden örneği, 1945 – 1946 yılları arasında varlık göstermiş olan Tebriz merkezli Azerbaycan Milli Hükümeti olmuştur. Tebriz merkezli Azerbaycan Milli Hükümeti’nin bağımsızlık girişimi, Tahran merkezli Fars yönetimi tarafından canice bastırılmış, on binlerce Türk, Fars yönetimince soykırıma uğratılmıştır. Böylece dünyanın gözleri önünde soğuk savaş sonrası ilk soykırım, Tahran rejimi tarafından Türklere yapılmıştır.
Ülkemiz ile İran sınırı boyunca, İran’ın batısındaki illerde Türk varlığı baskın statüdedir. İran’ın bu bölgeyi Türklerden arındırmak amacı güttüğü ve bu doğrultuda bölgedeki Türklerin huzuruna ve düzenine kastedilmesine göz yumduğu ise su götürmez bir gerçektir. Bölgede PKK ve PJAK faaliyetlerinin boyutu ve bölgenin ekolojik stabilitesini yok etme amacı taşıyan saldırılar şüphesiz bu çerçevede değerlendirilecek meselelerdir. Geçtiğimiz dönemlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İran’daki terörist grupların temizlenmesi adına İran yönetimine yaptığı çağrı da İran’daki terör gruplarının ortaya çıkardığı sorunu ve potansiyel etki kapsamını ortaya koyan bir parametre niteliğindedir. Günümüzde Güney Azerbaycan’ın gönül sınırları içerisinde bulunan ve İran’ın batısında yer alan, Dünya’nın ikinci en büyük tuz gölü olan Urmu (Urmiye) gölü Tahran rejimi tarafından sistematik şekilde kurutulmaktadır. Öte yandan İran’ın ortasında yer alan Yezd ve Kirman gibi Fars bölgelerine su çekilerek, bu çölleri yaşanabilir hale getirmek için sarf edilen çabalar, İran’ın batısındaki Türk bölgelerinde yürütülen planın gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. İran’ın maksadı, Türkleri batı bölgesinden İran merkezine doğru göç ettirerek Türklerin bölgede bin yıllar içerisinde kurmuş oldukları sosyo – kültürel ve jeo – kültürel birliklerini sekteye uğratmak ve bölgeyi Türklerden arındırmaktır. İran, Türk Dünyası’nın Altın Köprüsü Güney Azerbaycan’ın sütunlarını uçurma planını gerçekleştirebilirse hem Fars İran’ının sürekliliğini sağlamış olacak, hem de Türk Dünyası’na büyük bir darbe indirmiş olacaktır.
ELNUR PAŞA – TÜRKGÜN / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Yazıları posta kutunda oku