Atatürk, Kurtuluş Savaşı döneminde, benzerine az rastlanacak bir şekilde, bir taraftan askeri planlar yaparken diğer taraftan ekonomi planları yapmıştır.
Atatürk’ün ekonomi planları kapitalizmi ve sosyalizmi aşan, halkçı dolayısıyla demokrasiye uygun, mazlum milletlerin kurtuluşunu sağlayacak bağımsızlığı esas alan yeni bir ekonomik model geliştirmeye yöneliktir. Bu model geliştirilmiştir. Prof. Özer Ozankaya’nın ifadesiyle: “Cumhuriyet, yüzlerce yıl bayındırlıktan yoksun kalmış, sömürülmüş, yakılıp yıkılmış ülkenin kalkınıp zenginleşmesinin ve bir uçtan öbürüne bayındırlaşmasının da güvencesi olmuştur. Bu güvence Türk devriminin ekonomi alanında da uygar insanlığa sunmuş olduğu dikkate değer modelde saklıdır.”
Karma Ekonomi ve Devletçilik olarak adlandırılan bu modelin asıl adı Kemalist Ekonomi Modeli (KEM)’dir.
“Atatürk dünyanın bilinen ve uygulanan başlıca ekonomik sistemlerine bağlı kalmadan ülke gerçeklerini göz önüne alarak, demokrasi ilkelerine bağlı kalarak, Türk ulusunun ihtiyaçlarına, istek ve arzularına, milletin kabiliyetlerine uygun olarak bir sistem oluşturmuştur. Hızlı ve dengeli konomik kalkınma modeli ile dönemin en büyük ekonomi mucizesini meydana getirmiştir. ‘Kemalist Ekonomik Kalkınma Modeli’ olarak adlandırılan ekonomi modeli, 15 yıl gibi kısa bir uygulama süresinde sosyalizm ve kapitalizm gibi ekonomik sistemlerden üstün olduğunu göstermiştir. Uyguladığı ekonomik kalkınma modeli ve uygulamada aldığı sonuçlar birçok az gelişmiş ülkeye örnek olmuştur.”
Kemalist Ekonomi Modeli’nden ilk söz edenlerden biri Prof. Mustafa Aysan’dır. Prof. Aysan, Atatürk’ün ekonomik kalkınma alanında “dehasının ışıklarını yansıtan bir ekonomik kalkınma modeli geliştirdiğini, uyguladığını ve büyük ekonomik sonuçlar aldığını” ifade etmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nın finansmanının sağlanması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması sırasında uygulanan Kemalist Ekonomi Modeli büyük bir başarı göstermiştir. Yerli ve yabancı uzmanlar bu modeli, kapitalizme ve sosyalizme/Marksizm’e alternatif bir model olarak sunmuşlardır. Prof. Özer Ozankaya’nın değerlendirmesiyle: “Bu model (KEM), ulusal egemenlik ilkesinin yalnız siyasal demokrasiyi sağlamakla kalmayıp gerçek anlamda ekonomik kalkınmanın ve gönence ulaşmanın da kaldıracı olduğunu kanıtlamıştır. Bu özelliği ile Türk devrimi, 19. yüzyıldan beri dünyaya dayatılagelen kapitalizmi de kollektivizmi de, Atatürk’ün ifadesiyle, ‘demokrasinin belirgin nitelikleri’ açısından aşmış, geride bırakmıştır. Özel önem taşıyan bir yönü de geri bırakılmış ülkelerin koşullarına özellikle yanıt veren bir model olduğu gibi, gelişmiş toplumların bunalımlarını aşmalarını sağlayabilecek ilkelere de dayalı olmasıdır. Yazık ki özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı ikiye bölen soğuk savaş ortamında, kapitalizm ve kollektivizm hemen her yerde eleştiri kabul etmez bir doktrin gibi zorla uygulatıldı ve Atatürk’ün 1930’larda başarıyla uyguladığı bu model görmezlikten, bilmezlikten gelindi.”
1950’lerde Prof. Maurice Duverger, Kemalist Ekonomi Modeli’nden şöyle söz etmiştir:
“Kemalist sistem, az gelişmiş ülkelerin Moskova ve Pekin etkisinde kalmamış olmalarında hem doğrudan hem de dolaylı biçimde etkili olmuştur. Kemalizm, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa düzenlerinde (kapitalizmde) bulunmayan nitelikleri ile Marksizm’in gerçekten seçeneğidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, Batı demokrasisinde gördükleri yetersizliklere çözüm getiren Kemalist düzeni tercih edebilirler.”
Prof. Mustafa A. Aysan da aynı kanıdadır:
Atatürk’ün ekonomi politikası, çok sevdiği ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması hedefine yöneliktir. Bu uygarlık düzeyi zamanının Batı Avrupa toplumlarında örnekleri görülen bir ekonomik refah düzeyidir. Ancak bu Kemalist ekonomik kalkınma modeli, dünyanın ezilen uluslarına örnek teşkil edecek özellikler taşımaktadır. Aynen siyasal bağımsızlık konusunda dünyanın ezilen uluslarına verdiği örnek gibi…”
Atatürk, 1922’de, “Doğuluları Batılıların altına düşüren ayrıcalıklar kalkmalıdır.” diyerek ezilen, sömürülen Doğulu uluslara örnek olabilecek bir “bağımsız ekonomi modelinden” söz etmiştir:
“Bağımsızlık yabancı düşmanlığı demek değildir. Bilakis eğer yabancılar Türklere esir muamelesi etmek arzusunda değillerse gelsinler. Hangi millete mensup olursa olsunlar, bunlar çalışmak istedikleri takdirde Türkiye’de iyi karşılanacaklardır. Fakat Türkleri Avrupalılardan aşağı tutan teorinin artık uygulanması zamanı geçmiştir. Bundan sonra doğulular ve Batılılar karşısındakine aynı şekilde muamele etmelidir. Birbirleri için eşit insanlık hakları tanımalıdır. Artık Doğuluları Batılıların altına düşüren imtiyazlar kalkmalıdır.”
Türkiye’nin 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nden en az zararla çıkmasını sağlayan Kemalist Ekonomi Modeli, başta Almanya olmak üzere bu krizden etkilenen bazı gelişmiş Avrupa ülkeleri tarafından bile uygulanmıştır.Örneğin, Almanya, Türkiye’nin izinden giderek kambiyo kontrolü rejimine geçti ve enflasyonu önledi.
Kemalist Ekonomi Modeli’nin temel ilkeleri, önce Atatürk’ün 1 Mart 1922 tarihli meclis konuşmasında, sonra 17 Şubat 1923 tarihli İzmir İktisat Kongresi’nin açış konuşmasında, daha sonra 1930’da kaleme aldırdığı “Medeni Bilgiler” kitabında, son olarak da 1933 yılında hazırlanan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda karşımıza çıkmaktadır. Atatürk’ün hazırladığı ancak Atatürk’ün rahatsızlığı nedeniyle Başbakan Celal Bayar’ın 29 Ekim 1938 tarihinde meclis kürsüsünden okuduğu konuşmadaki ekonomik veriler ve analizler de Kemalist Ekonomi Modeli’nin bir bilançosu gibidir.
Kemalist Ekonomi Modeli’nin ana hatlarının belirginleşmesinde İzmir İktisat Kongresi’nin çok önemli bir yeri vardır.
İzmir İktisat Kongresi’nin, Lozan’da Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının tanımaması üzerine konferansa ara verildiği sırada toplanması (17 Şubat-4 Mart 1923) anlamlıdır. En imkansız koşullarda emperyalizmi savaş alanında yenmeyi başaran Atatürk, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını tanımak istemeyen emperyalist Batılı ülkelere ekonomik bağımsızlık konusunda da ne kadar kararlı olduğunu göstermek istemiştir. Bu yönüyle İzmir İktisat Kongresi -kongrede dile getirilen “Say (emek) Misak-ı Millisi” kavramı ve kongre sonunda kabul edilen “Misak-ı İktisadi” kararları- emperyalizme karşı ekonomik bir meydan okumadır.
Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada Türkiye’ye ve dünyaya önemli mesajlar vermiştir.
Atatürk, Kemalist Ekonomi Modeli’nin yol haritası olarak değerlendirilebilecek bu konuşmasında, geçmişte ihmal edilen, cepheden cepheye koşturulan Türk ulusunun bundan sonra insanca yaşamasını sağlayacak bir ekonomik düzen kurulacağını söylemiştir. Bu düzenin, kanunlarımıza uyulması şartıyla yabancı sermayeye de karşı olmadığını belirtmiştir. Ancak Osmanlı Devleti döneminde olduğu gibi yabancı sermayenin ülkeyi sömürmesine izin verilmeyeceğini, “Burasını esir ülkesi yaptırmayız.” diyerek açıkça ifade etmiştir. Atatürk Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı o günlerde Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını tanımayan emperyalist Batılı ülkelere de İzmir’den çok anlamlı mesajlar göndermiştir. Özellikle ve ısrarla “bağımsız ekonomi” vurgusu yapmış ve “Ekonomi savaşı sürüyor, uzun sürecektir ama bunu da kesinlikle kazanacağız.” diyerek bir kere daha emperyalizme meydan okumuştur.
Kaynak
Akl-ı Kemal (3. Cilt), Sinan MEYDAN / TURKISHFORUM- ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın