Daha önce tartışılan nükleer enerji konusu çeşitli nedenlerle yeniden önem kazanmaya ve gündem oluşturmaya başladı.
İklim değişikliğiyle mücadelede hedeflere ulaşabilmek için Avrupa’da nükleer enerjiye ilgi yeniden artıyor, özellikle de Avrupa Birliği’nin Rusya’yla bütün enerji ilişkilerini kesmek için yollar aradığı bir dönemde. Ama nükleer enerjiye geçiş hala pahalı, zaman alıcı ve çok tartışmalı.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı üzerine doğalgaz ve petrolde yaşanan sıkıntılar nükleer enerjinin önemimi bir kat daha artırmışa benziyor.
Kısa süre önce Fransa’nın yaşlanmakta olan nükleer reaktörleri devreden çıkarılacak gibiydi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2035’e kadar ülkenin 56 nükleer reaktöründen 10’dan fazlasının kapatılmasını, ülkenin elektrik üretiminde nükleerin payının da önemli oranda azaltılmasını istemişti. Fakat bu yılın başlarında durum değişti.
Macron, “Ülkemizin ihtiyacı olan, koşulların da zorladığı gibi, nükleer endüstrinin yeniden doğuşudur” dedi.
Şimdilerde Macron önümüzdeki on yıllarda 14 nükleer santral inşa etme amacında ve bu konuda yalnız da değil.
Belçika son dönemde iki nükleer reaktörünün ömrünü 10 yıl daha uzatma kararı aldı ve nükleer enerjiden tamamen vazgeçme planlarını terk etti.
Polonya ve Romanya, küçük ancak daha yeni teknolojiler kullanan hızlı reaktörler peşinde.
İngiltere de eski nükleer reaktörlerinin çoğunu devre dışı bırakmış olsa da, yeni tesisler yapmayı planlıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’ndan Brent Wanner, “Tabi ki, günümüzdeki küresel enerji koşulları, Rusya’nın Ukrayna işgali ülkeleri enerji ithalatı konusunda planlarını yeniden gözden geçirmeye zorluyor” diyor.
Dünya genelinde, Uluslararası Enerji Dairesi, nükleer endüstrinin talebi karşılamak ve iklim değişikliğiyle ilgili hedefleri yakalamak için üretimin iki katına çıkarılması gerektiğini belirtiyor. Avrupa Birliği özellikle Rus petrol ve gazına düşük karbon alternatifleri bulması için baskı altında.
Fransa, Avrupa Birliği’nin en büyük nükleer enerji üreticisi.
Uluslarası Enerji Dairesi’nden Wanner, nükleer enerjinin Avrupa’nın karbonsuz geleceğine geçişte enerji çeşitliliğinin bir parçası olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor.
Wanner, “Düşük emisyon teknolojilerine ihtiyacımız var. Yenilenebilir enerji kesinlikle yolu açacak. Rüzgar ve güneş yeni elektrik için en ucuz seçenekler, elektriğin yeni kaynakları” diyor.
Bazı ülkeler için ise nükleer enerji bir seçenek değil. Almanya, büyük oranda Rus enerjisine muhtaç hala yıl sonuna kadar kalan üç nükleer santralini de kapatmayı planlıyor.
Çevrecilerse Fransa gibi ülkelerin Almanya gibi davranması gerektiğini belirtiyor.
İklim Hareketi Ağın’dan Zelie Victor, “Nükleer enerjiye bir alternatif var. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız. Çünkü bizim için nükleer enerji güvenli değil” diyor.
Japonya’daki Fukushima kazasından bu yana 10 yıldan fazla bir süre geçti ve uzmanlar nükleer sanayinin güvenliği arttırdığını belirtiyor.
Daha az belirgin olan ise reaktörlerin Ukrayna’daki gibi askeri operasyonlara karşı ne kadar ayakta durabileceği.
Avrupa’nın enerjiye ihtiyacı var. Daha yeni modellerin yapımı kısa sürerken, hala inşa edilmeleri yıllar alabiliyor.
Avrupa’nın nükleer atığına uzun dönemli çara bulmak bir başka problem.
Wanner, “Sadece bir ülke nükleer atık tesisi yapıyor ve diğer ikisi çok yakında onu takip ediyor. Fakat bu gerçek bir zorluk” ifadelerini kullanıyor.
Fakat güneş ve rüzgârla ilgili şimdiki üretim limitleriyle ve hidrojen gibi diğer seçeneklerin yeni oluşmaya başlamasıyla nükleer enerji Avrupa’da yıllarca hatta on yıllarca kalacak gibi.