Türkçe Sözlük’te namus “1. Bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, 2. Dürüstlük, doğruluk” olarak açıklanmıştır. Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Türkî’sinde ise “1. Kanun, nizam, 2. Irz, edep, 3. İffet, istikamet” karşılıkları var. Üçüncü anlam için verilen örnek şöyle: “Namuslu olan yalan söylemez.”
Üçüncü anlamın örneğini niçin aldığım her hâlde anlaşılmıştır. Namus kavramını sadece cinsî anlamda düşünenler var ya, bunun doğru olmadığını göstermek için aldım. Cumhuriyet dönemi sözlüklerine güvenmeyenler için de bunu özellikle Osmanlı döneminde yazılmış bir sözlükten aldım. Demek ki yalan söylemek de namussuzlukmuş.
Şeref kelimesine Türkçe Sözlük’te verilen anlamlar şöyle: “1. Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur, 2. Toplumca benimsenmiş iyi şöhret”. Kamus-ı Türkî’de şeref için üç anlam verilmiş. Sadeleştirerek alıyorum: “1. Mertebece yükseklik, ululuk, 2. Övünme, 3. Bir şahıs veya şeyin emsalinden seçilmesi, mümtaz olma, imtiyaz.”
Şeref için bugün onur sözü de kullanılıyor. Türkçe Sözlük’te bu kelimenin anlamları şöyle: “1. İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar.”
Onur sözünün Fransızca honneur’den geldiği belirtilmiş. Özleştirme hareketiyle şeref yerine konmak istenen onur sözünün hem köken olarak Türkçe olmadığı, hem de aslında “haysiyet” demek olduğu bellidir. Onur’un ikinci karşılığı olarak Türkçe Sözlük’te yer alan “başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer” şeref kavramının tam karşılığıdır. Bir insanın şerefi, onun taşıdığı şahsi değerden kaynaklanır. İnsanın makamının değil bizatihi kendisinin bir değeri, bir yüceliği, bir üstünlüğü varsa başkaları o insana saygı gösterir, işte bu şereftir.
Namus da şeref de Türklerde yüce hatta kutsal değerlerdir. Namus o kadar değerlidir ki yurdumuzun bazı yerlerinde, üzerinde eski harflerle “vatan ve namus” yazan anıtlar vardır. Yani namus, vatan ile eşdeğer sayılır. Tabii namus kavramının cinsiyetle sınırlı olmadığını, yalan da içinde bulunmak kaydıyla toplumun bütün ahlak değerlerini içine aldığını tekrar hatırlatmalıyım. Yalancılık da, yolsuzluk da, hırsızlık da namussuzluktur.
Şeref kavramının ne kadar önemli olduğu birisine “şerefsiz” deyince anlaşılır. İnsanlar bu sözü namussuzluk kadar yıkıcı bulurlar, manevi varlıklarına hakaret edilmiş gibi bir duyguya kapılırlar ve sizin üzerinize yürürler. Namussuz, şerefsiz sözlerinden dolayı cinayetler dahi işlenmiştir. Bu son cümleyi kurarken elbette cinayetleri mazur göstermek kastım yoktur, bu kavramların toplumda ne kadar önemli sayıldığını anlatmak için o cümleyi kurdum.
Namus ve şeref kavramlarının önemi, resmî yeminlerimizde de bu kavramlar üzerine ant içilmesinden bellidir. Kendilerince önemli gördükleri bazı yerlere seçilenler ve atananlar bilindiği gibi namusları ve şerefleri üzerine yemin etmektedirler.
Acaba ben yanılıyor muyum? Namus ve şeref kavramlarının artık bir değeri kalmadı da ben vehim içinde mi bulunuyorum? Durup dururken bu kavramlar niçin aklıma geldi? Acaba benimki bir vehim mi, bir kuruntu mu? Yoksa çok eskilerde kalmış bazı değerlerin bugün de yaşadığı gibi bir hayale mi kapılıyorum?
Namus kavramı sadece cinselliğe indirgenmiş olunca, şeref kavramı da aslında “haysiyet” demek olan onurla sınırlandırılınca, belki de bu sebeplerden aşınmaya uğradılar. Acaba öyle mi? Ben yine de sözlüklerde hâlâ yer alan anlamlarına bakarak bu kavramların değerli olduklarına inanmak istiyorum.
Tereddütler içinde kendi kendimi sorguluyorsam da aslında namus ve şeref kavramları bugün de değerlerini korumaktadır. Bunun en açık delili de namus ve şerefleri üzerine yemin edenlerin sözlerine sıkı sıkıya bağlı olmalarıdır. Bu son cümleyi koyu dizdim ki iyice anlaşılsın. Onlar namus ve şeref sözlerine bağlı kaldıkları sürece bu kavramlar da değerlerini korumaya devam edeceklerdir.
Ahmet B. ERCİLASUN / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER