Yıllar önce sağlık sistemi çökecek dedim. Çünkü bu bir proje idi. Doktorların hedefe konması da bu projenin bir ayağıdır. Aynı uygulamanın paralel diğer projesi Milli Eğitim Bakanlığınca uygulanıyor.
AKP ABD eli ile iktidar yapılırken, belli ki önlerine ev ödevini de koymuşlar. Bunlar da kabul etmiş. AKP yanlış bir uygulamayı inatla değiştirmiyorsa, o uygulama kendilerini iktidar yapıp iktidarda tutanlar tarafından dikte edilmiş demektir. Tıpkı Ege’de adalarımızı Yunan işgaline terk edip, onca eleştiriye cevap vermedikleri gibi…
Ev ödevleri olan uygulamaları ne kadar eleştirirseniz eleştirin, düzeltmezler, düzeltemezler. Mal varlığı üzerinden esir alınanlar her emri yerine getirmek zorundadır. O nedenle yıllardır güvenlik sorunu diyorum.
*** ***
ABD’de sağlık paralı ve çok pahalıdır. Herkesin özel sağlık sigortası vardır. Özel sağlık sigortanız yoksa sağlık hizmeti alamazsınız. AKP aynı sistemi ülkemizde uygulamak istiyor. Doktorlara giderseniz gidin demelerinin nedeni budur. Devlet hastaneleri yetersiz kaldıkça insanlar mecburen özel hastanelere gidecektir. Özel hastanelere gidebilmek için de özel sağlık sigortası yaptırmaya mecbur kalacaktır. Sistem oturdukça devlet sağlıktan elini çekecek, üzerinden önemli bir yükü atacaktır. Parası ve özel sağlık sigortası olmayanın sağlık hizmeti alması mümkün olmayacaktır.
Ülkemizde nerede ise bütün tarikat ve cemaatlerin özel hastanesi vardır. Bir de özel hastanesi olan sağlık bakanı var.
Devlet hastaneleri doktorsuz kaldıkça, Afgan, Suriyeli doktorları çalıştırmak için bahaneleri de hazır olacaktır. Bunların doktorluğu da ayrıca tartışılır.
AKP daha 2006 yılında ülkemize yabancı(özellikle Yunan) doktor getireceğini söylemiş, çok büyük tepki alınca geri adım atmıştı. İşte o proje şimdi Suriyeli, Afgan doktor olarak güncellendi. Bunlar Müslüman kimliğinde olunca fazla tepki almaz diye düşünülmüş olmalı.
*** ***
ABD’de eğitim de paralıdır. Devlet okulları güvensizdir. Zencilerin, çok fakirlerin çocuklarını gönderdiği okullardır. Bizde de aynı sisteme geçişin alt yapısı oluşturuluyor. Bu nedenle devlet özel okullara katkı veriyor. Devlet okulları giderek niteliksiz hale geliyor. Bu uygulamalar sonucunda;
Eğitim de halkın üzerine yüklenecektir. Parası olmayan çocuğunu okutamayacaktır. ABD’de çocuğunu okutamayan aileler evden eğitim alıyor. Tabii ki internet alt yapısı buna uygun. Bizde de açık lise uygulaması var. Var da bizde evden eğitim alan çocuğa öğretmen olacak kaç veli var? Yok. İnternet alt yapımız rezil. Köyler için mümkün değil. Bugün çocuklarımız artık bilgisayar alamıyor. Bu durumda fakirin çocuğu cemaat yurtlarına, kuran kurslarına gidecek, meslek sahibi olamadığı için ucuz işçi olacaktır. Vasat olduğu için hakkını da arayamayacaktır.
On sene falan önce AB ülkelerinden biri, “gelecekte Türkiye Avrupa’nın Çini olacaktır” diye açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın anlamı, Türk işçisi AB vatandaşı patronların ucuz işçisi olacaktır. Çin’de işçi ücretleri çok düşükken hepsi gidip Çin’e fabrika açtı. Hatta fabrikaları Çin’e taşıdı. Şimdi kalkınan Çin kendilerine rakip hale gelince sıkıntı başladı. Başka bir ülkenin ucuz işçisine ihtiyaçları var.
Türk Halkı bilerek fakirleştiriliyor. Aç kalan insan çok düşük paralara çalışmaya mecbur kalır.
Suriye sınırı mayın temizleme bahanesi ile İsrailli bir şirkete 49 yıllığına verilecekti. O dönem çok büyük halk tepkisi oldu. AKP Genel Başkanı korkunç bir açıklama yapmış, ben de eleştirel bir yazı yazmıştım. AKP Genel Başkanı sınırımızı 49 yıllığına İsrailli şirketlere verme niyetini şöyle savundu;
“-Orada İzak çalışmayacak. Ahmet, Mehmet çalışacak.”
Ben de; “Türk Milletine marabalığı, İsrail vatandaşlarına patronluğu layık gören bir başbakan” diye eleştirdim.
Türk Milletinin yoksul kesiminin çocuklarını küresel şirketlere maraba yetiştirme projesi adım adım ilerliyor.
Türkiye’de bir anlamda kast sistemi kuruluyor. Zenginler ve fakirler… Bu acımasız politikalardan sonra; Fakirler ve çocuklarının kurulan kast sistemini kırıp bir üst tabakaya geçmesi mümkün değildir.
Ayakkabısız bir köy çocuğunu(Demirel) Başbakan, Cumhurbaşkanı yapan Cumhuriyetten, zenginlere çalışan bir sisteme geçildi. Acı olan ise bu sisteme fakirlerin desteği ile geçildi. O fakirler şimdi doktor dövebilmekle övünecek kadar alçaklaşmış bir hale geldi. Beyinsiz, kendi ayağına sıkıyor, haberi yok. Proje sonuçlandığında tedavi hizmeti alamayacak olan kendisi ve ailesi. Eğitim alamayacak olan kendi çocukları ve torunlarıdır.
Şu anda bu politika paralı askerlik kısmında uygulanıyor. Fakirin çocuğuna; “paran yoksa asker ol, bizler için öl” deniyor. Askerliği iş olarak gören paralı askerlerden ne kadar asker olur? Orası da ayrı bir tartışma konusu. Her gün şehit haberleri geliyor. Millet alıştı, kimse umursamıyor. Peki, paralı askerlik sisteminin eğitim kalitesini sorgulamak neden kimsenin aklına gelmiyor? Gidenler yoksul aile çocukları olduğu için mi?
Normal, sağlıklı insanların yaşadığı bir ülkede öfke kimlere yönelir? Kendini soyana, vatanını yağmalayana, ekmeğini çalanlara, çocuğunu torbacı ve içici yapanlara değil mi? Bizim ülkemizde tam tersidir. Toplum mühendisliği sayesinde biriken öfke eğitimli insanlara yönlendirildi. Öfke;
Çocuğunu okutan öğretmene, kendini tedavi eden doktora, hakkını savunan avukat ve diğerlerine yönlendi… Kendi ayaklarına sıktıklarını göremeyecek kadar şuursuzlaşmış bir kitle var… Örgütlü cehalette oluşan öz güven patlaması…
Bu durumda bütün eğitimli kesim birleşerek örgütlü hale gelmek zorundadır. Bu oyunu ancak eğitimli orta tabaka bozabilir. Tabii ki bir araya gelerek. Bütün meslek örgütleri korkmadan bir araya gelmelidir. Meslek örgütleri bir araya geldiğinde üyeler de birleşecektir. Bu ülkeyi kaybetmek istemiyorsak, bu birlikteliği oluşturmaya mecburuz. Bir doktor öldürüldüğünde sadece doktorlar, Bir öğretmen, bir avukat darp edildiğinde öğretmen ve avukatlar tepki vermesin. Bütün eğitimli kesim bir araya gelsin. Birimize yapılan hepimize diyelim.
Bu karanlığı birlikte yenelim.
Zahide UÇAR (11.07.2022)