DİB’in desteksiz ve destursuz fetvalarına ve vaazlarına itiraz ederken, bir imam:
Dekolte giyinen bayanları işaret ederek; “Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor. Bunların eşi, kardeşi, babaları yok mu yahu!?” hakaretinde bulundu.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da toplum ikiye bölündü.
Bizim hiçbir zaman ortak bir paydamız olmadı, olacağa da benzemiyor. Bu da eğitimin bir eksikliği!.
Kimileri bu konuşmayı ve imamı haklı bulurken,
Kimileri de ver yansın etmekte.
Soru şu:
Kim haklı?
Türkiye tanıtılırken; Türkiye tanımlanırken laik, sosyal Anayasal bir hukuk devleti diye tanımlanmakta.
Bu ortamda kişilerin hakları vardır.
Seyahat, konaklama, eğitim, hür düşünme, giyim ve kuşamda özgürlük gibi. Genel ahlak kuralları da!..
Elbette imamın o sözleri kabul edilemez. Her şeyden önce kadına ve Türk kadınına hakarettir.
Kendisine bu yollu tepkiler gelince savunmasında , “Ben Allah’ın emrini anlattım” deme basitliğinde bulunmuş.
Hangi ayette, namaz dışında örtünmeye şekil getirmiş ki İslam!?
Buraya kadarı madalyonun bir yüzü!.
Gelemim öbür yüzüne.
Madem ki Tanrı’nın emrini söylemiş. Kendisine inanmak isterim ama:
Öğrencilerin sınav soruları çalınırken,
Memurların mülakatlar da hakları yenilirken,
Kamunun malı lükse ve israfa harcanırken,
Devleti yönetenlerin ayakkabı kutularında Dolarlar istiflenirken,
Rüşvetçi R. Zerrab’a başarılı iş adamı plaketi verilirken,
Yurt ve vakıflar da kız ve erkek çocuklar taciz edilirken,
Ülkenin kadınlarının yarısına sürtükler, çürükler denilirken,
Bakan eşinin şirketinden, bakanlığına yüksek fiyattan dezenfektan alırken,
Tecavüze uğrayan yavrular için bir bakanın: “Bir kereden bir şey olmaz” bir diğer bakanın da, “Küçüğün de rızası vardı” derken,
Haram lokmalar, helal gibi yenirken,
Yönetenler varlık içinde yaşarken, yoksula biraz sabredin, hamd edin, şükredin, fakirlik Allah’a yakın olmaktır diyenlere,
Çalınan ve iptal edilen KPSS sorularına da iki kelime ile bu günahtır, haramdır, kul hakkıdır, Müslümanlara zulümdür,
Ve daha onlarca Tanrı’nın sevmediği ve yasakladığı eylem ve söylemleri yapanlara, “Ben Allah’ın emrini söylüyorum” diyerek isyan ya da itiraz etseydi:
Belki haklıdır diyebilirdik.
Sen onca kul hakkı yenirken, kul hakkı çiğnenirken görme, duyma, söyleme…
Bireyin sadece kendini ilgilendiren giyim ve kuşamı hakkında haddini aşan hakarette bulun.
Kim inanır senin adaletine, tarafsızlığına ve Tanrı’nın emrini söylediğine!?
Hadi oradan!..
Bu söylem, belki de AKP ve Sn. Erdoğan tarafından özellikle siyasette kullanılmak üzere, söylettirilmiş de olabilir. Epey gündem olacağa benziyor da!.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Yazıları posta kutunda oku