Sümerolog Veysel Donbaz’ın çözdüğü İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan M.Ö. 4000 yıllarına ait bir Sümer tableti, rüşvetin ilk belgesi niteliğindedir: “Sümer Okul Günleri” adını taşıyan bu tablette okulunda başarısız bir öğrenciden bahsediliyor.
Bu öğrencinin ailesi de çocuklarının derslerinde başarılı olmasını istiyorlar. Bu amaçla öğretmeni evlerine davet ediyorlar öğretmeni yedirip içiriyor, hatta türlü hediyeler de veriyorlar. Bütün gecenin bu şekilde geçtiği yazılı tablette. Sonra ne mi oluyor? Sorusunun cevabı tabletin devamında veriliyor ve başarısız öğrenci birden sınıfın en başarılı öğrencisi oluveriyor. Sınıfın şefi yani başkanı yapılıyor.
2300 yıl önce Brahman Başbakanının yolsuzluğun 40 yolunu saydığı; eski Çin’de ise, rüşveti önlemek üzere memurlara maaşlarına ek olarak “yang-lien” adıyla bir ek ödemede bulunulduğu bilinmektedir.
İki bin yıl önce Hint Kralı Kathilya bu konuyu ele alan “Arthastra” adlı bir kitap yazmıştır.
İlk çağın önemli hukuk eserlerinden olan Hamurabi Kanunlarında ise, rüşvetle ilgili bir konuda hüküm veren yargıcın, sonradan bu hükmü değiştirmesi halinde görevinden alınacağı, bir daha kesinlikle yargıçlık yapamayacağı ve davaya konu olan miktarın on iki katı tutarında tazminat ödeyeceği hükmü yer almıştır.
Eski Yunan’da para ve mal düşkünlüğü bir hayli yaygındı. Yoksul insana kötü gözle bakılırdı. Memurlar arasında rüşvet olayının artması sonucunda, ünlü Yunanlı Hatip ve devlet adamı Demostenes (İ.Ö. 384–322) kendini rüşvetle mücadeleye adamış, ancak kendisi de rüşvet almak suçundan mahkûm olmuştur .
Platon, “Devlet memurları hiçbir hediye almadan hizmet etmelidirler. Buna uymayanlar yargı kararlarıyla cezalandırıldığında cenaze merasimi yapılmadan gömülmelidirler” derken, herhalde, yolsuzluğun, dünyada bu günkü boyutlara ulaşabileceğini tahmin etmemişti.
Dante, yedi yüz yıl önce, rüşvetçileri cehennemin en derinine koyarak, ortaçağda yolsuz davranışlara duyulan nefreti yansıtmıştır.
19 uncu yüzyılın sonlarında yolsuzlukla mücadelede hâkim olan görüş, yolsuzluğun nedenini partizan müdahalelerde, görmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Devlet Başkanı J. Garfield’in politik destekten yoksun işsiz birisi tarafından öldürülmesi üzerine, sistem sorgulanır ve Devlet Personel Birimini oluşturan ve patronajı azaltan Pendleton Kanunu (1883) çıkartılmıştır. Böylece, “ganimet” sisteminden “liyakat ve kariyer” sistemine geçilmiştir.
Daha sonra “İlerlemeci Yöntemi” savunanlar devreye girmişlerdir. Devletin etkinliği ve demokratik sorumluluk için, kamu yönetimi sisteminin parti politikasından bağımsız olması gerektiği belirtilir ve moral değerlerin (dürüstlüğün) önemi vurgulanmıştır.
Kuralların standartlaştırılmasını sağlamak üzere merkezileştirme önerilmiştir. Örgütsel etkinliğin ve rasyonelliğin sağlanması önem kazanmıştır.
Son olarak, ortaya çıkan ve hala hâkim olan ve geniş görüş açısı olarak adlandırılabilecek Panoptik yöntem ise, Jeremy Bentham’ın 19. yüzyılda hapishanelerin görünmeyen bir gardiyan tarafından gözetlenebilmesi için önerdiği Panopticon isimli gözetim düzeninden esinlenerek geliştirilmiştir.
İletişim ve bilişim teknolojisini de kullanan bu yöntem bütünsel bir anlayışı ifade etmektedir.
1970’lerdeki skandalların yeni mali unsurlar içermesi ve bunu soruşturacak savcıların ve denetçilerin yeni güç ve kaynaklara sahip olmaları ihtiyacı üzerine geliştirilmiştir.
Yolsuzluk tanımı genişletilir; yolsuzluğun her zaman için beklenir olması esası getirilmiştir. Örgütsel stratejilerin yetersizliği; araştırma, gözetim ve denetime dayanan cezai yaptırımların kesin olarak uygulanması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu görüşle birlikte, yeni örgütler, birimler oluşturulmuş; eski birimler personel ve teknoloji açısından yenilenmiş ve dış kontrol tekniklerinin ileri uzantıları kullanılmaya başlanmıştır.
Özellikle, 1990’lardan sonra bütün dünyada yolsuzluklarla mücadeleye özel bir önem verilmesi bir tespiti doğrulamaktadır: Uygarlık ilerledikçe kan suçları azalmakta; hile suçları artmaktadır.
OGÜN ORPARS E KİTAPLARINA LİNK ÜZERİNDEN ULAŞABİLİRSİNİZ.
Bir yanıt yazın