Yine bugünde uyuyanlara günaydın,
Özellikle son 30 yıldır, dünyayı yöneten elitler, insan nüfusunu, ekonomisini, kültürünü ve sosyal yaşantısını, kendi tespit ettikleri çağ dilimi içinde, özellikle laboratuvarlarda ürettikleri en ucuz, en tehlikeli ve kendi kendine çoğalan, kimyasal silahlardan daha da tehlikeli olan (kimyasal silahların etkisi ve alanı sınırlıdır) ve sürekli yayılan değişik adlardaki biyolojik silahlarla, suni hastalıklar üretip, silahları da ilaç veya aşı diye pazarlayarak, insan yaşamını ve geleceğini bilerek ve belli bir plan ve stratejik yaklaşım içinde dizayn etmektedirler.
Biyolojik silahlar küçük labaratuvarlarda da üretildiği gibi, ölümcül veya basitçe etkisiz hale getirilebilecek hastalıkların bilerek, çeşitli metodlar kullanılarak yayılmasıyla, ülkelerin askeri savunma güçlerini veya hedef seçilen milli ve etnik grupların bağışıklık sistemlerini zayıflatmak yada onların öldürülmesini, soykırıma uğratılmasını istemek amacıyla organizmaları (mikroplar vs) yaygınca kullanan bir silah türüdür. Sürekli kendi kendini üretip yayılabildiği içinde konvansiyonel veya kimyasal silah türlerinden çok daha tehlikelidir.
Yani bu konuda özellikle son 30 yıldır gelişen hiç bir hastalık, aşısı ve ilacı tesadüf değildir. Elitler özellikle fon 30 yıldır, hem hastalığı üretip hemde ilaç ve aşısını geliştirerek, insanları kendilerine muhtaç bırakmaktadır. Kendi amaçlarına uygun olarak hem istediği gibi insanları yönlendirmekte, hastalıklarla korkutarak da teslim almakta, hem de milyarlarına milyarlar katmaktadır.
Elitlerin bu vahşi yaklaşımına karşı ise insanlık, sadece akılla, eğitimle, doğru tartışmayla, şüphe duyarak, sorgulamayla, bilgi ile, insanları seferber eden doğru ve aktif bilgi paylaşımı ve doğru, demokratik, katılımcı siyasetle, eylemle ve örgütlü hareket etmekle karşılık verebilir ve vermelidir.
Maalesef bugünkü ortamda bundan başka da çarede yoktur.
Bugün insanlık bu nedenle biyolojik silah üretimini uluslararası elitlerin elinden almalı, bunu kendine amaç yapmalı ve bunun içinde hiç bir millet ve etnik grup, bir birini hiç bir şekilde ayırt etmeden birlikte hareket etmeli ve birlik olmalıdır.
Yani insanlık aynı canlı türü olarak bu konuda bilinçlenmeli ve bilinçli hareket etmelidir.
Çünkü bu silahların pazarı ve hedefi dünyadaki herkestir.
Hedefte her millet ve etnik grup, hatta değişik doğa türleride vardır.
Elitlerin bu konuda sadece kendi amaçlarına uygun olarak hareket ettiği insanlık tarafından belli bir bilinç sıçramasıyla bilinirse, kimin hangi millete veya etnik gruba mensup olduğunun onlar için asla fark etmeyeceğide iyice görülecektir.
Son 30 yıllık dünya elitinin bu konuda ki hazırlıkları ve tatbikleri sonucunda, bu yüzden insanlık, elitler tarafından sürekli ve suni olarak labaratuvarlarda çok ucuz olarak üretilen, bilerek yaratılan ve kısa zaman içinde de kendi kendine çoğalan ve yayılan, mutasyona uğrayan ve bugünlerde de görüldüğü gibi aktif ve kronik hastalık dalgalarıyla boğuşma, hedef olma ve telef olma dönemine girmiştir.
Şunanda ki zaman diliminde kabul edilmelidirki gidişat, insanlık ve tüm doğa için iyi değildir ve durum bu konuda gerçekten sanıldığından da vahimdir.
Bugün bu biyolojik silahlara ve üreticilerine karşı ise yapılacak olan bellidir ve yukarıda belirtildiği gibi de olmalıdır.
Yani insanlık olarak, uyuyarak, seyrederek,atıl kalarak, kayıtsız kalarak, hiç bir şey yapmayarak ve ülkeleri ve dünyayı yöneten siyasete katılmayarak, düşünmeyerek, sorgulamayarak, bilimi ve akılı kullanmayarak, bugün elitler tarafından suni olarak üretilen bu vahim durumdan kurtulamaz ve bu durumun kötü neticeleri tüm insanlık için ve ya hatta tüm doğa için asla durdurulamaz.
Ve şimdiki atıl durumunda da olduğu gibi insanlık, bu durumda elitler tarafından hastalık yayarak korkuyla dizayndan edilen canlı çeşidi olarak, bugün kendilerine karşı elitler tarafından üretilen ve bunun sonucunda da insan unsurunu bağımlı hale getiren, bu vahşi biyolojik silah zincirinden ve hastalık, aşı ve ilaç kelepçesinden asla kurtulamaz.
Demedi demeyin!
Her zaman olduğu gibi bağımsızlıkçılar;
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın,
Hoşçakalın!
Sefa Yürükel