Türkiye’de yardım kuruluşu dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen kurum Türk Kızılay’dır.
Ta 1868 yılında “Vatana muhabbet, yaralılara muavenet” sloganıyla kuruldu. İyileştirdiği, hayata bağladığı insan sayısının haddi hesabı yok.
Benim gözümde kutsal bir kuruluş, gözbebeğimiz…
Fakat 2019 yılında Kızılay hakkında bir yazı yazmıştım.
Bekledim.
Yazdıklarım hakkında kurum içerisinde bir düzelme bekledim…
Üç yıldır takip ettiği konular içerisinde değil düzelme daha büyük bir yozlaşma yaşandığını üzülerek gördüm.
Bunu aktarmak istiyorum.
2019’daki yazımda şunlardan bahsetmiştim.
12 Nisan 2016 tarihinde yönetim kurulu ilk toplantısında Genel Başkan Kerem Kınık’a 5.000.000 TL harcama yetkisi verilmişti.
750 şubesi bulunan kurumun 600 şubesi kapatılmıştı. Türk Kızılay’ının şube sayısı 153’e düşürüldü. Kapatılan 617 şube başkanının 2019’a kadar delege olması nedeni ile Türk Kızılay’ı Genel Merkezi bu şubeleri kapatarak delegeliklerin düşmesini sağlamaya çalıştığı iddia edildi.
617 şube başkanı görevden alınmalar ve iddialar üzere yönetime dava açtı. Açılan dava neticesinde Ankara 9’uncu Sulh Hukuk Mahkemesi, Türk Kızılay’ını olağanüstü genel kurula götürmek üzere kayyum ataması bile yapmıştı.
Tam üç sene önce Kızılay üyesi ve Delegesi Hamza Aydoğdu, Denetim Kurulu Başkanı’na bazı iddiaların ve ispatlarının olduğunu iddia ettiği belgeler ile bir ihbar dilekçesi verdi. Dilekçede 12 bin dolar tutarında kiralanan Yalı, Genel Merkez tadilatı için harcanan 497 bin TL, Genel Müdür Yardımcısının 20 bin TL maaşı gibi çok vahim hususları bildirdi.
Aradan geçen zaman içerisinde bu yozlaşmanın ilerlememiş olacağını düşünsem de iyi niyetle beklesem de yanıldım.
Gazeteci Celal Eren Çelik’in ortaya çıkardığı belgeye göre Başkent Gaz adlı firma Kızılay’a 8 Milyon Dolar şartlı bağış yapmış,120 Bin doları Kızılay’a kalan miktar ise Ensar Vakfına bağışlanmıştı. Ensar Vakfı ise bu parayı Yurtdışında bulunan TÜRKEN vakfına aktarmıştı.
Kızılay artık para akıtılan bir holdinge dönüştü.
Yardımsever sosyal bir anlayıştan kapitalist, sermayedar bir çehreye büründü.
Eli eldivenli önlüklü ihtiyacı olanlara koşturan yardımseverlerden çok, kravatlı makam araçlarıyla gezenlerin olduğu bir döneme girdi.
Bir arkadaşım holdingleşen Kızılay’ı ve dağıtılan paraların olduğu iddia edilen bir liste gönderdi.
Listede yer alan bilgiler akıl alır gibi değil!
Bilgilerden özetle…
Kızılay bünyesinde şu anda 12 şirket var.
Bunlarında 12 tane genel müdürü var.
12 şirketin başında 1 tane CEO, 1 tane CEO yardımcısı var.
Kızılay dernek tarafında da 5 tane genel müdür 1 tane CEO var.
Yani Kızılay’da bugün toplamda 2 CEO, 1 CEO yardımcısı 17 tane genel müdür var.
Kızılay’da sadece 12 şirkette huzur hakkı (maaşlar hariç) aylık ne kadar para alıyorlar haberiniz var mı?
İddiaya göre tam tamına aylık 1 milyon 300 bin Türk lirası…
Genel Başkan Kerem Kınık’ın maaş harici tam 36 asgari ücret yani 198 bin lira huzur hakkı aldığı iddia ediliyor.
CEO İbrahim Altan 15 maaş asgari ücrete denk gelen 82 bin liralık huzur hakkı ,aylık maaşı olarak ise 132 bin lira aldığı iddia ediliyor.
Bir soda satacağım diye 12 şirket kurup bunlara dışarıdan atama yapmak ne demek oluyor?
Hadi gönüllü yapmıyorsunuz anladım. Neden makul bir ücretlendirme yapılmıyor? Özel sektörde maaş hariç 36 asgari ücret huzur hakkı alabiliyor musunuz?
Milyonlarca insanın gönlünden koparak yaptığı bağışlar yoksullara, ihtiyacı olanlara verilmesi gerekirken neden sizin maaşlarınız ödeniyor?
Bu soruları Kızılay yetkililerine de sordum. Verilen cevap şu şekilde oldu:
”Sayın Murat Ağırel,
Tarafımıza göndermiş olduğunuz listedeki bilgiler hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Sermayesinin tamamı Türk Kızılay’a ait olan şirketlerin sayılarının 3 asgari ücret bedeli ile çarpılarak elde edilmiş veriler gerçek dışıdır. Listede adı yer alan kimi Yönetim Kurulu üyeleri yasaların kendilerine tanıdığı haklardan tamamen feragat etmişler, kimi Yönetim Kurulu üyeleri yasanın izin verdiğinin çok altında bir ödeme almayı kabul etmişler, kimileri ise aldıkları ödemeyi yeniden Kızılay’a bağışlamayı seçmişlerdir. Bazı şirketlerde ise ödenen hiçbir huzur hakkı yoktur.”
Ayrıca bir de verdikleri cevap içinde beni tehdit etmişler!
Ben açıklamadan tatmin olmadım ve sormaya devam edeceğim.
Sözün özü şu…
Bunca insan geçim derdi çekiyorken herkes bir koltuk tutmuş kendi yoluna bakıyor.
Bu insanlar o kadar “yardımsever” ki 1 ay bile Kızılay’da maaşsız çalışmazlar.
Ama gelin görün ki insanımız yardım bekliyor. Makam araçlarından çıkıp hadi onu da geçtim makam araçlarının camını açıp da yoksulun dertlerini dinliyorlar mı şüpheliyim.
Kızılay gibi operasyonel bir tarihî kuruluşu CEO’lara teslim edip, toplantı masalarına hapsedenler elbet bir gün gelecek bu vebalin altında ezilecekler.
Bu işler kırmızı yelek giyip kameralara poz vermekle, tehdit etmekle olmuyor.
Kızılay bu ülkenin gözbebeğidir.
Kendinize gelin…
MURAT AĞİREL / TURKISHFORUM- ABDULLAH TÜRER YENER