Site icon Turkish Forum

“TARIM DEVİ” NASIL OLUNUYOR?

Efendim… Bendeniz bir tarım uzmanı değilim…  - tarim sanayi bugday fabrika

Efendim… Bendeniz bir tarım uzmanı değilim… 

Bu satırları tarım ekonomisti bir dostumun bana anlattıklarından yararlanarak yazıyorum… 

Efendim bir ülkenin tarım devi olabilmesi için öyle uçsuz bucaksız topraklara ihtiyaç yok… 

Örneğin bu konu açılınca ilk akla gelen ülke: Hollanda… 

Konya ilimiz kadar yüzölçümü olan, yılda 240 milyar dolar tarım ürünü ihracatı yapan bir ülke… 

Gelin, bakın bakalım Hollanda nasıl dünya tarım devi olmuş? 

Diyelim… 

Türkiye’de lale yetiştireceksiniz, ne yaparsınız? 

Arazi alıp, gidip dikersiniz. 

Size kimse yardımcı olmaz mı? 

Belki dayıoğlu- teyzekızı filan. 

Yol gösteren birileri olmaz mı? 

Yaşıyorsa dede-amca filan… 

Hollanda’da bu iş nasıl oluyor? Yazayım… 

Araziyi aldınız. Öyle kafanıza göre “şunu dikeceğim” demekle olmuyor. 

Önce tarım arazinizin kayıtlı olduğu kooperatife gidiyorsunuz! 

“Ne kooperatifi? Nerde serbest piyasa” filan deme, o seni kandırmak için söyleniyor. 

“Hollanda gibi kapitalist ülkede kooperatif olur mu” diye hiç sorma. 

Neyse. 

Kooperatif yetkilisi sana “arazinizde şu ürünleri yetiştireceksiniz” diye bir-iki alternatif sunacak. “Olur mu? Geçen yıl hıyarın kilosu kaç liradan satıldı, ben hıyar ekeceğim” filan deme, dinlemezler. 

Bir ürünü seç! Ben ayrıca “ek olarak şunları da dikeyim” filan deme, izin yok. 

Tek ürünü seçtin… 

Yetkili ürün maliyetlerini/giderlerini hesaplıyor. İstiyor ki, hasat sonunda başına ne geleceğini bil! Tahmini bilançoyu aldın. Bu arada, paran yeterli değilse borç veriyorlar. 

Dur nereye gidiyorsun? Gitme. Yetkili seni kooperatifin tarım mühendisine yönlendirecek! 

Bir gün sonra… 

Mühendis ve kooperatifin teknik elemanlarıyla arazini teftişe gidiyorsun. Mühendis yetiştireceğin ürün hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunu ölçüyor. Yeterli değilsen sana yardımcı oluyor. 

Bu arada ürünle makine parkındaki araçlarını bildirmek zorundasın. Eksik aracın varsa tamamlıyorlar. 

Bitmedi… 

Sonunda… 

Ekim için program yapılıyor. Çalışma başlıyor. 

Yine tek başına değilsin. Öncelikle kullanacağın ilaçlar, gübreler, sular ve yapacağın kesim ve kontroller kooperatif yetkilileri tarafından sana bildiriliyor. 

Tüm kurallara uydun. Geldi hasat zamanı. “Tek başınayım” diye düşünme. Kooperatif hasat zamanı personel desteği veriyor. 

Ürünü topladın kooperatifin öncülüğünde kiralık depoya kaldırıyorsun. Bekleyeceksin. Godot’u değil, eksperleri! Taban fiyatı o belirleyecek. Yine “serbest piyasa” lafına başlama! Korkma Türkiye’de olduğu gibi seni küresel şirketlerin inisiyatifine bırakmıyorlar. Bunlar yeminli eksper! Üretici olarak senden, ne de alıcılardan etkileniyor. Taban fiyat belirlendikten sonra ürün, kooperatif tarafından açık arttırmayla satılıyor. Tabii senin onayın şart. Satış belgesine imzanı atıyorsun. 

En sonunda… Kooperatif, hizmet faturaları düşüldükten sonra paranı ödüyor. 

İlk yılı geçirdin… 

Şimdi hedefin “A sınıfı” ya da “Yeşil” üretici sertifikasını almak olacak. 

Bunun için kaliteli ürün yetiştirmen şart. Sertifikayı aldığın anda devlet desteklerine hak kazanıyorsun! 

Hollanda’yı görünce “bu kooperatif anlayışı bizde niye yok” deme! 

Avrupa’da modern kooperatifçiliğin kurucusu bilinen İngiliz Michael Sandown, 19’uncu yüzyılın başında Kayseri, Sivas, Niğde, Nevşehir ve Kırşehir’de incelemeler yapıp esnaf dayanışma teşkilatı “Ahilik ”ten etkilendi. Gidip ülkesine kooperatif kurdu! 

Bizde ne oldu;  

1838 İngiliz Ticaret Anlaşması’yla Ahilik’i öldürttüler. Yetmedi. İlk tarım kredi kooperatifi sayılan “Memleket Sandıkları” kurucusu Mithat Paşa’yı boğdurttular. Gözümün önüne Köy Enstitüleri kapatılışıyla başlayan ve Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Üretme Çiftlikleri, Zirai Donatım Kurumu gibi Cumhuriyet kurumları etkisizleştirilmesi, Çay-Kur, Fisko-Birlik, Tarım Kredi Kooperatifleri, Devlet Malzeme Ofisi, Taban Fiatları politikasıyla devam eden süreç geldi birden bire…

İktidara yürümek iddiasındaki muhalefetin, Altılı Masanın da nazar-ı dikkatlerine..

Exit mobile version