ANADOLU İRFANI

ANADOLU İRFANI

Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere « Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar yetiştirmenizi bekler » demişti.

Çünkü “Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat.

Kendi boşluk, kendi gökkubbemde gezginim ben.

Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;

Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.” diyen Tevfik Fikret’in izleyicisi idi.

Sunay Akın, anlatmıştı:

Tevfik Fikret’in cenazesine askerî üniformasıyla katılan tek subaydı o.

Cumhuriyet’i kurduğu zaman, ögretmenlerden o nedenle ‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirmelerini istiyordu.

Cumhuriyet cumhuriyet olsun, Anadolu insanı da ‘adam’ olsun istiyordu.

Bizim kıytırık sosyoloğlarımız da, ağızlarını açtıkları zaman bir ‘Anadolu irfanı’ndan sözedeler.

Temelsiz.

Çankırı Dodurga seçimlerinin ardından, Dr Recep de bir ‘Anadolu irfanı’ndan sözediyor.

Anadolu Anadolu da ‘irfan’ ne demek?

İrfan eğitimle edinilen bir şey.

Bilinç’ de denilebilir, ‘bulunç’ da.

Zaten fikirirfan ve vicdan neredeyse eşanlamlı sözcüklerdir.

Her ne kadar, Nazım Hikmet, Anadolu insanını “O topraktan öğrenip kitapsız bilendir” diye tanımlıyorsa da; kanımca ancak o kadarını ‘bilen’dir demek istemiştir.

Eğer o kadarcığını ‘biliyor’ ise, fikri de, irfanı da, vicdanı da o kadardır demektir.

Örneğin Tevfik Fikret topraktan öğrenip kitapsız bilen’ biri mi idi?

Hayır, o IInci Abdülhamid’in zulmünde pişerek yetişmiş biri idi.

Tıpkı Mustafa Kemal ve diğer Genç Türkler gibi…

Dordurgalı ise, boynuna bindirilen IIIncü Abdülhamid’in zulmüyle başını kaldıramaz duruma getirilmiştir.

Öğretmen yerine, imam ve hatiplilerin ‘zırvaları’yla yetişmiştir.

Kim ki, Dodurgalının ‘fikir, irfan ve vicdanı’nı  ‘Anadolu irfanı’ diye tanımlıyorsa, ne fikir, ne irfan ve ne de vicdanı bilmektedir.

Bu sözcüklerin anlamını kavrayamamış demektir.

Ki o zaten, fikirsiz, irfansız ve çok daha önemlisi vicdansızdır.

Kaldı ki, bu kişinin böyle olduğunu yıllardır yinelemiş olmakla ne kadar gururlansam azdır.

Şimdilerde ‘hükûmet’ üyesidir diye önünde el pençe divan durulan her kim ise onun da ‘fikirsiz, irfansız ve vicdansız’ olduğunu bilmen söylemeye gerek var mıdır?

Adalet Bakanı mı, İç İsleri Bakanı mı, Savunma Bakanı mı, hengisi?

Vali mi, kaymakam mı, emniyet müdürü mü, hangisi?

Savcı mı, yargıç mı, yüksek yargı üyesi mi, hangisi?

RTÜK başkanı Ebuzittin mi, TÜİK başkanı mı, MB başkanı mı, hangisi?

Ama bütün bunlar ‘Köylü kurnazı’dırlar.

Kimileri de ‘Şark kurnazlığı’ demekte.

Evet bunların belli bir ‘irfanı’ yani ‘eğitilmişlik’leri var.

Ama ne ‘fikir’leri var ve ne de ‘vicdan’ları var.

Daha açıkcası ‘özgür fikir’ ve ‘özgür vicdan’ları yok.

Bunlar ‘Nas’çı ‘Nas’…

İrfan’ ise tamı tamına ‘Nas’ı sorgulamanın adıdır.

ANADOLU İRFANI - Habip Hamza ERDEM

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir