Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK, 4 Nisan’da Mart 2022 Türkiye Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE) açıklamıştır. TÜİK’e göre, Mart 2022’de TÜFE bir önceki aya göre (Şubat 2022) yüzde 5,46, geçen Aralık ayına göre yüzde 22,81, geçen Mart ayına göre yüzde 61,14 artmıştır. Son iki aylık hareketli ortalamalara göre ise yüzde 29,88 yükselmiştir.
Bir grup akademisyen tarafından kurulan ve Türkiye’deki alternatif enflasyon oranlarını açıklayan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Mart 2022’de Türkiye’nin aylık tüketici enflasyonunun yüzde 11,93, yıllık enflasyonunun ise yüzde 142,63 olduğunu tahmin etmiştir.
OECD ülkeleri içinde enflasyonu en yüksek ülke Türkiye’dir. OECD’de ortalama enflasyon yüzde 7,7 olurken, Türkiye’de enflasyon Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 61,14 olarak gerçekleşmiştir. OECD’de ortalama enflasyonu yüzde 7,7’ye çeken ise, Türkiye’deki yüksek enflasyon oranıdır. 1985-1990 döneminde OECD Daimi Temsilciliğimizde görev yaptım. O dönemde Türkiye’deki yüksek enflasyon oranı genel ortalamayı bozuyor gerekçesi ile OECD enflasyon ortalamasına dahil edilmezdi.
Enflasyon, (basit olarak fiyat artışı) milli para biriminin satın alma gücünün düşmesi demektir. Mal ve hizmet satın almak için daha fazla paraya ihtiyaç duyulduğundan, paranın değeri düşer. Enflasyon oranı yüzde 2 ise, bir yıl içinde 1 dolara mal olan bir paket sigara gelecek yıl için 1.02 dolara alınacak demektir.
Basit olarak enflasyon, ekonomide mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel seviyesinin sürekli artış göstermesidir. Ekonomide mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması demek değildir. Fiyatların genelde sürekli artış göstermesidir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların daha az artması, insanların alım güçlerinin daha az azalması ve sonuç olarak istikrar ve refah demektir.
Talep enflasyonunda para arzı artar, bunun sonucunda tüketim artar, ekonomideki toplam arzın toplam talebi karşılayamaması sonucunda fiyatlar yükselir. Maliyet enflasyonu sonucunda üretimde kullanılan her türlü maddenin ve işgücünün maliyeti artar. Bunun sonucunda da fiyatlar yükselir.
Enflasyon, işadamlarını ve üreticileri, yatırım ve üretim yapmaktan alıkoyar. Tasarruflar, enflasyondan daha fazla getiri sağlayabilecek yabancı para, bina, arsa gibi araçlara kaydırarak üretim yapmadan kazanç elde etmeye yöneltir. Enflasyon, yüksek faizler sebebiyle borçlanma maliyetini artırır, ekonomide tasarrufların verimsiz alanlara yönelmesine yol açarak yatırımları olumsuz etkiler.
Enflasyon, kredi ve işgücü piyasasının verimliliğini düşürür, ülkenin rekabet gücünü zayıflatır. Yüksek enflasyon, sosyal ve siyasi ilişkilerde kısa vadeli, çıkarcı ve ahlaki olmayan davranışları artırır. Enflasyon, yöneticilere duyulan güveni sarsarak yönetime olan inancın azalmasına ve de kaybolmasına yol açar. Ekonomide fiyat istikrarını bozduğu için kişilerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını olumsuz etkiler. Yarattığı istikrarsızlık, genç kesimin umutlarının tükenmesine yol açar.
Ülkede fiyat istikrarını sağlamak çok önemlidir. Çünkü, yüksek enflasyon ekonomik ve toplumsal hayatta onarılması çok güç yıkımlara yol açar. Ekonomide sürdürülebilir bir büyüme için “fiyat istikrarı” çok önemlidir. Türkiye’de son 20 yıldır devam eden yüksek ve devam eden enflasyonun yarattığı ekonomik istikrarsızlık, büyüme performansının düşmesine, gelir dağılımının bozulmasına, refah seviyesini azalmasına, her alanda istikrarsızlığa, satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısına yol açmıştır.
Enflasyon, toplumda yoksulluğa ve yoksunluğa sebep olur. Bir ülkede fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda yaşamak o toplumdaki insanlar için en doğal haktır. Fiyat istikrarının sağlanması ile yaşam kalitesi yükselecek, insanların birbirlerine ve geleceklerine duydukları güven artacak ve toplumsal alanda iyileşmenin önü açılacaktır.
Enflasyon, ekonomik istikrarı bozduğu gibi siyasi istikrarı da olumsuz etkiler. (S. Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi, Beta Basım, 2014,13. Baskı, s.473-499) Enflasyon, siyasi istikrarın düşmanıdır. Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki ilişki ihmal edelirse, siyasi istikrar bundan etkilenir. Seçimlere yakın dönemlerde bu istikrarı sağlamak zorlaşır. Çünkü, alınacak önlemler geçici de olsa bir dönem vatandaşları olumsuz etkiler. Bu nedenle iktidarlar yaklaşan seçim dönemlerinde sıkı ekonomik tedbirlere başvurmak istemezler. Çünkü bunlar oy kaybına yol açar. Tıpkı, seçimlere yakın hiçbir hükümetin IMF ile anlaşarak bir istikrar paketini yürürlüğe koymak istememesi gibi.
Türkiye’de son tartışmaların bir anlamı yoktur: “Faiz sebep enflasyon sonuç” gibi. Arnavutluk dönüşü gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yavaş yavaş, kademeli şekilde kur da düşecek, faiz de aynı şekilde düşecek ve 2022 bizim en parlak yılımız olacak, 2023’e de zaten böyle gireceğiz” demiştir.
(https://www.youtube.com/watch?v=AX2KB3LWAOs) Teoride “faiz sebep enflasyon sonuç” mu yoksa “enflasyon sebep faiz sonuç” mu sorusunun cevabı yüzyıl önce verilmiştir. (interest cause inflation result, inflation cause interest result) Bunu günümüzde tartışmanın bir anlamı yoktur, cevap bellidir.
Yazıları posta kutunda oku