“TÜRKLÜĞÜN MUKADDERATI ÜZERİNE” [i]
HÜSEYİN MÜMTAZ
Son üç yazıyla çıktığımız[ii] [iii] [iv]TURAN yolunda önce 1920 BAKÜ BİRİNCİ DOĞU HALKLARI KONGRESİ’nde Mir Sultan Galiyev’e rastlamış, sonra Kafkas-İslâm Ordusu Komutanı Halil Paşa ile Bakü’yü Rus, Ermeni ve İngiliz işgalinden kurtarmış, nihayet Yüzbaşı Selahattin ile tanışmıştık.
Yola devam ettik.
Başkurdistan’ın İşembay iline bağlı Küzen köyünden geçerken de Zeki Velidî Togan’a rastladık.
Hayat hikâyesini kısaca özetleyecek olursak Togan 1890’da Küzen’de doğdu. Arapçayı babasından, Farsçayı annesinden öğrendi. Bu arada Rusça öğrenmeye de başlamıştı. Dayısı Habib Neccar’ın medresesine giderek Arap edebiyatı dersleri aldı. Eğitimini Kazan’daki Kasımiye Medresesi’nde tamamladı. Mensubu bulunduğu Başkurt toplumunun meselelerine eğilirken diğer yandan Türk tarihiyle ilgilendi. 1923’te İran’a geçti. Meşhed’deki kütüphanede o zamana kadar ortaya çıkmamış olan İbn Fadlan’ın Seyahatname’sini buldu. Türkiye Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver’in resmî daveti üzerine 1925’te İstanbul’a geldi, ardından Ankara’ya geçti. 3 Haziran 1925’te Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine tayin edildi. 1927’de İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi’nde Türk tarihi muallimliğine getirildi. 1935’te İbn Fadlan hakkındaki doktorasını tamamladı ve Almanya’da Bonn Üniversitesi’nde çalıştı. 1938’de Göttingen Üniversitesi’ne geçti. 1939’da Türkiye’ye dönüp yeniden İstanbul Üniversitesi’nde göreve başladı ve 1970 yılında vefatına dek çalışmalarına burada devam etti.
Aslında Togan’ın yaşadıkları, yukarıdaki tek paragrafa ve neredeyse “bir ömre” sığdırılamayacak ayrıntılarla doludur.
“17 Şubat 1917 sabahı Petersburg’da evinin karşısındaki kışlada, Bolşevik İhtilalinin ilk isyanını gördü. Bu süreçte Rusya Müslümanlarının durumunun savunulması için mücadeleye girişti. Özellikle Rusya’nın yeni devlet yapısının federasyon olmasıyla Müslümanların daha iyi temsil imkanı bulabileceğine inandı. Bu çerçevede üniter yapıyı savunan, başta Sadri Maksudi olmak üzere pek çok Kazanlı aydınla karşı karşıya geldi. Ünitaristlerle Federalistler arasındaki bu ayrım, Mayıs 1917’de toplanan Birinci Rusya Müslümanları Kongresi’nde iyice belirginleşti. Bu durum Togan’ı, daha sonra yerleşeceği Türkiye ve Almanya’daki akademik hayatında rahat bırakmayacaktır.
1917’de Başkurdistan’ın muhtariyeti ilan edildi. Bunun üzerine başşehri Orenburg’u 1918’de işgal eden Sovyetler, Togan’ı tutukladılar. Bir süre sonra hapisten kaçtı ve Ufa’ya gitti. Çeşitli toplantılarla Başkurtları teşkilatlandırmaya çalıştı. 1918’de Başkurtistan Milli Hükümeti yeniden kuruldu. Togan bu hükümette, İçişleri ve Harbiye Nazırı oldu. Bolşeviklere karşı savaştı. Başkurtlarla iş birliği yapmak isteyen Lenin, Stalin ve Troçki ile defalarca görüştü.
Sunduğu raporda, Türk kavimleri arasında tarih, dil, edebiyat, örf ve adetler bakımından Ruslar, Ukraynalılar ve Beyaz Ruslar arasındaki gibi farklar bulunduğuna dikkat çekti. Milliyet meselesinde Lenin’in görüşlerini cazip bulan Togan, sosyalist fikirlerle daha Çarlık zamanından beri tanıyordu. Bu sırada Sultangaliyev’le birlikte millî ideoloji ve programı oluşturdu. Sultangaliyev’in Komünizme inanarak bağlanmış ve din karşıtı bir tavır almış olmasına karşılık Togan, Bolşeviklerle iş birliğini bir zorunluluk olarak gördü. Zamanla Bolşeviklerin gerçek niyetlerini sezip, iş birliğinin yarar sağlamayacağını anladığında ise Türkistan’a giderek Basmacı hareketine katıldı. Türkistan Millî Birliği Cemiyeti’ni kurdu. O yıllarda Enver Paşa’nın Tacikistan’da Ruslarla giriştiği bir çatışmada şehit düşmesi (1922) üzerine, Türkistan Türklerinin davalarını dış dünyaya anlatabilmek için Avrupa’ya gitmeye karar verdi.” [v]
Başkurtistan Milli Hükümeti’nde İçişleri ve Harbiye Nazırlığı; hem Lenin, Stalin, Troçki ve arkadan Sultan Galiyev…
Sonra Enver Paşa ve BASMACI Hareketi…
Sadece Basmacı Hareketi üzerine onlarca kitap yazılır.
1917-22 arasındaki beş kısa yıla yukarıdakilerin hepsini sığdırmıştır Togan.
En önemli eseri “TÜRKLÜĞÜN MUKADDERATI ÜZERİNE”dir.
Kitabın 106’ıncı sayfasında; “Ben şimdi 43 yıldır Türkiye teb’asıyım” der.
Yâni zaten TÜRK’tüm, ama 43 yıl önce Türkiye vatandaşı oldum diyor.
Yâni TÜRKLER, sadece Türkiye’de yaşayanlar değildir diyor.
Yâni TÜRK olmak için Türkiye’de yaşıyor olmak şart değil diyor.
Neyse…
Kitabın adı neydi?
“TÜRKLÜĞÜN MUKADDERATI” mı?
Hiç düşündünüz mü?
Peki, hem Petersburg’da, hem İstanbul’da anıt büstü dikilen TÜRK duydunuz mu?
18 Haziran 2022
[i] “TÜRKLÜĞÜN MUKADDERATI ÜZERİNE” . Zeki Velidi Togan. Yağmur Yayınları. İkinci Baskı. İstanbul 1977
[ii] https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/05/16/ukrayna-savasi-ve-1920-baku-kurultayi-huseyin-mumtaz/
[iii] https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/05/27/bugun-baku-yarin-merv-oburgun-karakurum-huseyin-mumtaz/
[iv] https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/06/09/ne-olacak-turan-var-huseyin-mumtaz/